Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '12

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Bilimsel ücret modeli

Bilimsel ücret modeli
 

 

 

Verileni aldığınız sürece ücretiniz daima yetersiz olacaktır

Foruma katılanlar: Murathan Tunçtan (ekonomi yazarı), Sevtap Oral (öğretim üyesi), Cemilay Serdar (bakanlık çalışanı), Hamza Ünal Moral (sendikacı),Turhan Turhanoğlu (üniversite öğrencisi), Türkan aydın (parti temsilcisi), Suna Dereli (halktan kişi), Ayhan Berkan (ekonomi yazarı), Selma Karalı (gazeteci), Tarık Koçeri (işveren), Sevda Orman (işveren)

Murathan Tunçtan (ekonomi yazarı): Hepiniz hoş geldiniz. Ülke siyasetinin yeniden yapılandırılması çerçevesinde Sayın Kerim Korkut’un çalışanların ücretleriyle ilgili düşüncelerini tartışacağız. Bugün ülkemizde uygulanan sisteme değinmiyorum; çünkü ben kendim ekonomi yazarı olarak ortada bir sistem göremiyorum. Bu nedenle forumumuzda mevcudu tartışmak yerine yeni çözümlere odaklanmamızı özellikle rica ediyorum. Konu her yönüyle tartışılıp fikirler ortaya konulsun diye konuşmacılarımızın sayısını geniş tuttuk.

Ayhan Berkan (ekonomi yazarı) : Sayın Korkut’un ücretler konusunda yazılmış fazla bir yazısı yok. Bu konuda tek yazısı “Yeniçağda Türkiye Ekonomisine doğru-ÜCRETLER” başlığını taşıyor. Ancak daha sonraki bazı yazılarında da ücretler konusuna değiniyor.

Malum bu değerli düşünür ve siyaset adamımız yazılarında Ağaç Hareketi diye bir sistemden bahsediyor ve yazılarının bu sisteme hazırlık mahiyetinde olduğunu yani yazılarında ülkede kurmayı düşündüğü sistemi anlattığını söylüyor. Ülkenin bütün yapılarını A’dan Z’ye değiştiren bu sistem çalışma hayatımıza yeni bir ücret yapılanması da getiriyor. Bizler Sayın Korkut’u yazılarıyla takip eden insanlarız. Toplantı öncesi konuştuğum herkes bunu teyit etti.

Ben ülkedeki bütün iş, meslek ve sanatların yeniden tanımlanarak ülke çapında ayrı ve bağımsız bir şekilde örgütlenmesi konusuna değineceğim. Bu konuda Sayın Korkut’la uzun konuşmalar gerçekleştirdik ve ben doğrusu ilk bakışta hiçbir şey anlamadığım meslek örgütlenmesi konusunda ikna oldum.

Sevtap Oral (öğretim üyesi): Çalışma Ana Birimi’ne bağlı alt başlık açıldığında “İş, meslek ve sanatlar” menüsü ülkemizde hepsi ayrı ve bağımsız olarak örgütlenmiş yüzlerce ayrı mesleği anlatıyor. Burada üretilen ürün ya da hizmet esas alınıyor. Şimdi örneğin tarım dediğiniz zaman onlarca ürünün üretildiği bir sektör kastediliyor. Her şey birbirine karışmış. Neyin nerede ne kadar üretildiği belli değil. Domates üreten patates de üretiyor. Yanında biber, patlıcan ne bulduysa. Bu durum tarımda kaliteli üretimi, ürün kontrolünü, üretim tekniklerinin geliştirilmesini, verimli çalışmayı engelliyor. Ek tarlaya olsun bitsin anlayışı var. Bir tek ürüne odaklanmadığınız için yaptığınız üretimde uzmanlaşamıyorsunuz.

Ayhan Berkan (ekonomi yazarı): Sevtap hanımın da dediği gibi üretim ürün bazında planlanmalıdır. Bunun da en sağlıklı yolu o ürün ya da hizmetin ülke çapında bağımsız bir birim halinde örgütlenmesidir. Örneğin Türkiye’de domates üretimi “Domates örgütü” ya da birimi olarak planlandığı zaman üretimle ilgili her türlü iyileştirme mümkündür. Bahçenin bir yanında domates, diğer yanında salatalık, öbür yanında soğan üreten (tabii ki seçen, ayıran, muhafaza eden, dağıtan da) kimse hangi ürüne kendisini ne derece verebilir. Ya da işte bir binanın alt katında resim galerisi, yanında çorap dükkânı, az berisinde tornacı yani hiç böyle bir üretim olur mu? AB ile tarım konusunda başlıkların açılması var. Valla Sayın Korkut değil tarımın AB’nin bile başlığını açar! Bize AB gerekli değil, Korkut’u takip edelim yeter.

Türkan aydın (parti temsilcisi): Sizler bilim adamısınız; yorumlarınızı böyle taraflı ve duygusal yapmayın lütfen. Siz Korkut’un sistemine hayran olduğunuzu söylüyorsunuz ama ben hiçbir şey anlamadım. Sayıları binleri bulan ürün ve hizmet var. Şimdi bütün bunlar için ayrı ayrı birim mi oluşturacağız? Örneğin salatalık birimi. Bu kadar ayrıntıya değer mi? Bunu yapmak için çok büyük bir işgücü, bina vs yani maliyet gerekir. Salatalığın ülkemiz ekonomisine total katkısı ne kadar ki?

Murathan Tunçtan (ekonomi yazarı): Ürün/hizmet bazında meslek örgütlenmesi dediysek holding kurulmayacak tabii ki. Türkiye’de işte örneğin salatalığın üretim ve dağıtımını kontrol eden bir meslek birimi. Malum il sayısı 100 olarak tespit edilip sabitlenecek. Ağaç Hareketi tarım devrimi (Tabir sistemi) gereği her ildeki tabirlerde o il için üretilecek (önceden planlanmış) salatalık ürününün işte ekim alanı(Tabir sayısı) çalışan sayısı, ürünün rekoltesi, tarlada seçip ayırma, dağıtım birimi ve ihracat birimine teslim edilerek iç tüketim ve dış satımının safhaları bu örgüt tarafından planlanacak. Örgütün o ürünün en çok üretildiği ilinde bir “çalışma ofisi” olmakla birlikte mesleki yönetim birimi mensupları ülkenin her yanında çalışmaları kontrol için mobil halinde olacaklar. İşte getirilecek ücret modelini anlayabilmek için bu yapılanmayı açıklamak zorundaydık.

Selma Karalı (gazeteci): Salatalık için örneklediğiniz bu yapılanmayı ülkemizdeki binlerce ürün ve hizmet için yapacaksınız öyle mi? Ekonomi yazarları ne zamandan beri hayal yazmaya başladılar. Beyler bu bir dünya düzeni ve gerçekleşmesi imkânsız. Sayın Kerim Korkut Türkiye’yi götürmeyi düşündüğü Satürn’de uygulasın bunu.

Cemilay Serdar (bakanlık çalışanı): Anladığımız kadarıyla mesleki yapılanma ile getirilecek ücret modeli birbiriyle bağıntılı. Bizler bakanlığımızın izniyle böyle bilimsel ya da bölgesel toplantılara katılıyor ve izlenimlerimizi bakan beye aktarıyoruz. Ama ben şahsım olarak Kerim Korkut’u yakından takip ediyorum. “Bilimsel ücret modelini” kendisiyle konuştum. Bu modelin dışında ücret adaletinin sağlanmasının mümkün olmadığını söyledi.

Sevtap Oral (öğretim üyesi) : Kamu dışında Türkiye’de belli bir ücret standardı yok. Köle modeli. Kime çalışıyorsan ücretini o belirliyor. Pazarlık yapıyorsun. Ama pazarlıkta koşullar eşit değil. Sen patrona muhtaçsın; onun dediği parayı kabul etmek zorundasın. Tek belirleyici asgari ücret. Asgari ücretin altında olmamak şartıyla seni çalıştıran kimse sana istediği ücreti veriyor. Kabul edersen çalışırsın, kabul etmezsen çalışmazsın. Ama sen kabul etmek zorundasın çünkü ülkede işsizlik var. Ve tabii ki bir de köle anlayışlar var. Kişiye işte şu kadar maaş verirsek geçimini sağlayabilir zihniyeti var. Burada aç kalmayacak, ölmeyecek bir maaştan bahsediliyor. Senin yeteneklerin, çaban, o kişiye kazandırdığın para hiç önemli değil.

Turhan Turhanoğlu (üniversite öğrencisi): Evet gerçekten insan haysiyet ve onuruna yakışmayan, aşağılık bir anlayış. Bu zaten hak edilen bir ücret olmaz. Ücretler belirlenirken o işte çalışacak kimselerin ihtiyaçlarının göz önünde tutulması bilimsel çalışma ilkelerine aykırıdır. Ben masrafsız bir adamım,100 lira ile geçiniyorum, bana 100 lira mı vereceksin? Kişinin ihtiyacı ücretin tespitinde kesinlikle kriter olamaz. Maaşın yetmiyor desen bu sefer de işte yaşlı annene bakamazsın. Bu kadar kira mı olur, ucuz yerde otur. Ne yapacaksın üç çocuğu falan diyerek senin hayatına karışacaktır. Sana ne bütün bunlardan sen benim hak ettiğim maaşı ver.

Hem zaten bu, ülkemizde çalışanın tüm ihtiyaçları göz önünde tutularak yapılan bir ücret tespiti değil.”Şuna da üç beş kuruş verelim işte, sebeplensin” mantığı var burada. Tamam. Benim makul ve mantıklı ihtiyaçlarımı tespit edip ona göre ücret versin. Hayır. Burada kişinin zorunlu ihtiyaçları dikkate alınıyor. Örneğin ben kitap okumadan edemem. Bu zorunlu ihtiyaca girmiyor.”Sen önce aç karnını doyur. Kitap okumak senin neyine” deniliyor. Ya da “Fakir zaten cahil ve kültürsüzdür. Ver önüne iki tas çorba olsun, bitsin” mi deniliyor yoksa?

Boğaz tokluğuna insan çalıştırılması çağdışı, utanç verici bir şeydir. Ülkemizdeki en az 10 milyon kişi ücretlerinin tespitinde hiçbir bilimsel kriter dikkate alınmaksızın sadece ”bu bununla aç kalmaz” diyerek boğaz tokluğuna çalıştırılmaktadır.

Tarık Koçeri (işveren): Öncelikle konuşmacı arkadaşlarımıza hoş geldin diyorum. Anlatılanlar doğru lakin yani bizler de bu düzenin tek sorumlusu değiliz. Bir kere iyi bir mesleği, sanatı olan kişi düşük maaş almıyor. Sizin bu anlattıklarınız vasıfsız insanlar için geçerli. Ben iç dekorasyon üzerine çalışıyorum. Yanımda çalışan bu işin okulunu okumuş, sanatını dört dörtlük yapan iki kişi 2.500 liranın üzerinde maaş alıyor. Ben kazanıyorum onlara da veriyorum. Asgari ücret alan mühendis var mı? Yani bunlar karşılıklı. Adam vasıfsız, elinden bir şey gelmiyor, telefona bakıyor, ortalığı süpürüyor; ben ona ne vereceğim. Hem asgari ücret 700 lira bize maliyeti 1300 lira. Üstelik kriz var. Ürettiklerimizi satamıyoruz. Ben Sayın Korkut’un bir şeyini okudum. Ürettiğimiz ürünleri devletin birimleri satacakmış. Bizler sadece üretecekmişiz. Ürettiğimiz ürünü teslim ettiğimiz anda bedeli hesabımıza yatacakmış. Kurbanın olurum ben senin! Dahi bu adam, dahi! Dağıtım Birimi ve İhracat Birimi’nden bahsediliyor. Okudukça gözlerim fal taşı gibi açıldı. O zaman iste benden parayı. Ben ürünümü satamıyorum ki çalışanıma yüksek maaş vereyim. Devlet bütün dünya ile bağlantılı onlain ticaret sistemi kuracakmış. İç piyasada zaten ticaret kaldırılacakmış. Biz üreteceğiz vatandaş tüketecek. Bunlar olağanüstü sistemler. Ben bir şey üretirken nasıl satacağımı düşünüyorum. Sokak sokak müşteri aranır mı?

Sevda Orman (işveren): Ben Sayın Korkut’la yeni düzendeki çalışma hayatı konusunda birçok görüşme yaptım. Sistemini aşağı yukarı biliyorum. Mega Kentlerin sanayi bölgelerinde işyeri kurulması için arsa parası kesinlikle vermiyorsunuz. Benim işyerimin kirası aylık 29.000 lira. Ayrıca mega şehirler arası çoklu hızlı taşıma sisteminden bahsediyor. Ben ta buradan Ağrı’nın Doğu Beyazıt’ına tekstil ürünü yolluyorum. Bilimsel Ücret Modeli’inden bahsediliyor. Birazdan sanıyorum konuşmacılar anlatacaklar. Bugünkü yapıda bunu uygulamak mümkün değil. Bir de Sayın Korkut’un şu görüşüne gönülden katılıyorum. Ülkemizin tüm kaynakları değerlendirilmiyor. Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili dışarıdan balık ithal ediyoruz. Japonya’nın nüfusu bizim iki katımız toprağı yarımız kadar.

Selma Karalı (gazeteci): Sayın Korkut patronlara ağır eleştiriler yöneltiyor ama patronlarımız hiç üzerlerine alınmadılar; bravo doğrusu. “İşçisine 700 lira asgari ücret veriyor, Laila’da garsona 1000 lira bahşiş takıyor; her yıl Havai, Dubai seyahatler…” gibi suçlamaları var.

Tarık Koçeri (işveren) : Doğru lafa kimse kızmaz. Sayın Korkut doğru bildiklerini korkusuzca söylüyor. O zaten gerektiği yerde herkese kızıyor, eleştiriyor. Siyasilerin hepsi halkın yalakası. Sayın Korkut halk malk dinlemiyor “Budaklı meşe odunuyla evire çevire döverim” diyor. Bize böyle ne yaptığını bilen liderler lazım.

Özellikle de işyeri açabilmek için o işi yapacak kişinin işi konusunda uzman olması şartı olağanüstü bir şey. Artık paranız olsa bile işi bilmiyorsanız, o konuda eğitiminiz yoksa işyeri açamıyorsunuz. Açıyorsunuz da sizin yönetiminizde olmuyor. “Kroyum ama para bende” devri bitiyor. İşyerlerinin de aynen kişiler gibi kimliği olacak. Açtığınız işyerine onay almadan bu kimliği alamıyorsunuz. Kimliğiniz olmadan da işyeriniz faaliyet yapamıyor. İşyeri binasını İnşaat Birimi, işyerini de Ekonomi Birimi kuruyor. Siz içine girip çalışıyorsunuz. Tabii ki kuruluş masrafı size ait. Yani bürokrasi ve külfet kalkıyor. İşçileri de İş Birimi hazırlıyor. Hammadde ve yardımcı maddeyi de ekonomi birimi veriyor. Ürettiğinizi de teslim alıp bedelini bankaya yatırıyor. Siz sadece kaliteli ürün üretmeye yoğunlaşıyorsunuz. Sakat üretim yapamıyorsunuz çünkü imal ettiğiniz ürünler kontrol edilerek teslim alınıyor. En son tüketicide dahi bir imalat hatası çıktığında üretim kimliğiniz iptal ediliyor ve iş hayatınız bitiyor.

Ayhan Berkan (ekonomi yazarı): Ürün ve hizmetler tek tek belirlendi, ülke bazında yapılanmaları yapıldı, mesleki yönetimleri oluşturuldu. İşte diyelim çorap. Türkiye’de kaç işyeri var? Kaç kişi çalışıyor? Üretim yerleri onaylı mı?  Malum yeni ticari hayatında %76’nın altında kapasite kabul edilmiyor. Çöplük üretim kabul edilmiyor. Üretimin kalitesi 1. sınıf olacak. Zarar eden bir kurum kapatılıp yeniden yapılandırılıyor. Bu şartları taşıyan üretim alanı o ürün ya da hizmet için Türkiye’de o ürünün üretildiği yerlerin toplamı olarak nazara alınıyor.

Ve ücreti belirleyecek bilimsel kurul oluşturuluyor. Mantıken böyle bir kurulda kimlerin yer alması gerekir. Kuşlu caminin imamı bu komisyonda bulunmalı mıdır? Ne işi var, Fatiha mı okuyacak? O işin, mesleğin uzmanları başta olmak üzere ekonomi ve maliye uzmanları, akademisiyenler ve bürokratlardan oluşan geçici “Çalışma Gurupları” bilimsel ücretin tespitinde görevlendirilecek. Bilimsel ücret belirleme çalışma gurubu işin özelliği, zorluğu, ülke için önemi ve önceliği, çalışmanın hassaslığı gibi gerçekçi, bilimsel ve çalışmanın özüne uygun kriterler kullanılarak, önceden belirlenen bir süreç ve zaman dilimi içinde, büyük özen gösterilerek/aceleye getirilmeden, bir defaya mahsus olmak üzere o ürün ya da hizmet üretimi için çalışmanın bedeli saat ücreti bazında tespit edilip aylık olarak ödenecektir.Ayın tespitinde fiili çalışma günü ve saati dikkate alınacaktır. Çalışanın ücreti tek kalemdir. Adı aylıktır. Her ayın 1. günü peşin olarak bir defa da ödenir. Avans falan yoktur. Yaşambloglu hayat başladığında çalışanların ücret ve maaşları harcama Parabloguna kaydedilir. Ve kişi buradan harcamasını yapar. Yine çalışanların emekli maaşı alabilmeleri için pirim ödemeleri, bunun da maaşlarından kesilmesi gerekir. Yeni düzen buna da net bir çözüm getirmiştir. Standart prim oranı herkes için geçerli tek ve ortak bir standart orandır. Kişi işe başladığında maaşından bu oran tutarında otomatik olarak düşülür. Yani kişi 1000 lira maaşla işe başladı. Emekli keseneği oranı diyeli %5.Kişi işe 950 lirayla başlar. Ve öyle devam eder. Yok prim öde yok ödemedin yok takside bağlayım. Hiçbiri yok. Kişinin kesintiden haberi bile olmaz. İşveren kesilen tutarı kişinin Kesintisiz Yaşam hesabında biriktirir. Ayrıldığında bu biriken prime göre toplu para ve aylığı tespit edilir. Ayrıca buraya eklememiz gereken bir şey de sağlığın yeni düzende çalışmayla ve sigortayla bağı kesilecek.

Bu arada emeklilik kesintisi sadece işçiden yapılır. Kesilen bu rakam çok yüksek olmayıp çalışanın maaşını kuşa çevirmeyecektir. Ayrıca ücretlerden gerçekte kesilecek tek rakam da sadece budur. Bu arada işe giriş 21 yaş olup çırak, kalfa, stajyer, usta gibi kavramlar yoktur. Yani kişi işe yeni girdi diye farklı daha düşük ücretle işe başlamaz. İş hayatı boyunca alacağı ücretle işe başlar. Çünkü elinde meslek belgesi vardır. Yani o kişi artık işinin uzmanıdır.Bir defaya mahsus yapılan bu belirleme kanunlaşarak yürürlüğe girecektir. Daha sonraki zamanlarda belirlenen bu çalışma ücretleri her yıl PARAMET denilen standart bir oranla kendiliğinden otomatik olarak artacaktır.

Hamza Ünal Moral (sendikacı): Aslında burada dikkat edilirse çalışma hayatı kökünden değişiyor. Örneğin şu sigortalılık konusu. Ya bizim yöneticilerimizde akıl diye bir şey yok.  Bir sürü gereksiz sosyal güvenlik kurumu, birimi, çalışanların kuyruklarda çektikleri rezillik. Adam ne kadar kolay çözmüş. Belirlenen maaşın kaç lira?1000 lira. Belirlenen sigorta pirimin kaç lira? 100 lira. 900 lira alıyorsun. 100 lira primini işveren senin bankadaki (yeni düzende bankalara ücreti mukabili bu tür görevler veriliyor) “Kesintisiz yaşam hesabı” na ödüyor. Zaten işverenin hesabı devletin elinde, otomatikman kesiyor.

Benim burada itiraz ettiğim bir konu vardı ama Korkut Bey açıkladı. O da şu idi: Malum yeni sigorta sisteminde prim sadece çalışandan kesiliyor. Bu, çalışana ağır bir yük getirir. Maaşlar kuşa döner. Çünkü bugün ortalama bir çalışanın aylık primi 350 lira. Ancak Korkut iş, meslek ve sanatlara göre bilimsel maaşların yüksek olacağını (en düşlük 600+600=1200 lira) ayrıca işverenlere primlerin ödenmesi ve bunlarla ilgili büyük sorumluluk yüklendiğini söyledi. Mesela prim ödemelerinde bir sorun oluştuğunda Kesintisiz Yaşam Biriminin (KYB)  muhatabı işveren olacak.

Suna Dereli (halktan kişi): Ömrümüz bağ kur SSK kuyruklarında geçiyor. Allah razı olsun Korkut ağabeyden. Şimdi sadece işimizi düşüneceğiz.

Hamza Ünal Moral (sendikacı): Sendikaların kaldırılması başlı başına bir devrim. Korkut sendikaya gerek yok diyor. Baktığımızda da öyle görünüyor. Ücretlerimiz bilimsel olarak belirlenmiş. Kanun halkoyuna sunulup %76 ve üzeri oy almışsa demek ki herkes ücretinden memnun. Haklar zaten veriliyorsa, ülkeyi biz(yani halk) yönetiyorsa sendika nedir ki!

Suna Dereli (halktan kişi): Yıllarca yumruğu sıkılı meydanlarda hak verilmez alınır diye bağıran bir sendikacıdan bu sözleri duymak inanılır gibi değil.

Selma Karalı (gazeteci): Benim asıl ilgimi çeken yeni çalışma sistemi. Çalışma ülkenin her yerinde her türlü iş için 9.00’da başlıyor, kesintisiz (çalışma anında yiyecek içecek sunumu yapılıyor) 6 saat sürüp 15.00’te sona eriyor. Devriye yok, mesai yok, gece çalışması yok. Tek tip çalışma var. 10’dan fazla çalışanı olan yerlerde kameralı yönetim odası var. Çalışanlar buradan izleniyor. Çalışma kuralları çok sert. Çalışma disiplinini sağlamak için puan sistemi getiriliyor.Ücretler iki bölümden oluşuyor. Standart ücret+performans ücreti. Standart ücret alt sınır bugüne göre 600 lira olan ve az önce anlattığımız şekilde tespit edilen tutarı her iş meslek ve sanata göre belirlenen ücrettir. Standart denmesi çalışan herkesin bu maaşı mutlaka alacağı içindir. Bir de kişinin gösterdiği çalışmaya bağlı değişken Performans ücreti vardır. Bunun normalde tutarı da standart ücret kadardır. Fakat bunu alabilmenin bir şartı vardır. Bir takvim yılı içinde 100 eksi puan almamaları gerekir.

Çalışanlara mesaiye uymama, işine kendini vermeme, araç ve gereçleri hor kullanma gibi olumsuz davranışları nedeniyle miktarı her davranış için önceden belirlenen eksi puanlar verilir. Bu denetimi belli sayıda çalışan bulunan yerlerde kameralı yönetim odası, diğer yerlerde ise uzmanlar yapar.

Çalışan bir yıl içinde 100 eksi puan aldığı takdirde sadece standart ücretini alabildiği ikincil işe verilir. Aynı şekilde devam etmesi halinde ücretini alır ancak tedaviye alınır. Düzelirse yerine tekrar döner.100 eksi puanın altında alması halinde de o oranda performans ücreti düşer.

Kişilerin kapasiteleri farklıdır. Hiç kimseye sen daha az iş yapıyorsun diye eksi puan verilmez. Eksi puan kötü niyete verilir. Kötü niyetli uyanık çalışan her yıl 100 değil ama 99 puan alıp durumu idare edeceğini sanır. Oysa üç yılın ortalaması 80, beş yılın ortalaması elli eksi puan alan kimseler de ikincil işe alınırlar ve performans ücretini alamazlar. Keza suç işleyen kimseler de aynı durumdadır. Suç işleyenler cezalarının süresince işlerini kaybederler. Cezaları bitince hiç suç işlememiş gibi bıraktıkları yerden yaşamaya devam ederler.

Sayın Korkut ücret sistemleri ve çalışma hayatı düzenlemelerinin henüz yazım aşamasında olduğunu, bazı hususların kesinleşmediğini, bazı konuların değişebileceğini ama genel yapının burada anlatıldığı şekilde olacağını belirtmiştir. Katılan bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. İyi akşamlar efendim.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..