Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '08

 
Kategori
İzmir
 

Beni Sıkıyor bu şehir

Beni Sıkıyor bu şehir
 

Martılara yiyecek atmanın keyfi nerede var ?


Sayfalarıma girenler enaz bir kere okumuşlardır. Sol taraftaki resmin altında “Anadan doğma İzmirliyim, bu şehirde olmaktan ve yaşamaktan gurur duyuyorum” diye bir açıklamam var.

Evet doğru, bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum. Çünkü burada doğdum, burada okudum, burada karnım doyuyor. Sevdiklerim, sevgililerim, dostlarım, kardeşlerim burada. Yazılarıma döktüğüm anılarım, kaleme aldığım şiirler, ilk kez aşık olduğum kişinin yaşadığı yer de burası. bir şeylere sıkılıp, kızıp da birisine ayaklarımla top oynar gibi kutuları tekmelediğim, kedisinden, köpeğinden, her köşe başında öbek öbek çöpleri olan sokaklara sahip olan şehir de bu şehir.

Akşamları, denizden karaya şöyle püfür püfür meltem esen, kışın lodoslarında yürümenin zor olduğu kordon boyu da bu şehirde. Geçmişi 3000 yıl öncesine dayanan ama, hani o Yunanlıların denize döküldüğü, çok bilinen tarihi ile ülke tarihine madalyon olmuş şehir de burası.

Şöyle bir gece gezmesi yapayım deseniz, deniz kenarlarında caddelerde, sokaklarda, hava sıcaklılığına, iyot kokusuna kebap ve kokereç kokularının karıştığı şehir de bu şehir.

Hani her güzellik yarışmasında birinci çıkartan, Alsancak’ına, Karşıyaka’sına gittiğinizde, sokaklarda, caddelerde, alışveriş merkezlerinde çok daha fazlasını ve sizi hayran bıraktıracak güzelleri görebilmenizin mümkün olduğu şehir bu şehir.

Varoşlarında en lüks arabaların dolaştığı, vapurlarda en fakir ile en en zenginin yan yana oturup, bazen mehtaba karşı, bazen martıları, hele ki denizden kordonu seyredip çay içtiklerine şahit olacağınız şehir de bu şehir.

Düğünlerin, eğlencelerin sokaklara hatta caddelere taşınıp, konvoy konvoy insanların tavaf ettirildiği şehir de bu şehir.

Sıcaktan bunalıp, şöyle bir denize girip çıkayım dediğinizde, alinizin altındaymış gibi, Çeşme, Gümüldür, Seferihisar, Ürkmez, Foça, Karaburun hatta Kuşadası gibi yerlere en fazla 1 saatlik zaman diliminde ulaşıp, denizin, kumun, güneşin tadını çıkartabileceğiniz şehir de bu şehir.

İçinizin daralıp, çıkmazda olduğunuzu hissettiğinizde, kordondaki bir banka oturup kendi kendinize kalıp, denizi seyrettiğinizde, hatta yanınıza birinin gelip “ oturabilir miyim” dedikten sonra, küçük bir sohbetten sonra “ boş ver değmez hiçbir şeye” demesinden sonra öfkenizden, hararetinizden hiçbir eser kalmayıp, üstünüzdeki tüm negatifliğin gittiği yer de yine bu şehir.

Martılarla dost olunan, çayla-gevreğin-peynirin ayrılmaz üçlü olduğu, boyozun ve de kumrunun başka yerde bulunmadığı, insanı şair, şairlere de satır satır, kitap kitap şiir yazdıran insanı anlattıran şehir de bu şehir.

Sabah evinizden çıkıp yürümeye başladığınızda sokaklarda, yada iş yerinize girerken, bir apartmanın balkonundan kova kova su dökülüp, halı silkelenen, kapıların önünde halıların yıkandığı şehir de yine bu şehir.

Ama artık bunaldım bu şehrin karabalıklığından, üstüme gelen binalardan, insanların vurdum duymazlığından, bu şehre ihanetlerinden. Başka şehirler gittiğimde, hem bana bir numara büyük geldiklerini düşündüm. Bu şehir her şeyiyle bana yetiyordu. Ama kendi elimizle mahvedildiğini görmek üzücü.

Bazen kaçıp gitmek istiyorum buralardan. Beni bağlayan çok şey olsa da.. Şöyle daha küçük, daha sevimli, havası temiz, beni içine alabilecek, işte budur diyebileceğim bir yer arıyorum.

İzmir’den fazla uzak olmayacak bir yer, bulacağım elbet bir gün !..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..