Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Berrin Menderes ve o kadınlar...

Berrin Menderes ve o kadınlar...
 

Sabah


Sn. Yeşilsoğan,

Adnan Menderes' in aşkları hakkında oldukça güzel, açıklayıcı bilgilerle donanmış bir günce yazmış. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Yazının sonuç kısmını ise mükemmel bir ustalıkla bitirilmiş. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=164501 Adnan Menderes gönül adamı mıydı, yoksa?

Yazılan bu günceyi okuduğumda, evli bir kadın olarak " Berrin Menderes" Hanımefendi' nin bu aşkları bile bile nasıl katlandığını düşündüm.

Berrin Hanım, İzmir' in saygın ailelerinden Evliyazadeler' in kızı. Benim gözümde asil bir "Hanımefendi". Bende Yeşilsoğan ustadan özenerek bir araştırma yaptım. Yaptığım araştırmalarda Berrin Hanım eşinin hayatına giren kadınların isimlerini sarfetmekten imtina edermiş. "O kadın" ya da "O kadınlar" diye sıfatlandırdığı bu hanımlardan bahsetmek şöyle dursun, konusunun açılmasına bile müsade etmezmiş.

Haklı, kimbilir hangi duygular içindeydi? Kıskançlık duygularını ne olurdu sanki, yüksek bir sesle dile getirseydi !

Düşünüyorum da bir kadın için, eşinin aşklarını bilipte sessiz kalmak, ne hüzün verici bir durum. Kendimi bir an "Berrin Menderes Hanımefendi" nin yerine koydum. Aşk evliliği yapmadığı, Adnan Menderes' i acaba sevdi mi? Belkide aldatıldıkça, içinden kızdı sinirlendi. Belki de çocuklarının hatırına katlandı. Kendisi ile karşılıklı gelip, duygularını öğrenmeyi çok isterdim.

Defalarca aldatılıp, iç dünyasında aşağılanmasına rağmen, yine de öldüğü güne kadar mücadelesini sürdürmüş.

Acaba ben olsaydım ne yapardım ?

Kocam koskaca T.C başbakanı olacak. Ben " o kadınları " bileceğim, hiç sesimi çıkartmadan sineye çekip oturacağım. Pek mümkün gibi göremiyorum, duygularımda bu kadar sakinliği.

Bir değil, iki değil sürü gibiler maşallah. Kocam olacak adam, kendini "ortanca" padişah görüp haremini kurmuş. O da yetmemiş, ünlü randevu evi işleticilerinden "Lüks Nermin! lakabıyla tanınan Şaziye Zeren Topçu’nun çevresinden taşınan kadınları da haremin' in "değişik tadlar" bölümüne kayıt etmiş.

"O kadınlara" aşk' larını anlatan, kelimelerin kifayetsiz kaldığı yüzlerce mektup yazacak, hatta çocuklarını kendi çocuğu tayin edecek, tüyü bitmemiş yetim hakkı ile donanmış, devletin paraları ile ihya edecek ben susacağım. Öteki tarafta benim başımı sokacak evim olmayacak, eşe dosta benim çocuklarım büyüdü, bir evimiz bile yok, yarın birgün başımıza bir hal gelse, ortalarda kalacağız diye dert yanacağım.

Kocasının karşısına dikilip bunları dile getiremiyor. Anneannem olsa eski terbiye efendim derdi (!) Artık eski terbiye mi, yoksa biraz pısırıklıkla karışık, acizlik mi, onu kestiremiyorum. Ya da o devirlerde benim kocam padişahların yaşamına özendi, harem kurmasından, daha normal bir şey olamaz mı diye düşünüyordu?

Tabii o yıllarda, tv kanallarının magazin programları yok. İnsanı canından bezdiren, cabbar paparaziler henüz anasından doğmamış. Sadece ve sadece , Amerikan gizli servisinin Türk istihbarat servisine para vererek Menderes'in telefonlarını dinlettirip, peşine sivil polis takıp edindiği bilgiler dışında kimse nereye gittiğini, ya da kimlerle görüştüğünü bilmiyor. Bilenlerde korkudan ya da yağcılık duygularından dolayı konuşamıyor.

Nede olsa o bir başbakan !

"Bu arada Amerikan gizli servisinin Türk istihbaratını para vererek bütününe hakim olmasıda dikkat çekici ! "

Berrin Hanım, klasik Türk kadını düşünceleri ile belkide ailesine anlatamıyordu. Belkide aile biliyordu ama bulunduğu mevkiiden çekinerek, susmayı tercih ediyordu.

Para, ün, şöhret, statü, itibar, bir bütün olup Menderes' i desteklediği için herkes ağzına fermuar çekmeyi uygun görmüşdü. Ana muhalefet lideri İnönü' de bilenler arasındaydı. Bu bilgileri kullanmayı tercih etme(miş). Acaba İnönü' de mi normal görüyordu? Yoksa kendine yakıştıramıyor muydu bunları dile getirmeyi tabii o da tartışılır. Neden sustu ? Bu susmalar beni ciddi şüphelere sürüklüyor. İnönü kendi aile yapısında böyle anormalliklere yer vermemiş uzun yıllar yaşadığı evliliğinde !

Mutlu yuvasını uçurumlara sürükleyecek maceralara kapalı tutmuş benliğini. Acaba Menderes' in yuvası dağılmasın, çoluğu çocuğu perişan olmasın diye mi düşündü? Gerçekten düşününce takındığı tavır, efendiliği tartışılmaz. Ben yinede uyarmasını, ikaz etmesini isterdim. Yoksa bunlar tamamen planlı programlı mıyıdı? İnönü tahmin ediyordu bence, yaşanılan bu çarpıklığın çok yakında ortaya çıkacağını. Kendini ortalara mı atmadı? Eninde sonunda dile getirilecek ve bir şekilde ortaya çıkacakdı. Bir çok kişinin bildiği şeyler sır olarak kalamazdı.

Yaptığım araştırmalarda gördüm ki, Berrin Menderes ile Adnan Menderes akraba.

Hadi diyelim Berrin Hanımın ailesi bilmedi, görmedi, duymadı, kızlarından herhangi bir şikayet gelmedi. Akraba oldukları için kendi içlerinde konuşsalar bile yine de sustular. Ethem Menderes, Adnan Menderes' in en yakını olması münasebeti ile, o bile susmayı tepki göstermemeyi tercih etti. "O kadınlara" abla diyecek kadar, ileri seviyeye götüren bir yakınlığın içinde oldu ve buna rağmen sustu !

Berrin Menderes' in annesi İzmir Basınında tanınmış bir yazar. Keza teyzeside öyle...

Sabataycı aşiretine mensuplar. Aşiret denince, onlarda günümüz aşiretleri gibi kadınlar konuşmaz mı diyordu? Ailede doktor, hukukçu, politikacı mevcut. Bu kadar güzel saygın bir aile nasıl olurda böylesine bir sessizliğe bürünür, anlaşılır gibi değil...

Zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Adnan Menderes' in sevgilisi, Aydan Adan Hanımı, operada dinlemeye gidiyor, ellerini tutarak gazetecilere poz poz fotoğraflar çektiriyor. O dönemde herkes Cumhurbaşkanı bile bu aşkı onaylıyor diye algılıyor. Ne üzücü bir durum? Koskoca Cumhurbaşkanı bile Adnan Menderes' e kendine gel, bu aşkların başımıza iş açacak diyemiyor ya da dememeyi tercih ediyor.

Neden topluca böyle bir suskunluk ve destekleme tercih edilir düşündürücü (!)

Kim suçlu Adnan Menderes mi, yoksa bile bile susanlar mı?

17 Şubat 1959' da Londra' ya giderken düşen uçaktan yara almadan kurtulan Menderes' e eşi Berrin Hanım merakla soruyor. "Uçak düşerken ne düşünüyordunuz?"

Berrin Menderes belkide en çok merak ettiği ve istediği cevabı duymak istiyordu. "Seni ve çocuklarımı düşündüm". Ağzı çok iyi laf yapan, Menderes eminim bunları söylemiştir. O an için bu soru karşısında başka ne diyebilirdi ki? Elbette farlı söz söylemesi beklenemezdi. Senin ve çocuklarımın yanı sıra, hayatıma giren aşklarımı da düşünüyordum dese olmayacak. Nasıl düşünmesin ki? Altmış yaşında bir adam ve hayatına giren yirmibeşlik sultanlar. Kim olsa düşünür yani ( !) Hepside fıstık gibiler. Nede olsa dünya kadın ve erkek üzerine kurulmuş !...

Hz. Muhammed bile dört kadını serbest kılmış. T.C başbakanı neden bu serbestliğe ve pervasızlığa ayak uydurmasın ki. Başbakanlığı döneminde ziyaret ettiği Saidi Nursi' ye mutlaka danışmıştır. Haktır Adnan oğlum, dediği için aşklarını yaşamakda bir sakınca görmemiş. Kıydılar mı bir hoca nikahı, her şey örtbas edilir nasıl olsa.

Menderes hayatına giren aşklarını öylesine düşünmüş ki; ihtilalin olacağı sinyallerini kulağına çalınmış. Hemen yanındaki adamı ile oldukça büyük miktarlarda parayı sevgilisine göndermiş. Kendisine bir hal olursa mağdur olmasın diye. Çok merak ediyorum, bu kadar büyük miktarda bir parayı çocuklarınada gönderdi mi?

Yüklü miktarda gönderilen para maalesef sevgilinin eline geçmiyor. Sevgilisi evde olmayınca kapıcıya emanet ediliyor. Kapıcıda, paraya güzelce el koyuyor. Paranın akibetini kimse sorgulamayınca, kapıcı zenginliğinin temellerini sevgiliye gönderilen ve üzerine yatılan para ile atıyor, hatta holding patronluğuna kadar yükseliyor. Kime niyet, kime kısmet !

Halkın parası yine halka dönüyor. Yiyip içtiklerine saysınlar (!)...

Adnan Menderes asıldıktan sonra bile "dava" bitmemiş. Bu kez de "ailesi" sıkıştırılmış.
"Menderes' e kim, ne hediye verdi" diye. Menderes'in eşi Berin hanım "yabancılara" mektup yazmış.
Mahkemede "delil olarak kullanmak üzere" belge istemiş: "Eşime bir hediye verdiniz mi?"

Elbette gelen cevaplar verilmediğini beyan etmiş ve açılan mahkemelerden herhangi bir şey çıkmamış.

Keşke bu girişimlerini, eşinin aşklarını duyduğu öğrendiği zaman göstermiş olsaydı.

Tek bir hata yapmış, "o kadınlara" sormamış. Eşim size kaç para yedirdi ?

Bugünün Türkiyesi' ni düşünüyorum da; hani şu İski Genel Müdürü Ergun Göknel' in eşinin tepkilerini hatırlıyorum. Hak vermemek elde değil.

Berrin Menderes o dönemlerde kocasının hayatına giren kadınlara biraz olsun tepki gösterseydi belkide idam olayını destekleyecek girişimler bir bir ortadan kalkacaktı. Tepki gösterdikçe, araştırdıkça bu olaylar tek tek duyulacak. Belkide hükümet yaşanılan sansasyondan dolayı yıkılacak, ihtilal bile olmayacaktı. Yol yakınken, Menderes kendisine çeki düzen verecek, hayatını daha düzgün yaşamaya gayret edecekti. En azından hayatında yaşayıp görmek istemeyeceği olaylarla muhatap olmayacak, çocukları babasız büyümeyecekdi.

Yaşanılan ve yaşatılan bu suskunluk karşısında !

Birilerinin eline kozlar vermemiş olacak. Birilerinin suskunluğu, birilerinin hayatına bedel olmayacak.
Birileri hırs, intikam, duyguları ile hareket edemiyecek, Amerika' nın hazırladığı tuzağa çanak tutulmayacakdı.

Tıpkı günümüzde yaptıkları gibi... Önce maddi, manevi destekliyorlar, yüceltiyorlar, sonra da tepe taklak edip indiriveriyorlar. Ağzını açan, tepki gösteren ilginç ölüm serüvenlerine kurban gidiyor.

Klasik numaralar. Ve bizim liderlerimiz hala Amerika' yı desteklemeyi sürdürüyor. Susmak, sessiz kalmak ne kadar doğru ! http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=163622 İlginç komplo teorileri isimli güncemi okursanız ne demek istediğimi gayet iyi anlayabilirsiniz...

Adnan Menderes' in hayatı gerçekleri görmek açısından, iyi bir örnek olabilir. Menderes' in yaşamında Amerika hayranlığı eminim ki Amerikan kolejinde başladı. Ve hayatının en büyük hatalarını yaparak Amerika' ya taviz vermesine neden oldu. Eğitimi yerinde olmasına rağmen, başına gelecekleri hissetmedi, hazırlanan tuzağa büyük bir hızla düşdü.

Biz ülke olarak Amerikanın oyuncağı olmaya taaa o tarihlerde başlamışız da haberimiz yokmuş !

Saidi Nursi' nin talebesi, Fettulah Gülen' in ABD desteği ile, bir çok ülkede açtığı okulları düşünüyorum da, o okullarda yetişen çocuklara acıyorum. Kim bilebilir ki, bir gün gelecek o okullarda yetişen çocukların, başbakan ya da cumhurbaşkanı olmayacağını?

O ülkeler şimdiden yanmış da haberleri yok !

Tarih tekerrürden ibarettir...

Uyan Türkiye uyan !



KESKİN KALEM...


 
Toplam blog
: 13
: 5499
Kayıt tarihi
: 02.02.09
 
 

Üniversite mezunuyum. Lojistik firmasında yönetici olarak çalışıyorum. Yaşam yolunun yarısını sağlık..