Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '12

 
Kategori
Deneme
 

Bir küçük çakıl taşı… Taş!

Taşlar denilince neler gelmez ki akla! Sahilde yürürsün ya hani! Ayakların kumların üzerinde, bazen kuru kum, bazen de ıslak kumlara basarsın. Arada bir ayaklarının

Altında bir kabarıklık hissedersin, senide eni - konu rahatsız eder. Eğilir eline alırsın.

 

Durdurur seni yürümekten.

Gördüğüne bakmak, bir daha, bir daha bakmak istersin. Taş parlıyordur.

Kuruyunca rengi değişmeye başladığında sen de değişmeye çoktan başlamışsındır.

Artık ne ıslak ne de yaş kum seni ilgilendirmiyordur. Şimdi senin derdin, çeşitli taşları toplamaktır. Taşlar aklını çoktan başından almıştır. Güzellik ne oldu? Mavi deniz, mavi gökyüzü ile birleştiği uzaklardaki yere bakıyordun! Oysa birkaç dakika önce… Üstelik hayal kuruyordun, yanımda olsaydı, çıplak ayaklı kontes ya da kont diyordun!

 

Birden ne oldu, ne değiştirdi seni, ne aldı getirdi seni buralara, bu minik, küçük,

minnacık taşın kudreti yetti mi seni ayıltmaya. Hayret kızgın bile değilsin.

Tam tersi meraklardasın… Ne garibiz değil mi? Oysa sahilde yürümeye geldiğimizde aklımızda olan ıslak ve kuru kumlara basmak, denizin iyot ağırlıklı kokusunu koklamak, havanın garip tadının lezzetinden almak, dalgaların sahili döverken çıkarttığı sesleri dinlemek… Bu romantizmdi. Şimdi gerçeklerdesin.

Ne seni ayılttı?

 

Bir küçük çakıl taşı… Taş!

Taşları üst üste koymuşlar ev yapmışlar. Taşları yine yığmışlar kale yapmışlar. Taşlar sonra barajlar için, minareler için. Camiler için, alanlar için, insanlar için, kitabeler için kullanılmış.

 

Taş kitabeler olmuş. Tarih anlatılmış, din anlatılmış, aşk anlatılmış. O zamanlar her şey taşlara anlatılmış.

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....