Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Beni o çocuk mahvetti…

Beni o çocuk mahvetti…
 

Görsel kaynak: haberdar.com


Şaka sever misiniz?

Ben çok severim.

İnsanın canını acıtmayan şakalar yapmaya ve karşılıklı şakalaşmaya bayılırım.

İnsanın canını acıtmayan dediysem, korkutmak ya da kızdırmak bu ifadenin kapsamında değildir. Yani korkutan ve kızdıran şakalar da yaptım. Hem de çok…

Şimdi yaş kemale erdiği için şakalarım biraz daha “ağır amca” kıvamında oluyor. Ama lezzet almıyorum. İçimdeki çocuk bana öyle kızıyor ki anlatamam…

İçimdeki çocuk durmaksızın eski şakalarımı hatırlatıyor, durmaksızın söyleniyor ve bana çok kızıyor.

- Bana bak ihtiyar, sen eskiden böyle bir durumu kaçırmazdın…

- O eskidendi aslanım. O zaman çocuktuk. Herkes hoşgörü gösteriyordu. Üstelik de kaçmak için çok hızlı bacaklarım vardı.

- Sen yap, gene gösterirler yaaa… Ne olur haydi durma…

- Ne yapmamı istiyorsun velet? Başımı derde sokacaksın…

- Yok yok bir şey olmaz… Bak şu şekerlikteki çikolatanın içini oy ve tuzu doldur. Sonra da kapat, ambalajına koy ve şekerliğe bırak…

- Eee?

- Kayınvalide yasak olmasına rağmen çaktırmadan çikolata yemişti ya, gene yer. Ona şaka olsun.

- Ayıp evladım… Kadıncağız ne hale düşer, düşünsene…

- Ya ne olur ya… Lüğtfeeeennnn…

- Üf tamam, tamam…

Şaka çikolatayı hazırlayıp şekerliğe koydum. Şimdi sabırla bekleyecektik.

Evet, sabırla beklemeye başladım ama beklerken uyku bastı. Kimselere belli etmeden şekerleme yapmaya başladım. Kendimden geçmek üzereyken bile gülmemi tutamıyordum. Tuzlu çikolatayı kimselere belli etmeden ağzına atacak ama tuz tadı geldiğinde çok şaşıracaktı… Uzandığım yerde sanki düşündüklerim olmuş gibi (kimselere belli etmeden) sessizce gülüyordum.

O sırada hanımın sesini duydum.

- Ne gülüyorsun?

Uyuyor numarası yaptım. İyi de, için-için güldüğümü nasıl anlamıştı ki?

- Bırak numarayı adam… Ne gülüyorsun? Ne hınzırlık düşündün gene…

- Gülmüyorum yahu… Nereden çıkartıyorsun hınzırlığı, mınzırlığı?

- Uyurken sadece senin göbeğin hoplar. Çünkü uyurken bile hınzırlık düşünüp gülersin sen.

- Yok bi şi… Rahat bırak beni.

- Anlarız… Kokusu çıkar nasıl olsa.

Dalmış gitmişim. Uykumda içimdeki çocukla eskileri yâd ediyorduk…

- İhtiyar sen eskiden ne mazarrat bir çocuktun be… Hatırlar mısın, oyuncak yılana ip bağlar sonra saklanıp gelip geçeni korkuturdun.

- Hatırlamaz mıyım? Yaz akşamlarının en büyük eğlencesiydi o. İnsanlar açık hava sinemasına giderken bizim evin önünden geçerlerdi. Her geçeni korkuturdum. Büyükler bile balkonlara oturup benim yaptığım hınzırlığı seyreder, kahkahalarla gülerlerdi.

- Nasıl kaçarlardı değil mi? Hatta bir keresinde ip Mehpare teyzenin ayağına dolanmıştı. Kadın kaçıyor yılan kovalıyordu. O koca bedeniyle nasıl koşuyordu, sen bile yetişememiştin.

- Ha ha ha… Evet ya… Durum anlaşılınca kaçmıştım ama…

- Kih kih kih… Kaçmıştın ama az daha yakalanacaktın. Yakalanacağını anlayınca o dümdüz telefon direğine can havli ile nasıl tırmanmıştın…

- Muhahaha… Evet ya… Telefon direğine maymun gibi tırmanmıştım. .Aşağıda Mehpare teyze, direğin tepesinde baykuş, ortalarda bir yerde maymun kılıklı ben… Mehpare teyze”ulan velet sabaha kadar bekleyeceğim burada, sana sopa atmazsam uyku tutmaz beni ” diye bağırıyordu. Ben de ikna etmeye çalışıyordum: teyze sinemaya geç kalıyorsun, yer kalmayacak, gitsene yaa… Hem filim çok acıklı he…

- Kih kih kih… Ne şakacı çocuktun sen be… Senden çekirdek almayana filmin sonunu söylerdin…

- Alsalardı onlar da… Bacak kadar çocuk çekirdek satıyor, 25 kuruşluk alsalar ölürler miydi?

- İyi de tuzlu çekirdek diye şekere buladığın çekirdekleri satarsan almazlar tabi… Adın çıkmış bir kere.

- Parmak kadar çocuk şaka yapacak tabi… Ne olmuş yaptıysak. Hem şeker tuzdan daha pahalıydı. Pahalı malı ucuza vermiştik. Daha ne istiyorlar.

- İyi de bir keresinde de büyükler bahçede çay keyfi yaparlarken demliğe tuz doldurmuştun.

- O da şakaydı yaaa… Çocuktum ben. Hem o gün 1 Nisan günüydü… Şaka yapmayalım mı yani?

- Zaten her 1 Nisan’ da başın derde girerdi. Hatırlar mısın lisede….

- Ulan velet! Sorgu meleği gibi geçmişin hesabını mı soruyorsun? Yahu öldüm ben yoksa?

- Yok daha ölmedin. Ben sana antrenman yaptırıyorum, kabirde bunların hesabını vereceksin işte…

- Canın sopa istiyor senin…

- Yok benim değil de senin istiyor. Dinle bak…

O sırada hanımın çığlığını duydum, yattığım yerden ok gibi fırladım.

- Ciyaaakkkk…

- Hı? Ne? Ne oldu?

- Eh hınzır adam… Şimdi anlaşıldı neden güldüğün. Ben sana bunun hesabını sormaz mıyım?

- Ne? Ne hesabı? Ne oluyor yahu?

Uyku sersemliği ile ne olduğunu anlamaya çalışırken, oğlanı yere uzanmış kahkahalarla gülerken gördüm.

- Bu çikolataya tuzu sen doldurdun değil mi?

- Vay! Çikolatayı götüren sen miydin? Hani rejimdeydin sen? Hani tatlı yoktu. Söbelendin işte! Ben de annen götürüyor zannediyordum…

- Ne var canım ayda yılda bir tane yedim…

Hanım hem kızıyor hem de kendisini savunmaya çalışıyordu. Ben de suç bastırmak için üzerine-üzerine gidiyordum.

- Tabi canım, tabi… Yarım kilo çikolatayı götürdün iki günde. Ders olsun diye yaptım. Oh olsun!

Hanım suçlu olduğu için daha fazla söylenemedi ama oğlan hem kahkahalar atıyor hem de bana söyleniyordu:

- Ya sen nasıl bir babasın… Babam olduğuna inanamıyorum. Evde baba diye koca bir çocuk geziniyor. Muhahahaha… Bir de uyurken pis pis gülüyor. Muhahaha…

- Ben ona gülmüyordum. Lisede yaptığımız 1 Nisan şakası aklıma gelmişti de…

- Muhahah… Ne yapmıştınız?

- Şaka olsun diye tüm sınıf okulu kırmış, çiftliğe eğlenmeye gitmiştik.

- Eee? Sonra ne oldu?

- Ne olacak hep birlikte disipline gittik. Kınama cezası aldım.

- Vay vay vay… Bunları ben lisedeyken anlatmazdın sen. Kınama aldın he?

- Evet. 2. Kınamayı almıştım. Bir daha alırsam okuldan 3 gün uzaklaştırılacaktım. Çok uğraştım ama 3. kınamayı vermediler.

- Ne yapmıştın?

- Disiplindeki sorgularda Niyazi o akşam bir güzel ötmüş. Şakayı kimlerin tertiplediğini anlattığı gibi sınıfta illegal ne varsa anlatmış. Benim sigarayı sakladığım yeri bile söylemiş. Bana da komşumuz olan öğretmen söyledi.

- Eee?

- Anladım ki ertesi gün sınıf basılacak ve tüm kirli çamaşırlar ortaya dökülecek. Kaçış yok. Ben de o akşam oturup yarım paket Samsun sigarasının içini boşaltıp kibrit eczası ve oyun barutu doldurdum, sonra tekrar tütün sıkıştırdım. Ertesi gün sigarayı sakladığımız yere bu paketi bıraktım. Üzerine de “Niyazi” yazdım.

- Oh olsun Niyazi’ ye… Oh olsun ama barutu neden doldurdun?

- Öğretmenler bizde yakaladıkları sigaraları öğretmenler odasında bir güzel içiyorlardı. Ha ha haaa… Düşünsene öğretmenler sigarayı keyifle yakacaklar ve baammm…

- Muhahaha…

- Önce sigarayı Niyazi’ nin zannedecekler. Niyazi’ yi sorguya alacaklar. Ama muhbir olduğu için ceza vermeyecekler. Sonra sigara patlayınca anlayacaklar ki sigara Niyazi’ nin değil. Böylece muhbirin ve kendilerinin cezalandırıldıklarını anlayacaklar. Ama öğrenciden yakaladıkları sigaraları içtikleri ortaya çıkacak diye barutlu sigaranın kime ait olduğunu araştıramayacaklar. Böylece bizim sınıf:1, öğretmenler. 0 olacak… Muhahaha, nasıl plan ama.

- Düşündüğün gibi oldu mu peki?

- Olmaz mı? Ertesi sabah sınıf basıldı. Ama suçlu olabilecek herkesin haberi vardı. Sınıf tertemizdi. Sadece duvardaki resmin arkasındaki benim sakladığım sigarayı buldular. Ziya Bey çok keyiflenmişti, ama üzerinde Niyazi yazdığı için hevesi kursağında kalmıştı. Niyazi’ yi öğretmenler odasına çağırdılar, biraz konuştular. Niyazi öfkeyle sınıfa döndü. Yaşadıklarına anlam veremiyordu “kim yazdı lan benim adımı” falan dedi ama üsteleyemedi.

- Neden?

- Suçluydu çünkü. Biz de “kim ihbar etti ulan bizi” diye konuşurken Ziya Bey kapıya hışımla geldi, Niyazi’yi tekrar çağırdı. Niyazi bizden yemesi gereken sopayı Ziya Bey’den yemişti. Sınıfa döndüğünde sinir küpüydü ama gıkını bile çıkartamadı. Plan düşündüğümüzden de güzel işlemişti. Herkes ders almıştı. Biz hariç tabi! He he he…

- Sen hainsin baba! Ben okulu iki gün kırdım diye demediğini bırakmamıştın.

- Öğrenci olmak başka bir şey, bba olmak başka bir şey oğlum… Ben seni koruyordum. Eğer sen çocukken benim yaptıklarımın yarısını yapsan tokat manyağı yapardım seni. Sana kıyamadığım için yaramazlıklarına izin vermedim. Her şey senin içindi yani…

- Tabi canım tabi… Bir gün çocuğum olursa asla seninle yalnız bırakmam. Bize karbonattan bomba yapmayı öğrettiğin gibi ona kim bilir neler öğretirsin…

Gözlerimi tavanda gezdirdim. Derin bir iç çektim…

- Aaah, ah! O günleri de görürüm inşallah… Bu söylediklerinin hesabını torunum soracak senden…

Annesi güldü… Oğlunu severken “yapar bu adam oğlum, kaçışın yok” dedi… Oğlan sakinledi biraz. Bana döndü:

- Baba yarın 1 Nisan. Birilerine bir şey yapmayı planlıyor musun?

- Evet. Milliyet Blog’ da bir yazı yazacağım ve blog yazarlarının gözaltına alındığını söyleyeceğim. Başlık şöyle olacak: Sıra MB yazarlarına geldi…

- Baba döverler seni.

- Sonunda 1 Nisan şakası olduğunu söyleyeceğiz herhalde. Şakası olur mu bu işin?

***

Yazımı dün geceden hazırladım. Sabah flaş haber olarak blogda yayınlamayı düşünüp kıs kıs gülerken bir de ne göreyim Erol Işık benden önce davranmış.

Çok kızdım ona. Çok… Hevesim kursağımda kaldı…

Seneye sorarım ben ona!

 
Toplam blog
: 90
: 2099
Kayıt tarihi
: 27.05.07
 
 

Yaşayacağım yıllar yaşadıklarımdan daha az... Öyleyse "adam gibi yaşamalı" diye düşünüyorum. Kola..