Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '13

 
Kategori
Deneme
 

Bir birim doğarken!

Bir birim doğarken!
 

Kendini frenleyemeyen, hayata adapte olmaktan mahrum bu bedbin-zavallı insanlar, sırf arzularının gerçekleşmesi için her türlü ön yargı ve kompleksle başkalarının yaşamını dışlayabiliyorlar.


Bir birim doğarken, bilinci henüz hayvanlaşmamış şekilde, meleki bir yapı ile doğuyor.

Ancak daha sonra çevre şartları ve yetiştirilme şekli itibari ile beyin sapından beyne gelen sinyaller, manalar ve frekanslar, beyin sapının tepesinde bulunan talamus tarafından derlenip rafine edilerek beyin korteksine yollanması sonucu bir beden bilinci oluşuyor.

Birim bu bilinç kaydı içinde kendini, beden varlıktan ibaret olarak kabul edip, tüm hayatını bedenin istek ve arzularına göre, tabir yerindeyse yaşama dürtüsü ile tıpkı bir hayvan, mental hayvan gibi geçirme potansiyeline sahip oluyor.

Bu mental hayvan şeklinde yaşama istidatında olanlar da ikiye ayrılıyor.

Bir grup, tefekkür ve muhakeme yeteneğinden yoksun, aklını, beyinsel faaliyetlerini kullanamayan, hayvani hislerini açığa çıkartan ve onları ne pahasına olursa olsun bir güzel kullanan bir yapı sergiliyor. 

Bütünlükle ilgisi olmayan bu mental hayvan türü, her türlü bilgiye, bilgiyle karşılık vereceği yerde, ortaya koydukları davranışlarla toplumu ne kadar tedirgin ettiklerinin farkında bile olamıyorlar. 

Haliyle, bütün melanetlerin içinde yer alıyorlar.

İkinci grup ise, evcil  hayvan türü.

Bu tür daha medeni. Ama sonuçta onlar da egodan kurtulamayan ve  veri tabanına göre hareket eden davranış kalıpları sergiliyorlar.

Bunların vahşi hayvan türünden farkı, hakikatin farkındalığı ile yaşayamamaktan ötürü “dışında diye gördüklerinden”  kendilerine zarar vermeleri oluyor.

O da, varsaydıkları benliklerinin çerçevesinde yaşadıkları doğrultusunda oluyor.

Dolayısıyla, bu mental hayvan türünün ortaya koydukları ile günümüzde, toplumsal yaşamımızda açık ve net şekilde görülen olaylar “İnsanlık ruhuna” tümüyle aykırı olmuş oluyor ve birimler kendi olma paralelinde, büyük ve kapsamlı bir ağ olarak nitelenebilecek bir oluşum içinde yaşamayı reddediyorlar.

Kendini frenleyemeyen, hayata adapte olmaktan mahrum bu bedbin-zavallı insanlar, sırf arzularının gerçekleşmesi için her türlü ön yargı ve kompleksle başkalarının yaşamını dışlayabiliyorlar.

Güya kendilerine ait olanı istiyor, alıyorlar.

Ne varki bütünlüğün sağlanması konusunda asla bir adım atamıyorlar.

Bu açıdan bakıldığında kimsenin diğerini dışlamaya hakkı yok diyebiliriz.

Sosyal-Mental Hayvan yaşamına sahip insanlardaki durum genellikle bu.

Önüne geçilmeyen ve kökeni hayvani hislere dayanan olaylara maalesef  her zaman her yerde tanık olunuyor.

Bugün sürüp giden çatışmalar da zaten bu temelden kaynaklanıyor.

İşte bu yüzden kesinlikle bu hayat biçimine-kaosa bir savaş açmak gerekir.

Sadece bu kadar değil tabi ki…

Belki saldırganlık şeklinde olmuyor ama duygusal tatmin peşinde koşanlar da hesapsız eylemleri ile ortalığı allak bullak ediyor.

Ve bizler, aşırı derecede başımızı ağrıtan, uykularımızı kaçıran sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyoruz.

Gerçek olan şu ki, çözüm aşamasında veri tabanının kontrol edilmesi gerekiyor.

Aksi halde, çözümsüzlük devam edip durduğu gibi, zan altında bırakılmalar, anlamsız kırgınlıklar yaşanabiliyor.

Bu seviyede birilerinin birilerine menfaat temini için baskı kurmasına imkân tanınmamalıdır.

Buna çanak tutanlar, istemeden de olsa beklenmeyen yanlışlıklara sebebiyet veriyorlar. Bu tip davranışlar, dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de halktan destek bulamıyor.

Çünkü insanlar gerçeği görüyor.

Şurası muhakkak ki içgüdüleri ile yaşamayı alışkanlık haline getirenlere laf anlatmak, epeyce zor.

Onlar, otokontrol yapmadan, aklına estiği gibi hareket ederek, birlikte oldukları insanlara zor anlar yaşatabiliyorlar.

Sonuç olarak, hakiki manada insanlığın yaşanması için öncelikle mental hayvan diye tanımladığımız yapıyı iyi tanımalıyız.

Bizler en azından içgüdüler ile yaşamayı bir yana bırakıp, otokontrollu bir şekilde, tefekkür ve muhakemenin ağır bastığı beyindeki prefrontal korteks ağırlıklı bir yaşam sürdürmek zorunluğundayız.

Bunu başarabilecek güçteyiz.

 

Ahmed F. YÜKSEL

 

https://twitter.com/sufafy

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..