Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '08

 
Kategori
Felsefe
 

Boşluğa saplantılar...

Boşluğa saplantılar...
 

Çocuklar poz vermez... Sadece kendileridir anlattıkları...


‘Mini mini bir kuş donmuştu
Pencereme konmuştu…’

Bu çocukluk şarkısı…
Ardında
savaş sonrası bir hayatı bıraktığının
farkına bile varamadan.
Yiten…
bir baba kadar…
Keder.
Sırta saplanan bir hançer kadar…
Acı verir kusursuz.

Hınnnnnn…

Kılıç sesini andıran kesik ve son tınısı uzun iniltilerle nefessiz yığılırım…

Mini minicik… Mini minicik…
Mini mini… Mini mini Mini minicik…

Sağnak yağmurlarda açılan şemsiyeler gibi şefkatli bir bahar güneşi, tüm vücudunu saran plasentanın gevrek kabuğundan kıpırtılarla süzülerek ‘uyan… uyan…’ diye çağırmıştı seni. Omuzlarınla iterek çatlattın kabuğunu. Üstünde üç-beş tüy… Ciğerlerine çektiğin ilk nefes, poyrazın tuzlu soluğu.

Kısa ömrünün ilk yalancısıydı o bahar sabahı. Vaat edilen güneşli günleri, Rus ruletinde gün be gün ütülmüş, ceplerinde karakıştan başka tek bir nefes sermayesi kalmamıştı turnaların. (Bilmezdin o kelimeyi, baba dediğinde ilk kez. Açılan gagandan ağzına doldurduğu, bir ömür sürecek, yaşam sarhoşluğu…)

Şubatın sonu
Martın başı
Nisan-Mayıs.
Yaza…
Nereden baksan üç ay var.
Nasıl da serpeliyor sulu sepken
kanadında 3-5 tüy var…

Mini minicik… Mini minicik…
Mini mini… Mini mini Mini minicik…

O çocukluk şarkısını mırıldanırım içimden. Kanar ve gözlerimi kaparım. O an, sadece ölüme teslim olabilecek bir hayatın yüreği çarpar içimde. Şarkının sonunda, yumduğum gözlerimin düşünde, iki ömrü yapayalnız bırakan bir turna havalanır avuçlarımın içinden. Kekeme bir inattır bu: Mini minicik bir hayattır bu…

Her çilingir sofrasında semah eden bağlama, sevda olan ney, esmer yüzlü ince bıyıklı çalgıcılar. Ve karşımda oturan dostlar, sıram gelip de istediğim şarkıyı sorduklarında, hüzünle ağırlaşan başım eğilir. Sıradakini söyleyelim derim. Mini minicik diyemem…

Şimdi belki siz de mırıldanıyorsunuz o şarkıyı içinizden. O şarkının sonunda, avuçlarınızı Ülgen’e doğru uzattığınızda… O boşluk…

O boşluk, hep biziz…

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..