Blog kategorisi benim oyun bahçem!

Blog kategorisi benim oyun bahçem! 

1974 - 1984 arası tam 10 yıl Manisa'da yaşadım ben; güzel okuyucum. Yani 10 yaşıma kadar... Söz konusu bu 10 yılda ailece en büyük eğlencemiz, fuar zamanı İzmir Fuar'ına gitmekti. O fuarlarda benim en büyük eğlencemse, çarpışan arabalara binmekti. 

Burada blog kategorisinde yazı yazmaya başladığımdan beri, eksik olmayın; fuarda keyifle bindiğim çarpışan arabalarda gibiyim! Tarifsiz keyif içindeyim! Nedenine gelince: 

- Bloğa geldiğim 30 Ocak 2011'den bu yana bununla birlikte 176 yayınlanmış yazım var. Bunlardan sadece 13 tanesini Blog kategorisinde yazmışım. Blog kategorisinde yazdığım her 1 yazıya karşı; diğer kategorilerde 15 yazı yayınlamışım. Yazdığım diğer 163 yazının yanından bile geçmeyenler, her ne hikmetse? Blog kategorisinde yazdığımda mal bulmuş mağribi gibi başıma üşüşüyor! Adını, sanını duymadığım arkadaşlarla bu kategoride yazdığım yazılarla selamlaşabiliyoruz yanlızca! 

- Acaba Blog Ombusmanımızın ( Bu deyim Ahmet abime, Balcı'ya aittir.) yaptığı gibi, yanlızca blog kategorisinde mi yazsam acaba?!! Ama bende buna yetecek kadar bilgi derinliği nerdeeee! 

- Bu kategoride yazdıklarımdan çok daha sert, çok daha ses getirmesi gereken farklı içerikli yazıları diğer kategorilerde yazıyorum. Vallahi tık yok anacım! Millet şimdi ayağa kalkar, dediğim çok ciddi yazılarıma benim beklentilerim ölçüsünde bir ilgi yok. Ama her ne hikmetse? Blog kategorisinde - A - desem yanlızca; tüm blog sakinleri tepemde! 

- Aslında çok eğleniyorum ben; de... Çocukluğuma, çarpışan arabalarıma gidiyorum sayenizde!; de... Beni bu kategoride görmek istemeyen canımdan çok sevdiğim arkadaşlarım! Azıcık da gerçekten ciddi yazdığım yazılarıma şöyle bir lütfedip baksanız!, söz veriyorum size. Bir daha blog kategorisinde yazmayacağım! 

- Yaa arkadaş! Ne yazarsam yazayım blog bölümünde; blog nöbetçileri hemen tepemde! Ellerinde koca koca kızılcık sopaları - Bi konuşsa da şu dangalak! Geçiriversem kafasına! derdinde... 

- Bu nöbetçilerle karşılaştıkça blog yazılarımda; bir tek duygu uyanmakta bende: Sopan nerde? Sopan? Vursana kafama! Vursana! 

Ne yalan söyliyim... Onlar indirdikçe o sopaları kafama kafama, stres atıyorlar sayemde! Bense, sayelerinde gözlerimi kapatıp, çarpışan arabalara biniyorum tarifsiz keyifler içinde! 

Sopan nerde? Sopan? Vursana kafama! Vursana! 

Vallahi ne yalan söyliyim kardeş! Sayenizde çok eğleniyorum! Siz her indirdiğinizde kızılcık spanızı kafama! Ben çocukluğumun o kırmızı gıcır gıcır çarpışan arabalarına biniyorum! İyi mi canımcım?!! 

- Nilgün Akad hanım "Yeter artık! Burası sizin oyun bahçeniz değil! " diye ilk kızılcık sopasını indirdiğinde kafama! Saatlerce gülmüştüm sayesinde! Bu yazının fikri oluşmuştu içimde; de... Bir türlü fırsatını bulup yazamamıştım işte!.. 

- Nilgün hanım kadar hanımefendi biri bile, bu kadar kızdığına göre, ben, demek ki büyük bir suç işlemiştim! 

Sopan nerde? Sopan! Vursana kafama! Vursana! Cümlemin ilk ilham kaynağı olan Nilgün hanıma yazacaktım bu cümleyi; de... Baktım çok kızmış; vazgeçtim. 

Doğrusunu isterseniz, üzülmüştüm de bu duruma; kendimce... Nedenine gelince: Nilgün Akad çapına, derinliğe sahip bir entellektüel bile, bu kategoride yapmaya çalıştığım kara mizahı farkedememişti. Demek benim anlatışımda bir eksikliğim, gidermem gereken bir kusurum vardı; dedim. Faturayı da kendime kestim. 

- Ne yani kardeşim?!! Milliyet Blog, Kara Mizah bölümü açtı da; biz mi orda yazmadık?!! Acık Demirelvari bir cümle oldu! Ama idare edin artık! Bu gün pazar... Napalım?!! 

Bence blog kategorisinde yazıp stres atalım. Neşemizi bulalım. Keyfimize bakalım. Olma mı canım?!! Ee, ne dediydim biraz önce ben: 

Sopan nerde? Sopan! Vursana kafama! Vursana!