Bazı soruların cevapları yoktur

Güzel bir sevişmenin ardından:
Kadın: Beni seviyor musun aşkım?
Adam: ...

( Yapma be güzelim, e biz az önce ne yaptık? -Soruya ancak bir soruyla cevap verilebilir durumlardan-)


Ben: Canım....( biraz cilvelicene ) beni zeki buluyor musun?
Canım: ...
( Henüz değil canım. -sofistike bir cevap-)


Tekrar ben: Baba askerde hiç dayak yedin mi sen?
Baba: ...

( teorikte hayır. - deşmemek lazım-)


Sınıf ortamı, dersin ilk 10 dakkası geride kalmış, öğrencinin tekine vahiy gelir;
Tanrının resulü ( öğrencim ): Hocam siz öğrenciyken hiç kopya çekmiş miydiniz?
Ben: ...

( pratikte hayır. - ifade keskin olmalı ki soru tekrarlanmasın-)


Anne: Dolmanın altını kısmıştın değil mi kızım?
Ben: ...

( Benim suyum ısındı )



Öğrenci evinde kalırken bir deli ev arkadaşım, boş eve anahtarıyla girerken, evde kimse olmadığını bile bile, sırf zıpırlığından
Şirenem: Selamün Aleyküm
Boş ev:...

( Ayakkabılarını dahi soymadan kapıyı tekrar çeker, ve beni arar, ben gelmeden de eve girmez, bir daha da boş eve selam vermez )


Üniversite yıllarında ben kampüsün içindeki kız yurdunda kalmaktayım, yurtla derslik arası 20 adım, ben azılı bir hocanın sabah dersine geç kalmışım, arkadaşlar yok yazılmayayım diye hocaya uzaktan geldiğimi söyleyip bekletmeye çalışırken ben girerim;
Ben: Hocam gelebilir miyim?
Aynştayn (lakabıdır ): Gel bakalım, nerden geliyorsun sen?
Ben: ...

( Far far away' den... - yutulacak cinsden değil-)




Not: Beğenilirse devamı gelir:))