Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '14

 
Kategori
Güncel
 

Bir başbakanımıza bir Fatih Sultan Mehmetimize bakıyorum...

Bir başbakanımıza bir Fatih Sultan Mehmetimize bakıyorum...
 

Görünüş güzel ama...


Fatih Sultan Mehmet'in Yargılandığı Mahkeme...

Tarihi olayın hikâyesi ise şöyle:

Fatih Sultan Mehmet, fetihten on yıl sonra da Mimar Atik Sinan’a, kubbesi Ayasofya’dan daha büyük bir cami yapması için emreder.

Atik Sinan her ne kadar bu işe; “emrin başım üstüne”, diyerek başlasa da malzemeler arasında bulunan yüksek mermer sütunları kendi hesabına göre ölçüp biçip, üç arşın kestirdikten sonra yaptığı cami Fatih’in istediği ölçüde heybetli olmaz.

Fatih Sultan Mehmet, yeni yapılan camiyi görünce, kubbesi Ayasofya’dan daha büyük olsun, emrine neden uyulmadığını sorar.

Mimar; büyük bir depremde caminin yıkılacağından korktuğu için kubbesini Ayasofya’dan daha küçük yapmak zorunda kaldığını ve bu yüzden sütunları kestirdiğini söyler.

Fatih, mimarın hem Ayasofya’yı (emrine rağmen) özellikle kayırdığını düşündüğü için hem de kendinden izin alınmadan böyle bir işe kalkıştığı için, mermer sütunları kesen ellerin kesilmesi emrini verir...

Mimar Atik Sinan bunu özellikle yapmadığını, hesaplarına göre Ayasofya’nın kubbesinden daha büyük bir kubbenin, ilk depremde yıkılacağını düşündüğünü söyler ama emir büyük yerdendir ve geri dönüşü yoktur.

Fakat çevresindekilerin de cesaretlendirmesiyle, mimar haklılığına olan güvenini daha da bir pekiştirir. Ve İstanbul’u fetheden, fatihler fatihi, Fatih Sultan Mehmet’i mahkemeye verip hakkını aramak için Kadı Hızır Bey’e şikâyet eder...

Bizzat Fatih Sultan Mehmet tarafından atanmış, Osmanlı adaletini simgeleyen Kadı Hızır Bey, mimarı dinleyip dava açılması için haklı sebep olduğuna kanaat getirir ve Fatih Sultan Mehmet’in mahkeme edilmesine karar verir.

Fatih mahkemeye gelir ve duruşma başlar:

Fatih Sultan Mehmet çok büyük bir insan olabilir ama emrindeki birini mahkeme etmeden cezalandırmıştır.

Karşı taraf savunmasını yapar, mimar gerekçelerini açıklar ve kadı kararını verir:

Fatih Sultan Mehmet suçlu bulunur ve kendisi de mimara uyguladığı cezayla yani elleri kesilerek cezalandırılacaktır...

Bunu duyan Mimar Atik Sinan kulaklarına inanamaz ve kadıya yalvararak şikâyetini geri çeker.

Kadı, bunu göz önünde bulundurarak cezayı maddi tazminata çevirir ve mimara yüklü bir miktarda para verilmesine karar verir...

Evliya Çelebi`nin aktardığına göre, karardan sonra Fatih, çıkardığı demir sopayı kadıya göstererek; "Eğer sen Allah`ın hükmünü uygulamayıp, elimi kesmeye beni mahkûm etmeseydin bununla başını paramparça ederdim" der.

Kadı Hızır Bey de sakladığı kamayı çıkararak cevap verir:

"Sen de benim hükmümü kabul etmeseydin, ben de bununla seni delik deşik ederdim" der.

Evet, hikâye bu…

Şimdi gelelim bizim konuya:

Bizim bugünkü başbakan o zamanların Fatih’i durumunda şimdi…

Onun da oğlu ve yakın arkadaşları hakkında yaptıkları kanunsuz işlerden dolayı haklarında dava açılıyor.

Açılabilir değil mi?

Hiç kimse yargılanmadan suçlu olmaz!

Bizim dürüstlüğüne toz konduramadığımız başbakanımız bu durumda ne yapmalı?

Fatih gibi yapmalı değil mi?

O kişilerin mahkemeye çıkmalarını ve kendilerini adam gibi savunmalarını sağlamalı!

Evet…

Dürüst olduğunu ısrarla her satıhta söyleyen en yetkili kişi ancak ve ancak böyle yapar!

O ne yapıyor ortalığı toza dumana buluyor!

Bir başbakanımıza bakıyorum bir Fatih Sultan Mehmet’imize bakıyorum:

O gün için kıvanç duyuyorum…

Bugün için utanıyorum…

Oysa ikisi de bizim…

Eee…

Şöyle deniyor bu konuda; “Gün ola harman ola …”

“Ah yerde duman gökte kalmaz”…

Saygı ve sevgilerimle…

 
Toplam blog
: 1253
: 175
Kayıt tarihi
: 04.07.10
 
 

1949 yılında Söke Nalbantlar köyünde doğdum. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik bölümünden mez..