Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '09

 
Kategori
Blog
 

Blog yazarlarının dernekleşmesine katkı...

Blog yazarlarının dernekleşmesine katkı...
 

Dernek fikri için güzel bir resim...


Bu yazıyı kaleme aldığımda Dernek fikrinin babası Sn. Mustafa Mumcu hayattaydı. Ancak 29 Kasım 2009 günü aramızdan ayrıldı. Aşağıdaki yazıyı ona ve hatırasına ithaf ediyorum...

Bir süredir devam eden Blog Yazarları Dernekleşmesi tartışmaları sürecini takip etmekteyim. Fikir baba ve annelerinin İzmir'de yaşıyor olmaları, toplantılarını orada düzenlemeleri nedeniyle fiilen birlikteliğin içine dâhil olamasak da sanal ortamda konuyu izliyoruz.

Ne kadar faydalı olup olmayacağını bilemeden kendi fikirlerimi paylaşmak istiyorum.

Öncelikle blog yazarlığı...

Aydınlanma hareketi insanların farklı fikirlerini özgürce ifade edebilmeye başlamasıyla güçlenmişti. Bu Fransız Devrimi'ne kadar gitti, modern çağ kuruldu. Blog Türkiye'de bir anlamda bu işlevi görüyor. Milliyet Gazetesi bu anlamda çok büyük bir misyonu yürütüyor. Yarın tarihçiler Türkiye'deki son dönem fikir hareketini tartışırken 2000'li yıllarda başlayan bu blog zincirinin öneminin altını mutlaka çizecek ve buradan çıkan yazarları da blog yazı olarak anacak.

Konuşmak, tartışmak, paylaşmak dahası biriktirmek... Benim için çok önemli kavramlar bunlar. Özellikle "biriktirme" kültürünün gücüne inanıyorum.

İzlediğim ve içine dahil olduğum blog yazarlarının önemli bölümünün temel bir kaygısı var. Bir şeyler söylemek ve bunu duyurmak.

Bir blog yazarının yazdığı şeylerin tamamı yanlış bile olsa o çok önemli bir görev yapmış demektir. Yanlışlar, doğruları aydınlatabilir, gösterebilir, tohumu olabilir. Elbette o yanlışları da gören, düşünen ve yazanlar varsa.

Yazarlık...

Yazarlık da çağımızın en ciddi uğraşlarından biridir. Bakın mesleğidir demiyorum. Yazarlığı bir meslek olarak algılamak istemiyorum. Yazarlık benim mesleğim değil ama hayatıma eşlik eden önemli bir parçamdır. Mesleğimden vazgeçebilirim, yarın emekli olabilirim ama yazarlıktan emekli olmayı düşünemem bile.

Yazarların büyük sıkıntıları var. Bütün zamanlarda olmuştur. Çağımıza ya da ülkemize özel bir durum değildir bu. En önemli sorunu da sesini duyurabilmektir. Çünkü yazdığı, ürettiği şeyin bir ürün olarak diğerlerine ulaşması da önemli bir süreçtir. Çoğu yazar bu süreci kıramıyor.

Ben kendi serüvenimi biliyorum. On yıldır bu ülkede kitap bastırma uğraşı içindeyim. 40 yaşında bu hedefime ulaştım. Ama hiçbir şey tek başına olmuyor. Yazar üretirken yalnızdır, ancak ürettiğini paylaşırken çoğalmalıdır. Samimiyetimle şunu ifade etmeliyim ki, ürettiğimin bir yerlere ulaşabilmesi için bir ağa, örgüte ihtiyaç duyuyorum. Bu bir yahoo, google, facebook grubu olabilir, bir internet dergisi olabilir, siyasi, ticari, sanatsal bir yapının parçası olabilir... Ancak bir şey mutlaka olmalıdır.

Mühendisliğimden bir bilgi vermem gerekirse...

Doğada atomlar tek başına bulunmazlar. Mutlak suretle bir bileşiğin ya da karışımın içindedirler. Doğada saf halde bulunan metallerden altın bile siyanürle ayrıştırmaya ihtiyaç duyar.

Neden?

Çünkü her atomun bir çekim gücü vardır ve mutlak suretle diğer atomla bir araya gelir. Kimya bilgisinden pozitif ve negatif yüklü elementleri hatırlatmak isterim.

Atomlar bir araya gelip bir kütle oluştururlar. O kütlenin de ayrı bir çekim alanı vardır. Kütle büyüdükçe çekim gücü de artar. Bu nedenle insanlar bir araya gelirler ve çekim gücü yaratırlar. Dernekleşme de bunun sosyolojideki karşılığıdır.



Salvador Dali'nin çok ünlü tablolarından biri... Bir arada olma fikri nedense bana bu resmi hatırlatır.

Dernekleşmenin aracılığını yürüten arkadaşlarımızın önerileri, koydukları amaçlar bunu kapsıyor. İnsanın doğasında da bir araya gelme, birlik olma duygusu var.

Bütün bunlar esasa yönelik düşünceler. Yani blog yazarlarının bir araya gelip gelmemesi konusundaki fikrimin esastan yorumu.

Usulen detayları konuşmak gerekirse ki sanırım bütün çelişkiler buradan kaynaklanıyor; aklıma gelen ilk şey, blog yazarlarını bir ara tutan esas gücün temel karşılığının şu an Milliyet Gazetesi olduğudur. Milliyet Gazetesi’nin bir alternatifi de yok. Ne demek istiyorum; yarın Milliyet Gazetesi bu uygulamayı (bir ihtimaldir ki) kaldırdığında bu derneğin faal kalabilmesinin temelleri çok sağlam atılmalı, kurgulanmalıdır.

Derneğin yönetici kadrosunun bu işe harcayacak “zamanı ve enerjisi” olabilmelidir. Bunun ciddi bir fedakârlık içerdiğini de düşünüyorum. Dernekçiliğin ne kadar yorucu bir faaliyet olduğunu bilenlerden biriyim.

Dernekler birbirlerine yakın fikir ve inançta insanların bir araya gelmesiyle anlam kazanır. Çok geniş tanımlı örgütlerin anlamlı olmadığını biliyorum. Ama bu da denebilir. Yola çıkılmadan ya da başlamadan ne olacağını bilemeyiz.

Derneğin İzmir’de kuruluyor olmasını güzel de buluyorum. Çünkü bu bana ve İstanbul’daki diğer arkadaşlara İzmir’e gitmek için de iyi bir fırsat yaratabilir.

Ne diyelim; hayırlı ve uğurlu olsun.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..