Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '06

 
Kategori
Futbol
 

Biz bir takımız...

Biz bir takımız...
 

Hafta içi Kievde yaşanan olağandışı gecenin ardından Fenerbahçenin Gençlerbirliği deplasmanında alacağı netice bir çok kesim tarafından ilgi ile bekleniyordu. İlgi ile bekleniyor derken gerek camiadan gerekse camia dışından herkes alınacak kötü bir skorun rüyasını görmeye başlamıştı. Rüya diyorum çünkü, Fenerbahçenin kabusu ne hikmetse birçok kişi rüya olmaya başlamıştı.

Kiev maçı sonrası kimse hakemin yediği buz gibi golu konuşmadı yazmadı. Fenerbahçenin deplasmanda son 30 dakikayı 10 kişi oynadığından kimse bahsetmedi. Varsa yoksa Avrupada Hüzün edebiyatından öteye geçemediler. Bir sene öncesine kadar Daum'u genç Türk Oyuncularına güvenmemesinden dolayı darağacına asmak için varını yoğunu ortaya koyanlar, Zico'nun aynı gençlere olan güvenini hata olarak yorumlamaktan hicap duymadılar. Daum oynatmıyor diye Daum darağacına asılırken, Ziconun güvendiği Can aynı ağaca Daum'un yanına gönderilmeye çalışıldı.

İşte bu ağır stres altında Gençlerbirliği deplasmanına çıkan Fenerbahçenin kadrosunda geçen seneki statüye göre 2 bu seneki statüye göre bir yabancı vardı. Kerim sahadaydı, Can sahadaydı. Önder, Yozgatlı, Tuncay, Semih, Kaptan Ümit Özat, Tümer, Rüştü doğma büyüme, Mehmet Aurelio iki haftalık TC vatandaşı olarak sahadaydı. Alex ise Ziconun temsilciliğini yapıyordu sahada. Evet herkesin büyük bir şevkle stres yüklediği takım bu.

Gerek fiziksel olarak gerekse moral olarak yorgun olan bu takım Gençler maçına doğal olarak tutuk başladı. Belli ki akılları Sloven hakemin ofsayt diye iptal ettiği goldeydi. Bu şartlarda pozisyon da verdiler. Ancak her verdikleri pozisyon onları biraz daha maça döndürdü. Ve yavaş yavaş toparlanmaya başladılar. Özellikle Önder'i kendini gayet iyi toparlamış ve tam konsantre görmek güzeldi. Ve Nescafe bile üçü biraradayken onlar neden ikisi bir arada olamasın dediğimiz Alex-Tümer ikilisi gene kendisini gösterdi. Tümer futbol zekası ve oyun okuması açısından müthiş bir futbolcu. Genelde Alex'in arkasında ya da arka çarprazında onu kontrol eden futbolcuların yarattığı boşlukları kolluyor. Ve Alex'e kilitlenen defans oyuncularının yarattığı boşluktan çok iyi faydalanıyor. Ve bunu bugüne kadar oynadığı bütün maçlarda da çok net bir şekilde ispatladı Fenerbahçede. Fenerbahçede transfer çok sönük geçti diyenlerin maç içerisinde bu ikiliye çok dikkatli bakmalarını tavsiye ederim. Özelllikle Tümer'e.

Sonuçta Tümer'in iki tane asisti Alex'i ve Tuncay'i golle buluşturdu ve Fenerbahçe ağır stres yüklü Gençlerbirliği deplasmanında bütün stresini 19 Mayıs stadının çimlerine kustu.

Maçta en çok ilgimi çeken şey ise Kerim Zengine yapılan fauller. Bu arada ceza sahası içerisinde Fenerbahçeli futbolcuların formalarından çekme, sıyırma, künde türü hareketlerin faul olmadığına geçen seneden alışık olduğumuz için Tuncay'ın ya da Semih'in penaltı pozisyonlarını düşünmüyorum bile. Eminim Sayın Canaydın konuyla ilgili bir BARKOVİZYON gösterisi yapar ve Fenerbahçeli futbolcular hakemi aldatmaya çalışıyor deklarasyonları yapar. Ne de olsa yüzüncü yıl formaları biraz bol kesim yapılmış ne yapsın gariban rakip oyuncular hemencecik ellerine geliyor forma. Yoksa ne çekme var ne itme.

Neyse gelelim Kerim'e yapılan faullere. Sevgili Yunus Hocam'a sormak istiyorum. Bu çocuk aldığı darbelerden sakatlansaydı kendini huzurlu hisedecekmiydin? Ben maçı oynatmaktan yanaydım diyebilcekmiydi. Hele o ilk yarıdaki uçan tekme, ve ikinci yarıda atletizm pistine yapılan servisi görmezden gelmek bırakın kartı uyarmayı bile düşünmemek bana pek de iyi niyetli gelmedi. Her sene oluyordu bunlar ama bu seneye çok formda girdi Federasyon, Kurulları ve Yayıncı Kuruluş ve yorumcular.Yazın gayet iyi bir hazırlık dönemi geçirmişler belli.

Maçın adamı hiç kuşkusuz Sayın CAVCAV'dı. Durduk yere hiç gereği yokken daha lig başlamadan ortaya attı kendini. Önce üstüne vazife olmayan yorumlarla Aziz Yıldırım'ı hedef aldı sonra da barış çubuğu uzatma adına aklınca Aziz Başkanı kavgacı uzlaşmaya yanaşmayan biri olarak niteler demeçler vermeye çalıştı. Aziz Yıldırım'ın ne kadar ilkeli bir insan olduğunu bir türlü anlayamadı o ayrı. Aziz Başkanın dostluk elini Sevgili Cavcav'a Tuncay ve Alex uzattılar sanırım. O el her uzandığında da Sayın Cavcav KAYBOLMAYAN SAKIZINI daha bir hiddetli çiğnedi.

Aslında çiğnedikleri haftalardır verdiği demeçlerdi. Eminim keşke sussaydım diye geçiriyordu içinden. İşte geldi geçti hafta içi formasıyla poz verdiği Fenerbahçe ile olan vitrin maçı. Hem de yarı boş tribünlerle. Bu sene bakalım başka ne polemik bulabilecek her Fenerbahçeli bunu merakla bekliyor.

Fenerbahçe ve ZİCO'ya gelince. Ziconun özellikle Anelka hakkındaki demeçleri eminim bütün futbolcuların kulağında çınlamıştır. Dünya yıldızı olmanız Zico için çok önemli değil. Fakat bu ZİCO yıldızlardan nefret ediyor demek de değil. Onlar Zicoya güvendiği müddetçe Zico onlara olan güvenini hem de basın önünde deklare etmekten hiç bir zaman çekinmiyor. Takım olmanın en önemli yolu buradan geçiyor.Zico bu açıdan yepyeni bir vizyon yaratmak üzere hem Fenerbahçede hem de Türkiyede.

Son söz Anelkaya. Sevgili Nic; 1982 Dünya Kupasını seyrettin mi bilmiyorum ama eğer imkanın varsa 82 İspanya'nın kasetlerini al ve ZICO'nun maçlarını izle. O sana saygı duydu ve Kiev maçında görev verdi, o maçları izlersen sen de O'na saygı duyacaksın buna eminim.

 
Toplam blog
: 85
: 1006
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1971 yılında Ankara'da doğdum. İzmir'de yaşıyorum. En büyük tutkum FutBol. Ve tabi ki Fut-Bol da bil..