Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '09

 
Kategori
Güncel
 

Bir ilkokul hatırası, Filistin ve emperyalizm üzerine...

Bir ilkokul hatırası, Filistin ve emperyalizm üzerine...
 

İlkokuldayken, sınıfımızda, biz diğer erkeklerden daha güçlü olduğunu düşündüğümüz bir çocuk vardı. O da bunun farkındaydı ki, o çocuk zekaları arasında bütün ipleri eline almış, saltanatını kurmuştu. İçimizden herhangi birinin onunla arası bozulursa, bütün diğer erkekler tarafından dışlanıyor, daha da ötesi dövülüyor, kavgaya zorlanıyordu. Oyunlara dahil edilmek, oyunlardan atılmak, sınıf takımına seçilmek vs. hep o çocuğun kararıydı... Bana küser diye korkup, cebimdeki harçlıkla kantinden durmaksızın ‘çokonat’ alıp nasıl ikram üstüne ikramda bulunduğumu hatırlıyorum örneğin... Bir de, o çocuk bana günü gelip küstü diye, sınıfın bütün erkeklerinin nasıl da bir anda sırt çevirdiklerini, tek başıma sıramda oturarak geçirdiğim tenefüsleri...

Kaç yaşındaydım? Yedi? Sekiz?...

Dün gibi hatırlıyorum: İki katlı bir evin küçücük bir odası, tavandan sallanan oyuncak bir kum torbası; dört çocuk o odada oturmuşuz, artık on bir yaşındayız...
Biraraya gelmiş, birşeyler yapmamız gerektiğini düşünüyoruz. ‘O çocuğa’ karşı, durmaksızın planlar geliştiriyoruz. Bıkmışız... Zaman zaman içimizden biri hızını alamayıp, bir yumruk sallıyor oyuncak kum torbasına...

O akşam o odada, uzun yıllar ‘en iyi arkadaşlarım’ diyeceğim insanlarla ilk defa bir aradaydım...

Sonra?

Sınıfı nasıl örgütlediğimizi... Güvendiğimiz bir öğretmene derdimizi nasıl anlattığımızı... Ve nihayet bir kaç ay sonra ‘o çocuğun’ nasıl da koluma girip ağladığını, saltanatının yıkılışını hatırlıyorum...

...

Garip gelebilir ama, haberlerde, Gazze’de bir evde yanyana dizilmiş dört bebek cesedini gördüğümde, ben o günlerimi anımsadım...

Ve babamın, TİP döneminden kalma kitapçıkları arasından bulup, daha on üç yaşımdayken odamın duvarına boydan boya astığım o cümleyi: ‘Örgütlü birleşik güç yenilmez!’

Hem sanki yenilse ne olur ki? Kavgada kazanıp, kaybetmek midir önemli olan; yoksa uğruna kavga verdiğimiz şey mi?

Böyle zamanlarda, yazmış olduğum herşey boş geliyor... İdeolojiler, fikirler, akımlar, siyasi tartışmalar... Herşey...

Tek bir gerçeği var, şu üzerinde yaşadığımız dünyanın, o da ‘emperyalizm’; geri kalan herşey, her karşıtlık, her kavga, ondan sonra geliyor; onun vahşeti altında hiç kalıyor...

‘Bir grup insanın, kendi çıkarları için, kendilerinden daha güçsüz olan başka bir grup insanı öldürebilmesi, esaret altına alabilmesi...’

Ve diğer bütün büyük devletlerin, insani(!) kuruluşların, o güçlüden yana çıkması, katliama sessiz kalması; dünyanın, kulaklarını güçsüz olanlara tıkadığı, ölümlerini görmezden geldiği bir düzen...

Yalnızlık...

...

Ecza dolabında ilaç arar gibi, kütüphanemde o kitabı arıyorum; ne demişti Mustafa Kemal?

‘İnsanlık önünde sonunda birleşmeli ve birlikte kardeşçe yaşamalıdır. Bunun için birleşmeli ve tüm anormalliklere, karşılıklı düşmanlıklara son vermeli ve hepsinden önce bu anormalliklerin sebebi olan insanın insan tarafından sömürülmesi sistemi ortadan kaldırılmalıdır.’

Basbayağı emperyalizmden bahsediyor yani Gazi… Peki ama kim ortadan kaldıracak emperyalizmi, nasıl ortadan kaldıracak?

21. yüzyılda, uzay çağında, bir ‘mazlumlar enternasyonalizmi’nden söz edebilir miyiz?

Neden olmasın? Birer birer yem olup, hergün sıranın kime geleceğini düşünmekten daha mı kötü bir fikir bu?

Hem Türkiye, emperyalizme kaşı durmuş, boyun eğmektense ölmeyi yeğleyip, insanlık onuruna yakışan en güzel tavrı sergilemiş ve dahası, bunu başarmış ilk ülke değil mi yeryüzünde?

Sonra, Sadabat Paktı’nın, Balkan Antantı’nın mimarı değil mi Türkiye?..

Gazze’de bir evde yanyana dizilmiş dört bebek cesedini, sivillerin üzerine patlatılan misket bombalarını izlerken, kendi ülkemin nerden nereye geldiğini de düşünüyorum…

Amerika’yla müttefik olmakla övünen çirkin adamları; İsrail’le içli dışlı olmuş devletimizi… Filistin can verirken, saldırıları ‘meşru’ gören Avrupa Birliği kapısındaki dilenci halimizi…

Sahi, biz Cezayir’in sömürgelikten kurtuluşuna da destek olmamıştık değil mi?… Cezayirli bağımsızlık savaşçıları ceplerinde Mustafa Kemal’in resimleriyle ölüme giderken hem de…

Değil mi?

‘İnsanlık önünde sonunda birleşmelidir’ diyor Atatürk; ve önce ‘insanın insan tarafından sömürülmesi sistemini ortadan kaldırmalıdır.’

...

Birileri, silah gücünden, asker sayısından, modern ordulardan, dünya dengelerinden vs. bahsedebilir... Ben burda insan onurundan bahsediyorum. Ve bombalar altında, kucağında ölü bebeğine sarılmış bir kadını izlerken haberlerde; emperyalizme karşı olan her devletin zaman kaybetmeden, sonuçlarını düşünmeden, korkmadan biraraya gelmesini, ölümün esaretten daha acı verici bir duygu olmadığını anlayıp, isyan etmesi gerektiğini düşünüyorum...

Ben, böylece var olmuş bir halkın evladıyım çünkü...

Aksi, hangi topraklarda olursa olsun, zoruma gidiyor...

Onuruma dokunuyor...

Çünkü bugün Filistin, yarın biz, öbür gün bir başkası...

Ne farkı var?..

...

Çünkü, ilkokulda harçlığımı, yaranmak için harcadığım çocuğun gün gelip de biz biraraya gelince karşımızda ağlayacağını hiç hayal edemediğimi de hatırlıyorum ben..

...

Elimde bir kitap var...

Demiş ki Sultan Galiyev:

‘Emperyalistlere karşı savaşta millet bir olsun, milletler eşit olsun...’

Eninde sonunda varacağımız karardır bu...

Şimdi, sabahın beşinde, bu cümlenin gerçekleşeceği bir dünyayı hayal ederek anlamlandırmaya çalışıyorum; Gazze’de bir evde yanyana dizilmiş dört bebek cesedinin görüntüsünü...

Ta içimde duyduğum utançla karışık acıyı, bu hayalle dindirmeye çalışıyorum...

 
Toplam blog
: 74
: 1874
Kayıt tarihi
: 06.05.07
 
 

Zonguldak’ta doğdu. On altı yaşından beri çeşitli yerel, bölgesel ve ulusal gazete-dergilerde, ay..