Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '06

 
Kategori
Özel Günler
 

Bayram ve düğün'le gelen anılar

Bayram ve düğün'le gelen anılar
 

Yine böyle yağmurlu, gök gürültülü, dalıp dalıp uzakları düşündüğüm, İç Anadolu bozkırından Toros Dağları'nın ardındaki ailemi, sevdiklerimi özlediğim, ''içimde nedensiz bir sıkıntı var'' dediğim gün öğrenmiştim ''Sönmez dayın, kalp ameliyatı sonrasında, yoğun bakımdan çıkamadı, kaybettik'' haberini.

Konuşamadığımı, film şeridi gibi gözlerimin önünden geçen dayımlı anıların tek tek sıralandığını hatırlıyorum telefonun diğer ucundaki kardeşim ''orda mısın, sesin gelmiyor, iyi misin'' diye konuşurken. Hastalığının verdiği şaşkınlığa ölüm haberinin ilave edilmesi, ağır gelmişti. Annem'in telefonlara neden çıkmadığı, sesinin bozukluğu, sıklaşan ''ne zaman geleceksin'' sorularının nedenleri anlaşılmıştı artık. Kardeşlerin ve dayıların en büyüğü yoktu. Emine yengem hayat arkadaşına, Gökhan, Aslıhan, Asuman babalarına veda etmek zorunda kalmışlardı. O gün, gözyaşlarım sabaha kadar yağan yağmura eşlik ederken, aklımda hep son gördüğüm anın hayali vardı, elinde sigarası çayını yudumlayıp,''Kayseri nasıl, bu taraflara gelmiyor musun yiğenim'' sözleri kulaklarımda çınlarken. Uzun boyu, hafif çıkıntı oluşturan göbeği, daha çok fotoğraf karelerinde rastladığım gülen yüzünü göremeyecektik öyle mi? Bayramlarda, sömestr ve yaz tatillerinin belirli zamanlarında, tüm kardeşlerin bir araya geldiği dedemizin anneannemizin köydeki evlerinde, kuzenlerle bazen çok iyi, bazen tartışarak ama kısa sürede barışarak oynadığımız oyunlar, teyze ve dayılarımın sigara içtiklerini dedem görmesin diye bizlere gözcülük yaptırdıkları, isteğimizi yerine getirmediklerinde ''sigara içtiğinizi dedeme söyleyeceğiz'' diyerek tehdit edip, ''fıstıklı damak çukolatası'' aldırttığımız, zamanlar film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken, hüzünlü bir tebessüm oluşuyor yanaklarımda. Önce dedem, görülmez bir kazayla, 11 yaşında vefat eden kuzenim, onların acısının hasta ettiği ve isimlerini sayıklayarak yanlarına giden anneannem, 2000 yılında kalp ameliyatından sonra yoğun bakımdan çıkamayan büyük dayım. Hayat devam ediyor, zaman geçiyor, çocuklar büyüyor, evleniyor.... Değişmeyen, anılarda kalan güzellikler ve yıllarla çoğalan özlem. Bayram'daki sessizliğim, her zamankinden fazla akan gözyaşlarım, gittiğimde görememek, el öpememek, bu nedenle daha zor geliyordu. Dünya evine giren kuzenimin mutluluğunu paylaşırken,''babası görseydi, ne kadar mutlu olurdu'' sözlerinin yüreğimi sızlatması, gülerken ağlamak ta bundandı.

Dayı, dayıcığım, bizleri bırakıp gideli, altı yıl oldu. Adın gibi sönmedi, kalbimizde yaşıyor sevgin. Bak, eşi ile ilk dansını yapıyor biricik oğlun, görebiliyor musun, oradan? Sevdiği insana bakarken nasıl da ışıl ışıl oluyor, mutluluktan parlıyor gözleri. Şu kapıdan gülen sen misin yoksa? Gözlerinden mutluluk yaşları akıyor, görüyorum seni. Dur dayı! gitme, biraz daha kal lütfen. Çok özledik, hasret giderelim, boynuna sarılalım hiç olmazsa. Hem yağmur var dışarda ıslanma, biraz dinsin öyle gidersin, yarım saatten ne çıkar ? Dayı........Dayıcığım neredesin? Gittin yine durmadın..... Yine yağmur yağıyor bardaktan boşanırcasına, altı yıl önce ki gidişini hatırlatan. Rahat ol. Kızmıyorum, sitem etmiyorum kalbimdesin nasıl olsa.

resim:Rene Magritte

 
Toplam blog
: 126
: 2338
Kayıt tarihi
: 01.08.06
 
 

Kompozisyon derslerini biraz daha fazla önemsediğim, uzun cümleler kurmaya başladığımdan bu yana sev..