Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '08

 
Kategori
Blog
 

Blog'lar kapatılırsa ne olur?...

Blog'lar kapatılırsa ne olur?...
 

BİZ BİZ OLALIM, BLOGUMUZA SAHİP ÇIKALIM. ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE BİR ÇOK BLOG' LARIN DA KAPANMASI YAKIN.


‘Blogculuğun sonu, <ı>bu mu olmalıydı?’ diye bir yazı yazarak, ’Komşu Onpuntocu'lar, kepenkleri kapattılar ' demiştim. Hatırladınız mı? (http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=121219 )

Kendini bir anda blog dışında bulan içlerinden biri: ‘<ı>Yapılan <ı>saygısızlıktır. Kazandığım ödülleri geri vereyim, bana emeklerimi geri verin!’ diye de feryat etmişti.

Sormuştum bu sütunlarda ister istemez: ‘Bizim de başımıza böyle şey gelse, yani <ı>Blog’umuz kapansa biz ne yaparız?’ Öyle ya. Bize de çıkabilirdi! Sahi, blog'lar kapatılırsa ne olur?!

Sonra ne oldu biliyor musunuz? Batan gemiden geri kalanlar, tutundukları tahta parçalarından <ı>tek tek toplandı. Tabi <ı>fire de verildi. Kaptan, gemi batmadan daha önceleri<ı> tüymüştü zaten. Yukarıdaki link hattında, önceden yazdım olan bitenleri. Eee, takibetmek de vazifemiz oldu. Şimdi irdeleme sırası. Burada bunu yapıyoruz şimdi


Onpuntocular, <ı>‘Bizimpunto’ diye bir site kurdu.Tam bir hafta iyi gitti. Bizim Vakayinüvis duymuş, ‘<ı>Onpuntocular bize gelirse, yandık!’ diye yazmış. N’olacaktı yani. Komşu zor durumda, açıkta kalmışlar.’Gelin bizim siteye. Birlikten kuvvet doğar.’demiştim. Ayrı, ama aynı kulvarlardaki suyu kulaçlıyorduk nihayet. Kendimi akraba gibi hissediyordum onlarla. <ı>Dayanışma gösterelim demiştim. Batan geminin <ı>S.O.S’ leri gibi devamlı ‘’ <ı>Bizi duyun, yorum yazın!’ diye feryat ediyorlardı. Buna, yürek dayanmazdı. Nihayet, isterseniz bize buyrun demiş ve: akıl da vermiştim. Bu, şahsi fikrimdi benim. Demiştim ki: ‘ Bizde, kendi başınıza buyruk olamazsınız. Yani, herkes, <ı>kendisinin editörü değildir bizim sitede. Herkes, kendi göbeğini kesemez. Yazıların kabulü ve yayını, kılıç kuşanma merasimi gibidir’ diye de fetva vermiştim. (Ne demekse?!)

Ehh! Sevabına bir iki yazı yardımı da biz yaptık söylemesi ayıp. Hani öyle derler ya! Siteyi yemledik yani. Sen misin böyle diyen. Ekran daha sonra bir karardı, bir bozardı. Şimşekler çaktı. Aaa, bir de baktım, <ı>bu site de devrilmiş. Üç gün içinde olup bitti bu işler.

Ardından yine çaba sarfedip bu sefer ‘<ı>Yeni puntocular’ sitesi kuruldu. Yine şimşekler çaktı ekranda ve o gün bu gün ekran oldu simsiyah. Yayın yok şimdi. Bu sefer kızmak sırası <ı>bana geldi. ‘A mübarekler. Haber vermeden kapatıldık diyorsunuz. Sizler de aynı haltı yediniz. Al bakalım. buradan yakın!’ Sebebini öğrenmek için ne kadar E-mail attımsa, aşağıda yazdığım yazıyle birlikte geri geldi. Şimdi <ı>‘Punto’ namına hiçbir şey yok ortalıklarda. Her şey dümdüz. Ah, ah, ah!... Bir yardım edelim, bir el verelim dedik de , <ı>başımıza ne haller geldi.

<ı>Gök’teki Zühre Yıldızı gibi,
<ı>Şavkımız yandı kül oldu gitti
<ı>Ah sizi gidi, ah sizi gidi…

<ı>Bir bilene sordum, bilemediler
<ı>Ufukları aradım, görünmediler
<ı>Tıpkı o şarkıdaki gibi,
<ı>Anılara sordum, söylemediler
<ı>Birileri dedi: ‘ Aha, biraz evvel buraydılar’

<ı>Bu kırık kalple nerelere gidem
<ı>Deve kesem, eşek kesem, at kesem,
<ı>Ne kökmüş be, kökümü kaybetmişem
<ı>Punto’yu bulsak, ’P’ sine razıyım ben,
<ı>Gelen vurur, giden vurur, hepten ölmüşem
<ı>Bu ne hal diyem, gurbanın olem,
<ı>Çevir kaz yanmasın, ört ki , ölem!

<ı>Editör dedik, saygılar sunduk,
<ı>On bir yazımızla, 2 bin hitlere vardık,
<ı>Yine de puntoların ucunu kaçırdık,
<ı>Bu ne biçim yumakmış bu, ucunu bulamadık…’


Anladım ki bu aklın, cebe konacak yanı yok. Bizden yardım, <ı>bu ka! Derim ki, <ı>cici çocuk olsak da, <ı>sakıncalı piyade olsak da, <ı>MB’ un kanatları altında mesut olmasını bilmeliyiz. Etrafımızda neler oluyor, görüyorsunuz.

<ı>Bu araba durmaz! Bu araba gidecek! Başka yolu yok! Var mı bizdeki gibi başka sitelerde böylesi hareket. Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda. Bizdeki birlik ve beraberlik kimlerde var? Blog’ların <ı>sessiz ve derinden giden çocuğu Arif Öğütçü’nün şu vecizesi, birlik ve beraberliğin simgesi: ‘Bu buluşmalarda, sanal kimliklerin gerçek karakterlerle ne kadar <ı>örtüştüğünü görmek, bahtiyarlık vericidir’ diyor. Ayrıca <ı>MB idaresi de: ‘ Sizler ki birbirinizi tanımadığınız halde, bir araya gelerek muhteşem sosyal faaliyetlerde<ı> öncülük yaptınız’ diyor.

Yangın uçağı bizden sorulur. Ağır hastalara biz kucak açarız. Nerede kalgı, orada ‘Çalgı’ deriz. Eymir’lerde gezeriz. Planörlere bineriz. Hem karada, hem havada hem denizde de biz varız. Kendimizi bir anda göbek atarken buluruz pistlerde. Homeros'ların, Zeus' ların kulaklarını çınlatırız. Bir nikah kıyılacaksa, <ı>denizin altında da varız. Üyemiz Pelin Kalyoncu, zaten <ı>provasını yaptı denizaltında. Tüple daldı, neme nem bir şey diyerek. Belli de olmaz hani. Bizi alıştırıyor olmalı.

Havada kapıp tavada yeriz. Bir bakarsınız 5 çaylarındasınız. Bizde <ı>kahvelerin, çayların bile tadı başkadır.Mustafa Mumcu almıştır sazı eline. Bakalım 'Bam' telinden neler çıkaracak Kızlarağası Çarşısından. Orası hazine. İzmirin tam göbeği. Egzotik mi egzotik. Tam Mumcu'ya göre. Hadi hayırlısı. Bir eksikliğimiz, BM idarecilerini ayartıp, yanımıza çekemediğimizdir. Daha durun siz. Altın günleri de tertipleyen çıkacaktır aramızda. Fal bakma günleri de icat edilecektir. Yarabbi, <ı>ne günlere kaldık di mi? Olsun varsın. Bu işlerin tadı, böyle çıkar! Blog’ ların saf görünümlü çocuğu Arif Öğütçü ne diyor? <ı>Her ilde blok il başkanını seçelim. Bakarsınız olur mu olur. Her ile vali atar gibi! İlahi Öğütçü. <ı>Kendilerinde ‘İhraç’ fazlası gibi ‘Öğüt’ fazlalılığı var. dağıtacak yer arıyor, n’apsın!

Eee, Var mı böylesi? Bu blog topluluğu gibi var mı? Yok! İller, illere koşuyor. Onlar için yerler açılıyor. Milliyet Blog mensupları geliyor. Kolay mı?! İnsanı kovsalar bile, bu diyarlardan gitmez be! Bloğumuzun anlı şanlı Çingen Sabişi, molla Pirmete’si , denizaltıcı Kalyoncu'su, öyle di mi? Kitapları olmasa da, içerlikli ve dışarlıklı profesörlerimiz vardır, ulemalarımız vardı. Ki, kitapsız da olsalar, fikirleri dikkate alınır bunların.

Kayıpları oynayan mahsun yüzlü Serap'ların kaybolmasına yanarız. İller arası bloggerler misafir ederiz. Küskünleri barıştırırız. Koyup gidenlerin bahçesini sular, begonyalarına bakarız. Nerede bu yoğurdun bolluğu, di mi? Var mı başka bloglarda böylesi? Yok!.. Yok tabi! Doğru değil mi anlattıklarım. Ha, <ı>ne dersiniz? Biraz da sizlerin sesi çıksın di mi ya!

6-13 Ağustosta MB. Bülteninden öğreniyoruz. Burada yazılanlar, gidişatımızın <ı>boy aynası bir nevi. Temmuzda sitemizi 1.448246 kişi ziyaret etmiş.<ı>12.501.084 sayfa görüntülenmiş. Üye sayımız <ı>3700’ ü aşmış. Bu rakamlar, komşu sitelerin hangisinde var?

Siz, siz olun, etrafın lafına bakmayın. Kahveyi <ı>fincanda da pişiririz, ocaklarda. Bloğu, diz üstünde yazarız uçaklarda. Yakası açılmamış icatlarımızla, yarışacağız ön saflarda. Allah bilir <ı>MB idaresi de <ı>şaşıyordur bu olanlara. Ohhh, suyundan da koy. Bu fasulya iki buçuk lira, hem kaynasın hem oynasın! Kaynamış yumurtamız da var. Böylesi kaynaşmış bir toplum hangi sitede var?

Arada <ı>küslükler de yaşarız. Kapıyı çarpıp gidenlerin, timsah gözyaşları döktüklerinin bile, yine de bahçesini sularız. Biliriz ki, o, yine dönecektir.

Bizimki bir öneri ve de temenniydi. Geçen blog’da yazdığım gibi sesleniyorum yine: ‘ Bırakın denizdeki tahta parçalarına tutunmayı. <ı>Gelin MB’ da iş tutun. Şimdiden yine, hoş geldiniz diyorum, batık geminin batmayan mallarına.

<ı>İşte o ka!

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..