Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bir ustadan acemice bir iş: Mustafa

Bir ustadan acemice bir iş: Mustafa
 

Evet. Bu sıralar konumuz 'Mustafa'. Mustafa ile yatıyoruz, Mustafa ile kalkıyoruz. Kızıyoruz, yüreğimiz kabarıyor, seviyoruz. Herkes farklı duygular içinde. Çünkü, basit bir insanı anlatmıyor film. Dünyaya parmak ısırtan bir lider sözkonusu olan. İnsanların telaşı da bundandır aslında. Çok sevdikleri liderlerinin 'eksik anlatılmış olmasıdır' asıl sorun.

Can Dündar'ın bu belgeseli hazırlayış şekli hatalıdır. Hatası da, Atatürk'ün özel hayatı anlatılırken eksik anlatılmış olmasıdır. Sayın Dündar, Atatürk konusunda çok yönlü araştırma yapan, bu konuda adeta ihtisas yapmış Türkiye'deki ender kişilerden birisidir. Onu hataya sürükleyen de, Atatürk konusundaki bu bilgi birikimidir bence. Can Dündar, öyle bir belgesel yapmış ki, bu belgeseli izleyen insanlar sanki onun kadar Atatürk hakkında bilgiye ve araştırmaya sahip. Bu hatalı düşünce sonucunda, Atatürk'ün özel hayatı işlenirken neden-sonuç ilişkisi gözardı edilmiş, eksik anlatılmıştır. Filmin sonunda, her insan kendi Atatürk bilgisi çerçevesinde yorumlarda bulunmuş ve yoğun eleştirilerde bulunulmuştur.

Sayın Dündar'a şunları söylemek istiyorum:
İki saatlik bir filmin ardından, kendinizi ve filmi savunmak için tüm televizyonları dolaştınız ve neredeyse toplamda 10 saatlik ek programlarla filmde eleştirilen sahneleri açıklamak zorunda kaldınız. Açıklamalarınız makul ve mantıklıydı. Peki neden açıklamalarınızdaki birkaç cümleyi o tartışmalı sahnelerin önüne ya da arkasına koymadınız.

Nedenini ben tekrar söylüyorum. Çünkü, Can Dündar Atatürk hakkında kendi bildiklerini sanki herkes biliyormuş gibi hareket ederek bu filmi çekmiştir.

Sonuçta film içerik olarak doğru bir filmdir. Ancak, anlatım ve işleyiş olarak acemice çekilmiş, vasatın altında, sanatsal değeri olmayan bir çalışmadır. Çünkü, eksik anlatımlar, hatalı cümleler filmi sıradanlığa itmiştir.

Eksik anlatımın önemini şöyle bir örnek ile açıklamaya çalışayım:
Geçen aylarda gazetelerden birinde şu başlık vardı.'Tekmeyle adam öldürdü'. Başlığı okuyunca bir katilden bahsedildiğini ve bu katil o kadar acımasız birisi olmalı ki, tekme tokat döverek adam öldürebildiğini düşünüyorsunuz. Manşetin altında biraz daha küçültülmüş harflerle bir cümle daha okuyorsunuz.'Göğsüne attığı tekmeyle yaşlı adamı öldürdü'. Bunu okuduktan sonra biraz daha sinirleniyorsunuz. Adam hem azılı bir katil, hem de savunmasız yaşlı bir adamın canına kıyacak kadar acımasız birisi diyorsunuz. En sonunda haberin ayrıntısını okuyorsunuz ve donup kalıyorsunuz. '15 yıldır yanında çalıştırdığı adamı, küçük kızına tacizde bulunurken yakalayan baba, öfkeyle tekmesini savurunca tacizci kişinin kalp krizinden ölümüne sebep oldu.'
-Gebersin şerefsiz!, diyerek gazeteyi elinizden bırakıyorsunuz.

Can Dündar bu filminde Atatürk'ün özel hayatındaki manşetleri vermiştir. Bu manşetlerin altındaki asıl haberleri ise, herkesin bildiğini kabul ederek bu filmi yapmıştır, yanlış yapmıştır. Sadece manşeti verirsen, altına herkes ayrı bir haber yazar. O zaman da kanal kanal gezerek, saatlerce manşetin altındaki asıl haberi anlatmaya çalışırsın.

Atatürk'ün özel hayatını ilk kez ekranlara taşıma gayreti böylelikle başarısızlığa uğramış oldu. Umarım bundan sonraki çalışmalar daha özenli, daha dikkatli ve daha profesyonelce yapılır. Can Dündar gibi bir ustanın yapamadığını bakalım bundan sonra kim yapabilecek? Merakla bekliyoruz.

 
Toplam blog
: 41
: 671
Kayıt tarihi
: 11.02.07
 
 

1972 doğumluyum ve bir bankacıyım. Hayatım boyunca en büyük hayalim bir yazar olmaktı. Ama, Türkiye'..