Bin yılın soğuğu (bölüm dört)

Yer yarılmıştı da içine girmişti sanki adam. Devlet televizyonunun kış kelebekleri haberinin hemen ardından bir grup Rus, aralarında Katya adında genç bir kızda vardı. Sarp sınır kapısından giriş yaptı. Grup kiraladıkları bir jiple önce Erzurum’a oradan da uçakla Ankara’ya geçti.

İki gün sonra Katya, Ulus’taki pavyonlardan birinde konsomatris olarak çalışmaya başladı. Bir gece pavyona parasının haddini hesabını bilmeyen bir adam geldi. Silahlıydı adam… Gecenin ilerleyen saatlerinde iyice sarhoş olunca, pavyonun dip tarafındaki patronun odasına daldı. Kapıda her ne kadar engellemeyle karşılaştıysa da patronu göreceğini söyleyerek, kapıdakilere birer yüzlük tokalayınca patronun kapısı ardına kadar açılmıştı. Adam oldukça sarhoş olmasına rağmen eveleyip gevelemeden Katya’yı götürmek istediğini söyledi. Elbet bunun bir karşılığı olacaktı ve patron ne istiyorsa vermeye hazırdı. Masaya bir tomar para fırlattıktan sonra, gözlerini pavyon sahibine dikti.

“Yetmez mi?”

Ardından bir tomar daha para çıkarttı. Zaten kız kaçak çalışıyordu. Patron bu işe çoktan razıydı ama biraz ağırdan almaya karar verdi. Konuşma uzayınca sıkıldığını belli eden adam, pavyon sahibine kimliğini göstermek zorunda kaldı.”DİDEM” Patron neye uğradığını şaşırmıştı. Hemen dışarıdakilere seslendi.

“Katya’yı çağırın”

Katya, geldiğinde patron kısa bir konuşma yaptı onunla. Konuşmanın arasında bol bol polis lafını kullanmaya özen göstermişti. Genç kız oldukça korkmuştu. Bir köşeye sinerek kaderine razı oldu. Katya, o gece DİDEM’in elemanıyla birlikte pavyonda ayrıldıktan bir hafta sonra...