Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '16

 
Kategori
Eğitim
 

Bilmek mi, yapabilmek mi?

Bilmek mi, yapabilmek mi?
 

haberturk.com


İnsan oğlu ömrünün kaç yılını eğitim için harcıyor. Bir hesaba göre doğumdan ölüme kadar… Hep öğreniyoruz. Eğitim hiç bitmez derler. İnsan doğduğu andan itibaren eğitim çevrimine girer; ilk öğretmenleri anne-babasıdır… Ondan sonra ilk, orta, lise, yüksek… Ömrünün büyükçe bir kısmını okullarda harcar.. Ve sonra bilgi edinme süreci, bir bakıma kadar ölüme kadar sürer gider.
 
Bakacak olursak ortalama 20 yıllık eğitim sürecimizde genellikle ne yapıyoruz? Bunun en basit dille cevabını verecek olursak… Çeşitli bilgiler öğreniyoruz. Okuyoruz, öğreniyoruz… Okuyoruz… Belliyoruz… Okuyoruz… Ezberliyoruz… Sonra da bilgilerimiz durmadan testlerle sınanıyor…
 
Bizim eğitimimizin ana amacı çocuğa, insana bir şeyler öğretebilmek. İnsanların bilmesini sağlamak. Sonra da bunun ölçmesini yapmak. 
 
İşte eğitimimizin gelip dayandığı en büyük yanlış burada düğümleniyor.
 
Eğer eğitimin, bilgi edindirme sonucunda; bir şey yapabilme; bir eser ortaya çıkarabilme; yeni bir marifet ortaya koyabilme gelmiyorsa… O eğitim , eskilerin terimiyle mefluçtur… Yani sakattır. Buhtandır… Yani , yok mertebesindedir.
 
Çünkü yapılan bütün araştırmalar gösteriyor ki, öğrenilen, ezberlenen her türlü bilginin  önemli bir bölümü çok kısa bir süre sonra uçar gider. 
 
Kaldı ki, bizim gençlerimize öğretmeye çalıştığımız; aslında zorladığımız bilgi kümelerinin büyük çoğunluğu hayatta gerek duyulmayan, çok çabuk unutulacak cinsten olan yararsız bilgilerdir.
 
“Çok önemli… Çok önemli…” diye belletirsiniz; ezberletirsiniz. Bir hafta sonra yarısı; altı ay sonra bilginin dörte üçü uçar gider. 
 
Hangi bilgi kıymetlidir.. Eğer  bilginin sonunda bir işlem, bir eser safhası, bilgiden yararlanarak  yeni bir iş, eylem ortaya çıkıyorsa; o çeşitli bilgi kıymetlidir.
 
Ama bu evreye varmak da hiç de kolay değildir. Aslında okullarımız da eylem veya eser ortaya çıkarmak için değil, daha çok bilgi yüklemesi yapmak için kurulmuş yapılardır. 
 
Bir öğretmenin , bir kürsüye çıkarak bir saat, iki saat nutuk çekmesi, bütün öğrencilerin de hiç konuşmadan onu dinlemesi öğretmen açısından oldukça kolaydır…
 
Ama bir öğretmenin bir eğitim ortamı içinde, ”gel sizinle bir ev yapalım…” demesi imkansız gibidir.
 
Bu bakımdan aslında iş ortamları gerçek eğitim ortamlarıdır. Çünkü bir çocuk önce “çırak” olarak ortama girer, işin kabasını öğrenir, seyreder, sorar, bilgilenir, gözlem yapar; sonunda işi kavrar… Sonra “Kalfa” olur. Artık işin ana parçalarını öğrenmiştir; Ustasını , oldukça iyi bir şekilde taklit edebilir. Bırakılırsa , belki de kendi ustasının gözetimi altında, kendisi de ustası gibi yapıtlar ortaya koyabilir.
 
Sonunda “Usta” olur ve kendi başına, kendi ustalarından gördüğü gibi eserler meydana getirebilir. Onu olduğu gibi taklit edebilir. Kendi başına artık iş çıkarabilir. Çırakları yönetebilir.
 
Ama yine de bir “Usta” kolay kolay “Sanatçı”  olamaz… “Sanatçı” olabilmesi için o ustanın kendini ve ustasını aşması ,  çok değişik, başarılı ve özgün bir eser ortaya koyması gerekir.
 
İnsanların birikimi, zeka düzeyi her zaman bir “Sanatçı” olmaya yetmez. Belki sonuçta bir şeyler yapabilirler. Piyasa işi  istekleri yerine getirebilirler , fakat ancak iyi yetişmiş, iyi sanatçılar yetkin eserler ortaya koyabilirler.
 
İşte eğitimin amacı bu olmalıdır. Yetkin “Bilim adamları” ve yetkin “Sanatçılar”, yetkin “Ustalar” ortaya çıkarmak. 
 
Eğitim sistemimiz, ne kadar bu amaçlara varmaya elverişli? Ne derece yetkin insan yetiştirebiliyoruz. İyi ustalar, iyi bilim adamları, çok iyi sanatçılar yetiştirebiliyormuyuz? Ne yazık ki çok az… İstenilen nitelikte ve sayıda değil…
 
Sanki eğitim denen şey durmadan bilgi yükleme ve bilgileri ölçmek için , kpss, ygs, lys, teog, ales, aöf… vb.  gibi testleri devreye sokarak çocukları, gençleri ambele yapmak mıdır?
 
Diyeceksiniz ki, Bir Genel Eğitim (bir de utanmadan Düz Liseler koymuşuz adını..!) , bir de Mesleki Liseler… Hocam siz  acaba Düz liselerden söz etmeyesiniz!! Unutmayın ki, Meslek Liseleri de demin söylediğimiz şeyleri yapıyorlar. Onlar da zaten , Genel Eğitim’in kurallarına göre yetiştiriliyorlar. Zaten “Artık Genel Lise” diye bir şey kalmayacak”, diye bir ilke kararı var..!
 
İşte burada kaos başlıyor. Genel Liseleri yozlaştırdık Mesleki Liseye benzetmeye çalışıyoruz (kısaca mesleki lise diye diye  İmam Hatip Lisesine çevirmeye uğraşıyoruz… Meslek Liseleri de aynı yolda, nereye gittiklerini Allah bilir…
 
Her iki eğitim kolunda da ne yazık ki “Beceri” pek de önemli değil… Sadece Testler ve Sınavlar önemli… Kısaca Bilgi Yükleme önemli…
 
Eğitimimiz böyle bir boşlukta. Sadece bilgi yüklemeyle uğraşıyoruz. Beceri..!  Beceri yok... Eser yaratma yok… Bir iş yapmak yok… Eylem yok… Marifet yok…
 
Ne var? Gevezelik var… Biz konuşuyoruz, 20 yıl süresince öğrencilerimiz bizi dinliyor… Biri bir soru sormak isterse, sınıftan kovalıyoruz… Yirmi yıldır öğrenci hala bizi  dinliyor… Peki, ne yapsın? 
 
Bu öğrenci bu eğitim düzeninden nasıl bıkmaz..? Nasıl öğretmenlerinden nefret etmez..? Eğitimi nasıl hor görmez..!!
 
Bırakalım bu işleri.. Kendi kendimizi kandırmayalım…
 
Ben diyorum ki… Çocukların tümünü okuldan alıp, Ustabaşıların yanına çırak verelim..! Sonuçta hem adam olurlar; hem bir meslek  öğrenirler, hem de sonuçta kendilerine bir ev, bir elbise, bir şey… yaparlar. Yapan insan olurlar. Seyreden , hayal kuran insan değil…
 
Bir sürü işe yaramaz, kafası saçma sapan şeylerle doldurulmuş  kuklalar yetiştiriyoruz… Bütün bu adamlar , iş yerine gittikleri zaman, yeniden yetiştirilme durumunda kalıyorlar. Çünkü eğitimimizin  ne sanayi ile, nede hayatla bir ilgisi var.
 
Gençler hiçbir şeyi beğenmiyorlar… Niye beğensinler ki… Tümü de ya öğretmen veya Akademisyen olmak istiyor. Çünkü o iş kolay.! Konuşuyorsun, dinliyorlar… Allah öğrencilerimize sabır versin.
 
İşte eğitimimizin encamı budur… Uğraşıp çalışıp eriştiğimiz mertebe budur…
 
Onun için hiçbir şeyde başarılı değiliz. Çünkü eserimiz yok. Çünkü İnsan yetiştirmesini bilmiyoruz.
 
Esersiz insan, insan olur mu?
 
Bırakın çocuklar bir şey “YAPSINLAR!”  Ama iyi bir şey… Ancak o zaman insan olurlar. Ve dağa çıkmayı özlemezler. 
 
Okulları okula benzetelim.
 
Öğrencilerimize önem verelim, insan yerine koyalım.
 
Öğretmenlerimizi, gerçek öğretmen gibi yetiştirelim.
 
Kolay mı? Diyeceksiniz… Değil ama insan olmak da kolay değil ki…!
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..