Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '09

 
Kategori
Öykü
 

Beş balıkçı sandalı

Beş balıkçı sandalı
 

kıyı


Yıllar sonra ziyaret etmeyi düşündüğüm o evin kapısındaydım; Kırk Yasin i aminleyeli çok olmamıştı. Açtı kapıyı aldı içeri, kek kokulu akşamüstü çayının yanına. Kıyı kasabasının sayfiyesinde eski bir Rum balıkçı köyü denize nazır balkonun sokağa bakan salonunda, geriye üç kurşun asker selamı kaldı.

Avcı barınağı, çakır delikanlıları ay doğan da kendine çekerdi sakinliğiyle. Ağ örerler, ağ sökerler, deliyi döverlerdi. Kayık, yaka bağır açık çektiler kürekleri, açılmadılar! Balık açıktaydı tutamadılar. Balık kaçan da, kös kös dönerlerdi kıyıdaki avcılar kulübüne. Tahta sandalyenin insanın dibini kurutan oturma vakitlerine. Denizden tavşan mı avladın da kanı renginde dem istiyorsun. Nasıl sıkılmadan tekir in yüzüne bakacaksın, bu günde balıksız bırakacaksın pisipisiyi. Bugün balıkçıların kahvehanesinde karşılaştığım Alzheimer’lı sayısı iki. Biri dua etti diğeri ne güzel kız hanım! Değil mi? dedi. Kendisi üç kurşun askerden biriydi, öteki huri.

Roma doğudan gelecek saldırıları engellemek için bu limana “Duvar” adını vermişti tarihte. Yolcular konakladı deniz müsade edince iskana sahne kurdular. Ural’ın eteklerinden gelip beş köye kıyı oldular. Taşrada ki uzantısı mahalle arasında halay çeker sahildeki Bülbül bahçesinde akşamları sazlar çalınırdı. Hali vakti yerinde aileler yazları bu sahilde geçirir kışları karşıda yaşarlardı. Eski esnafın vitrininde hala durur el yapımı Bruno Magli’ler her daim alıcısını bekleyen. Yanya’lı olanlar çekirdek aile kalırdı ömürlerini ana babalarına adarken vefatlarında onların başını dizlerine koyacağı bir eşleri olmazdı yanlarında. Ne malını mülkünü verirdi kiraya ne de satardı üç kuruşa.

Yedi yüzyılda üşüttükmü ne? Havadansa bahanemiz, havanda dövdüğün otla, ta kalfalığında yapıp hazırlamalıydın, bugünlere saklamalıydın merhemi, sürebilelim dertleri bizden uzağa diye...

Bir çuval yorgunluk omuzlarında çocukluktan yüklendiğin, son gençliğine armağan. Her sokağı birbirine çıkar bu kasabanın unuttun mu? "Pen" kelimesi beş, "dik" kelimesi ise balıkçı sandalı anlamına gelmekte. Pendik'in de eski bir Rum balıkçı köyü olması bu görüşe dayanak olarak gösterilmekteydi. İşte bundandır ki İstesen de istemesen de limana çıkaracak seni yolun sonu. Vardığında kıyıya, yükünü denize dök. Geçip karşısına bir banka oturup, denizin derdini çözüşünü dalgalanmadan dinginliğe çevirişini seyret. Alır yorgunluğunu.

Sanat sonsuz hayat kısadır...

 
Toplam blog
: 18
: 542
Kayıt tarihi
: 08.05.08
 
 

 Edebiyat, bilim, ilim, tasavvuf ve kitaplar üzerinde araştırma ve incelemelerim devam ediyor.   ..