Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Bir yol hikayesi...

Bir yol hikayesi...
 

Bitsin dedi. Bitti. Nedenini sormadım. O da bilmiyordu zaten. Ağzından öylece çıkıvermişti işte. Ben de kabul etmiştim. Bitsin dedi. Bitti. Altında ne vardı bilmiyorum. Ama üstü bana kaldı.

Geriye dönüp son bir kez daha baktım günlerimi geçirdiğim bu şirin eve. Dinlemekten bir türlü bıkmadığım Cem Karaca cd’lerine, aramızda paylaşamadığımız ufak koltuğa, bir zamanlar çift kişilik sevgimizi sığdırdığımız tek kişilik yatağa, yerdeki halıya, dolaba, duvarlara, görüş alanım içersindeki her bir nesneye, ve tüm bu nesnelere yüklediğim anlamlara...

Birazdan bu odadan çıkacaktım sanki hiç girmemiş gibi. Geride benden bir sürü yaşanmışlık bırakacak ve bir o kadarını da yanıma alacaktım. Ağırlık yapacağını, beynimi ama hepsinden önemlisi yüreğimi çok ama çok yoracağını bildiğim halde. Bu ilk değildi. Son da olmayacaktı. Bunun ayrımındaydım. Ama kendimi de en iyi ben biliyordum.

Bu bir yol ayrımıydı. Ben en uzununu seçip ağır ağır ilerleyecektim, o koşar adım giderken. Ben hala onunla uyanıp onunla sevişecektim, o uykularının en keyifli, sevişmelerinin en güzel yerlerinde bana uzakken. Sonra bazı günler aynı yollar üzerinde, aynı zamanlarda karşılaşacaktık. Ayrı insanlar olarak. Kimi zaman görmezden gelecektik birbirimizi. Kimi zamansa artık bize ait olmayan ama ikimize de aslında yabancı gelmeyen bir gülümseme yerleştirecektik yüzümüze. Eskilerden bir yerden kalma...

Orada daha fazla durmanın bir anlamı yoktu artık. Üstelik geleceğe dair yaptığım kurgulama daha şimdiden uygulamaya geçmişti bile. Alacaklarımı aldım. Kalanları geride bıraktım. Odanın, evin, sokağın, hayatın üzerine kapıyı kapattım. Artık bir bölüğünü bile paylaşamayacağım o odadan, o evden, o sokaktan, o hayattan çıktım. Ve gittim.

Ondan sonrasına dair yaptığım kurgulamada, kurallara harfiyen uyarak rolümün hakkını verdiğimi düşünüyorum şimdi. Aylar sonra o güne dair yarım kalmış bir yazıyı tamamlamaya çalışırken. Her bir ayrıntıyı dün gibi hatırladığım halde tüm bu yaşananların bana şimdi, tozlu raflardan alınıp seneler sonra gün ışığına çıkarılmış bir kitap gibi geldiğini farkediyorum garip bir şekilde. Unutulmaya yüz tutan ama unutulmaması gereken değerli bir kitap...

Sonra yaşamın bizlere yüklediği ve her ayrılık sonrası yaşanması gereken hüznü, acıyı, öfkenin ve sevginin içiçe geçip karmakarışık olduğu ve bir türlü net bir anlam bulamadığı her bir duyguyu fazlasıyla yaşadığımı. O yol üzerinde ağır ağır ilerlerken aniden önüme çıkan dönemeçlere sapıp, bir süre oyalanarak ve karşımdakileri de oyalayarak aynı acılarla yine en başa varışlarımı. Benim yaşama olan isyanlarımı. Yaşamın bana olan tavrını. Tükendiğimi düşündüğüm anlarda ışığıyla aydınlandığım ve bana inat tükenmeyen mavi mumlarımı. Ve ennihayet hiç bitmeyecekmiş gibi gelirken, birdenbire nasıl ve ne zaman olduğunu anlamadan kendimi bu yolun sonunda buluşumu. Bu yolun sonunda ve yeni yolların başlangıcında. Yürünmesi gereken bir yoldu. Yüründü. Ve bitti.

Şu anda saat sabahın altısı. Dışarıda bitenlerden daha yeni birgün yeni odaların, evlerin, sokakların, hayatların varlığına dikkat çekercesine ışıldarken ben içeride eskilerden kalma bir yazıyı tamamlamaya çalışıyorum telaş içinde. Bir an önce bitirip son noktayı koymalıyım diye düşünüyorum. Son noktayı koyup, bu eski ve değerli kitabı tozu alınmış bir şekilde bir sonraki temizlik günü gelene kadar raftaki yerine yerleştiriyorum. Sonra gözüm en alt raftaki henüz okunmamış yığınla kitaba takılıyor. Yeni odalar canlanıyor gözümde, evler, sokaklar, yepyeni hayatlar...Gözümü kapatıyorum ve içlerinden birini çekiyorum. Adına bile bakmadan koltuğumun altına yerleştirip kendimi bir an önce sokağa atıyorum.

Gökyüzü hiç olmadığı kadar mavi ve dingin. Koltuğumun altındaki kitabım inanılmaz cazip. Ve ben bilmediğim bir yolun henüz başlangıcındayım. Adımlarım belki biraz ürkek ve tedirgin ama bir o kadar da telaşlı. Geç kalmamam gerek farkındayım. Daha okunacak o kadar çok kitap, yazılacak o kadar çok öykü, yürünecek o kadar çok yol var
ki...


Resim: Salvador Dali


*** "Anadolu'da bir kızım var, öğretmen olacak" projesi için;
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=45243

 
Toplam blog
: 246
: 980
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

30’ lu yaşların ağırlığında geçiyor artık yaşam ama teğet geçerek, ama kurcalayıp didikleyerek...İst..