Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '07

 
Kategori
Felsefe
 

Bireysel düşünceden toplumsal uyanışa, hiçbir şarta bağlı kalmayıp bağımsız düşünebilme yetisi

Bireysel düşünceden toplumsal uyanışa, hiçbir şarta bağlı kalmayıp bağımsız düşünebilme yetisi
 

Bir temel felsefe öğretisi: “Bilmek kabul etmek değildir; kabul etmeyeceksen bile neyi kabul etmediğini bilmek için öğren...” Hareketin temeli oluşturan olgu, objektif bakış açısının kabul edilebilirliği ile sabit bir görüngüdür.

Biçim kuramının ileri sürdüğü teze göre: “Yapısallaşma yasaları, akıl yürütmeyi olduğu kadar, algıyı ve devindiriciliği de yönetir. Yani zeka, zaten algısal düzenlemenin bir parçasıdır.”

Ruh halinin ivmesi ile işlerlik kazanmış olan düşünce sürecinin bir nevi durum değerlendirmesi yapma durumudur. Zekanın perspektifi, spesifik nüans organizasyonlarının izdüşümünde kuramsal argümanların işlevselliğinin ontolojik zemine uyarlanmasından ortaya çıkan bir durumudur. İnsanın zeka kavramı aslında diyalektik sürecin içersindeki asimetrik paydadaki sıfır noktasını oluşturur. Genellikle doğma karşıtlığı olarak işlerlik kazandırma amacıyla ortaya atılan görüşlerin çeşitliliği, kişilik oluşumundaki değişken normların etkisiyle farklılık gösterir. Bu doğrultuda, derinlemesine incelenerek değerlendirilen kuramlar birbirinden bağımsız düşünürler tarafından ele alındığından olduğundan çok daha farklı ve değişken açılımlara yönelerek öngörülememiş yeni perspektiflerin oluşumlarına işlerlik kazandırır. Bu da düşünsel felsefenin bireşim olgusunun durağanlığını bozarak dokulaşmasını sağlar. İdeaların felsefi boyutu, hayatın retinasına tam gerçeklikte yansıtılamamış ütopyaların kurgusal skalası niteliğini taşır. Her bir düşünürün zaman ve mekan kavramı olmaksızın komplike ruh hallerindeki asimetrik döngülerinin kaotik yapıya yakın sayılabilecek düzeyde performans sergileyerek en basit tanımı ile hayatın ifadesi olan felsefeyi içinden çıkılamaz bir anafor görünümüne dönüştürerek düşünce sistemine farklı bakış açılarıyla katkıda bulunulmasını olanak sağlamamıştır. Kimi düşünür “Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir” derken bir diğeri “Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir”.

Bir başkası ise “Mutlu bir yaşam sağlamak için, tutarlı eylemsel bir sistemdir” demiştir. Pek çok düşünürü ortak paydada buluşturabilecek söylem ise bugünün en basit anlatımıyla “Felsefe yaşamın ta kendisidir”. Bu gerçeklik ortada iken her bir bireyin hayata dair elde ettiği kazanımlar doğrultusunda hayatın akışını gözlemleyerek parçası olduğu topluluğun eylem ve oluşlardan meydana gelen olaylarına fiziki göz temastan kaçınmadan cesurca analiz ederek içselleştirmeli ve birebir içinde yer aldığı topluluğun bir bireyi olarak taşıdığı sorumluluğunun bilincine varmalıdır. Kavramsal ve kuramsal düşünce ve görüşlerini komplekse kapılmadan dile getirebilmeli Megalomaninin pençesine de düşmemelidir.

 
Toplam blog
: 40
: 1069
Kayıt tarihi
: 25.07.06
 
 

İzmirli'yim. Felsefe mezunuyum. İlgi alanlarım Felsefe, edebiyat, sosyoloji, tarih, toplum ve kültü..