Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bizim Evin Halleri – Gülmek ile ağlamak yan yana…

Bizim Evin Halleri – Gülmek ile ağlamak yan yana…
 

İşte Taykun ve popyonu!


Yok şekerim, kesin nazar değiyor bana! Her bir dostumun dediklerini topladım, ortak noktayı da buldum! Nazar!

Bedensel şikayetlerim bitmiyor!

Üşütme geçti gibi oluyor, hop bronşitsel bir durum, o geçti gibi oluyor hop farenjit! Gelsin, gitsin ilaçlar! Mübarekler bir de uyutuyorlar!

Uyu uyu nereye kadar?

Geçen gece yüzümde güller açtı, en nihayetinde, ey ahali dedim ev içinde, çok şükür, siz de kurtuldunuz, ben de, ay şekerlerim kendime geldim! Ne oram ağrıyor, ne buram acıyor! Aman, pek bir keyifliyim, haydi şerefe!

Offf… Sıkılmıştım yani, öksür bitmez, tıksır mendil yetmez!

Al bu parayı bedavadan, git harca deseler, çıkacak gücüm yok misali, anlayın yani!

Arkadaşlar dedim, şükürlerim olsun, geriye geldi bildiğiniz Gülgün!

Bir şamata, bir gırla! Keyfim yerinde olacak da, olduğum yerde coşulmayacak, yok ya!..

Bu arada Taykun ev içi giysilerini giymeye gitti giyinme odasına, şık giyinmeyi pek sever de kendisi, bir de şöyle bir durumu var: Çok şık giyinmişse az biraz mali durumu bozuktur! Dengelemek adına yapar bunu! Biraz daha spor giysiler içindeyse rahatlıkla “Taykunnnn, ödemem var yarın, biraz çıkma yapar mısın?” denilir kendisine, ki genelde kahkahalardan boğuluruz, üç kağıtçı, nereden anladın paramın olduğunu?”

“Salak, sen söylüyorsun ya, çok şık giyindiysem bil ki parasızım!”

Kucaklaşırız biz bu tür durumlarda, para olur ya da olmaz, kimse de kimseden sakınmaz, ne parayı ne dostluğu!...

Neyse… Mutfaktayım, gecenin bir yarısı, ama akşamüstü gibi algılanmakta bizim evde, Taykun mutfak kapısında belirdi, öleceğim gülmekten!

Üzerinde her zamanki ince kot gömleği, altında yine ince kot pantolonu ve boynunda hasır şapkanın etrafını çevreleyen yeşil üzerine beyaz puantiyeli fiyonk halindeki fular!

O duruş… O bakış! O görüntü! Altıma yapacağım gülmekten!

Oğlum, Taykun ve ben espri yeteneğimizin doruklarındaydık!

Derken… Uzanıverdim aniden, çakmağa!... Ne uzanmakmış şekerim, sol arka omzumun altında bir yer aniden gerildi!

Pek önemsemediğim gerilme, beş saat sonra bana ecel terleri döktürttü! Hala da öyle!

Hey Allahım, sağlıkla sınama!

Nefes alacağım, sancım var, konuşacağım, sancım el vermiyor! Geniş nefes almadan, ağzımı oynatmadan konuşmam gerekiyor, ben ve ağzımın içinden konuşmak! Offf… Bilenler bilir, anlatılması da pek mümkün değildir, bir ses ki, yedi mahalleden, inanın abartmıyorum, dinlenir!

Ses çıkaramıyorum, kıpırdayamıyorum, ki, tanıyanlar yine bilir diyeceğim, siz de sıkılacaksınız tekrarlardan ama vallahi öyle, kıpırtısız durmam, kıpırtısız konuşmam mümkün değil! Her bir video çekimlerinden sonra utanır da, sakin davranma konusunda kararlar alırım ama, uygulamak ne mümkün!

Tüm video görüntülerinde herkes normal hareketler sergiler, bir bakarım ki ne elim durmuştur, ne ağzım! Kaşım hareket ederken gözüm başka oynamıştır, saçım uçuşurken, kahkahalarım çınlamıştır!

Bir omuz bu kadar mı oynar arkadaş, bir kafa sağa sola bu kadar mı yatar? Bir dur be diyesim geliyor kendime, her bir yeni izlemede, sallama kafanı, bir sus!

Bir sakin kalsın bedenin, bir saniyelik!

Utanıyor insan izlerken vallaha!

Allah utandırmasın gerçi!

Hani şu an, keşke diyorum, kaslarımda ne olduysa, olmasaydı da, izlerken utandığım o hallerimde olabilseydim!

Her hareketimde, her nefesimde sancılarım höykürüyor, Fotocu Hakan ciğerlerimiz temizlensin diye ardıç yağı kaynatıyor! Ah Hakan, öksürmek bir işkence iken, yapılır mıydı bu bana!

Her öksürükte ilgili kasların sancılarıyla bayılasım geliyor!

Taykun espriler yapıyor, puantiyeli haliyle ilgili, dur yapma!... Gülmek öksürmekten beter! İçime işliyor acısı!

Ev içinde herkes seferber oldu yine… Kıpırdayamıyorum! Ayy… Offf… Oyy… Oğlum diyor ki, anne! Bir sus! Komşular ne sanacaklar! Ne sanacaklar oğlum? Offf… Söyletme işte anne!

Güleyim istiyorum, ağlayasım geliyor acıdan!

Toplumsal baskılara üzülesim yok o anda, yoksa, oğluma vereceğim bir dersim vardı, o durumda! Neyse…

Bir başka denk gelişe! O dersi vermeden gidersem, gittiğim yer neresi olursa olsun, kendimi affetmem!

Taykun, susuyor… Susması aklıma o görüntüleri getiriyor! Gülmemek için çaba harcadıkça gülesim geliyor, gülmemi yutmak istedikçe öksüresim, öksürme isteğim oldukça sancılarım ayyuka çıkıyor!

Hin hin bakıyoruz birbirimize, o gülmesini tutuyor, ben öksürmemi… “Ay.. Off…” lar arasında bir göz göze gelişimiz var ki!

“Kızım ne hale geldin, altı üstü bir papyondu!” diyor!

Bir mali müşavirin papyonlu halini takdimimdir!

Aynı papyon Maia’nın ( Okunuşu: Maya) arada bir gezmeye çıkışlarında kullandığımız aksesuarıdır, Taykun’dan sonra Maia’ya da pek bir yakışacağına karar kıldık, ortaklaşa!

Maia’nın bugün tam da doğum günü! İki yaşını bitirdi, abla oldu artık! Bebeklik hallerini özleyeceğiz sanırım, veterinerler doğru söylüyorlarmış! O yaka silktiğimiz hallerini özleyeceğimizi hiç düşünmezdim ama iki yılda bu hale geldiyse, on iki yılda neler olur, düşünmek bile istemiyorum!

Nazar falan diyorum ya, negatif enerjiyi iyi bilenlerdenim ama bir de yaşın getirdikleri var ki, işte onları da göz ardı etmemek gerektiğini de biliyorum!

Yaşlıyım deyip kenara çekilmek ne kadar yanlış ise, belli bir yaşa gelip de hala gencim diye korunmamak da o derece yanlış!

Ama… Yine ısrarlıyım! Nazar değiyor ay ayol bana!...

Gülgün Karaoğlu
Kasım, 28/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..