Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '10

 
Kategori
Mizah
 

Biz size gelcez

Biz size gelcez
 

Bunu söylemesi her ne kadar insanı gerse de kassa da bi kere söylemiş olursunuz. " Biz size gelmek istiyoruz " demek kadar zor bir ileti yoktur. Bu durum insanı kasan bir arz-ı rica mı desem, arz-ı zorlama mı desem bilemiyorum kasvetli bir sıkıntılı durum yoktur herhalde.

Hele bir de telefonda alınan cevap tereddütlü ise daha da kasılırsınız. Gel de git şimdi. Bir kere söyledin kardeşim gideceksin. Seni her ne kadar istemeye istemeye kabul etseler de dedin bir kere. Akabinde; kalınacak eşe , dosta, akrabaya veya kimse gittiğinizde acaba sizi kapıda gülerek mi karşılayacak, yoksa " Allah kahretmesin tüh geldi işte. Ben de vazgeçmesini bekliyordum " bakışlarıyla mı karşılaşacaksınız bilinmez.

Aileden bir akraba ( uzak akraba ise ayvayı yediniz ) ya da sizin onu sevdiğini sandığınız bir arkadaş ise durumda daha da anti-yakınlık sinerjisi belirir. Sahte bir gülüş , reel dışı bir maske takılıdır sanki suratlarda. Sizi buyur eder, ve yanınızda getirdiğiniz elinizdeki çantaya sinirle ama zorla gülmeye çalışarak bakar. Bir de arkanızı döndüğünüzde size nasıl baktığını bir bilseniz o anda " vay anam vay vay vay ben ne ettim de geldim " deparıyla arkanıza bakmadan poponuz sırtınıza vura vura kaçardınız. Hani nasıl derler ? Misafirlik hakkında onca söylenmiş söz, lakırtı vardır ki gülmek için kâfidir. Şöyle derler mesela aklıma gelenlerden birkaç tanesi: " Balıklar ve misafirler birbirine benzerler, ikisi de üç günde kokar. Franklin demiş bu alakalı sözü. Franklin kim diye sorarsanız ; Franklin, on yedi çocuklu bir sabun ve mum imalatçısının onuncu oğluydu. Bir bilim adamı olarak aydınlanmada yaptığı buluşlar ve teoriler önemliydi. Franklin bilim ve teknoloji konusunda yaptığı önemli deneyler ile uluslararası ün kazandı. Her neyse suya sabuna dokunmadan başka bir sözü aktarayım size.

Afrikalılar ne demiş ? " Yüzsüz misafiri kebab yapıp yiyeceksin. " Anam anam anam. O eve gidilir mi beya. Adamı çiğ çiğ yerler. Pardon kızartarak. Misafir buğulama olursunuz. Adamlar bir insan yemeyi , bir de Dünya Kupası'nda Vuvuzela zımbırtısını dızırttırmayı biliyorlar. O neydi öyle arkadaş ya. Vvvvvvvvv zzzzzzzz maç bitene kadar orta kulak iltihabı cereyan ediyor 90 dakika. Sinir oldum vallah billah ağam. Adamlar hiç misafirperver değiller. İnsanlar taa nerelerden gelmişler senin ülkene sen orada vızzzz vızzz arılar gibi , öküz böğürtüsü gibi turistleri kulak siniri ediyorsun. Olmaaaz. Vermezler sana Dünya Kupasını.

Neyse efenim. Bir de şöyle bir söz vardır ki bu en bomba olanıdır. " Misafir, ilk gün altın, ikinci gün gümüş, üçüncü gün demir, dördüncü gün çanak gibidir. Beşinci gün ise kül gibi sokağa atacaksın. " (İran Sözü) İranlılar da doğru mu söylemiş bilinmez ama galiba misafirliğin de mahbul olanı kısa olandır diye düşünüyorum. Ama gönül misafirliği başka. Onun için tüm tanıdıklarıma, dostlarıma sonsuza kadar yer de vaaar , zaman da. Bu şekilde de lafı üsturubuna bağlıyayım ve güzel bir fıkra ile laf dağarcığımın tıpasını kapatayım :))

" Bir aksam Temel Dursuna misafirlige gitmis. Disarida hava bozmus ve cok feci yagmur yagmaya baslamis. Temel müsade isteyipde eve gitmek isteyince Dursun birakmamis. , , Bu gece burda kal'' demis, yarina kadar yagmur durmaz.'' Temelde fazla israr etmemek istemis ve , , tamam'' demis. Sonra bir ara oturma odasinda otururken Temel kalkip gitmis.Dursunda Temelin tuvalete gittigini sanmis ve bir sey sormamis.Aradan bayağa bir zaman gectikden sonra kapi calmis ve dursun kalkip acmis.Birde bakmiskin Temel sirilsiklam elinde esyalariyla .

" Madem burda kalicam gidipde esyalarimi aldim'' demis. . . .

 
Toplam blog
: 749
: 1983
Kayıt tarihi
: 11.10.07
 
 

Yazmanın hayatın akışının bir parçası olduğu kanısındayım. 6 Mayıs 1982'de doğdum ve İstanbul Kar..