Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '16

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Budapeşte'de Galiçya Şehitleri ve Yunus Emre

İnsanlarımızın doğrudan fikrine ve fikrin ait olduğu gruba göre insanları dinleme veya dinlememe gibi bağnaz bir yapıları var. Herkesi bu konuda suçlamak olmaz ancak birçok insanımızda ne yazık ki bu özelliğin bulunduğu kanaatindeyim.

Sizi birisi elindeki damga ile damgalamışsa siz artık ağzınızla kuş tutsanız da kimseye yaranamazsınız. Ne yaparsanız ve de ne derseniz bir kısım insan için bunun asla önemi olmaz olamaz. Bizler bugünlerde bir grup çalışma arkadaşıyla Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de bulunuyoruz. Birçoğumuz üniversite mezunu kişilerden oluşan bir grubuz. İçimizde memurlardan, müdürlere geniş bir yelpazede mesleki ilgi ve kişisel hobiye sahip insanlar bulunuyor. Bugün Budapeşte’de bulunan Türk şehitliğine ve Yunus Emre Kültür Merkezini ziyaret etme imkânı bulduk. Bu ziyaretlerde dikkatimi çeken huşular oldu. Bunları bir nebze paylaşmak isterim.

Budapeşte’de şehit olan insanlarımız ki ben bu konuda şehit olup olmadıkları konusunu hem Allah bilir hem de İslam âlimleri bu konuda doğal olarak benden çok daha fazla otorite sahibidirler. Şahsi fikrim şehit olmaları gerektiği yönündedir. Çünkü askere alınan genç insanlar hangi cepheye gideceklerini hangi görevi seçeceklerini genellikle tayin hakkına sahip değillerdir. Onlar vatan savunması için görev alırlar ve komuta merkezi, onları nereye isterse veya nerede ihtiyaç varsa oraya gönderir. Yaşları on sekizden başlayan ve son derece genç askerlerden oluştuğu mezar taşlarından belli olan bu seçme Osmanlı birliğinden şehit olanların ruhlarına Fatiha okuyarak, eski günleri yâd eyledik. Allah mekânlarını cennet eylesin.

İkinci olarak gittiğimiz yer ise Budapeşte’de bulunan Yunus Emre Kültür Merkeziydi. Bizi son derece güler yüzlü bir ekip karşıladı. Bize son derece aydınlatıcı bilgiler verdiler. Aynı niyetle bakan kişiler aynı şeyi görürler. Bundan belki de beş yıl on yıl önce şunun farkına varmıştım. Türkiye’nin en önemli ihraç markalarından biri kültür markaları olarak; “Mevlana ve Yunus Emre olabilir. Her ikisinin de evrensel dünya felsefeleri materyalist düzenin çarkları arasında sıkışmış ve yalandan kendisine medeni diyen toplumlara karşı dahi mükemmel bir karşı kültür hareketi olacaktır.” Yunus Emre Kültür Merkezi de aşağı yukarı aynı amaçlarla kurulmuş bir merkez ve aşağı yukarı aynı amaçlara hizmet ediyor. Bu tip hareketlerin devamının gelmesi, devamlılığının sağlanması gerekiyor. Bu iş tamamen siyasetten ve bir takım fikirlerden bağımsız ve yalın olması gereken bir çalışma. Söz konusu çalışma mevcut iktidarın başlattığı bir çalışma olabilir ancak bu çalışmanın siyasetten bağımsız olarak da yapılması devamlılığının sağlanması gerekir. Bu tip çalışmaların artarak devam etmesi bizi gururlandırdığı gibi, bu tip faaliyetlerin organizasyonların artarak devam etmesi en içten dileğimiz ve umudumuzdur. Bu sadece siyasetçilerin işi değildir ve bu devlet meselesi bu dünya döndükçe var olma meselesidir. Osmanlılar bilindiği gibi ümmet temelinde ve genellikle Sünni kökene hitap eden bir devletti ve belki de Türk diline ve ortak Türk Kültürüne fazla bir şey katmamış veya katamamıştı. Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçeyi resmi dil ilan etmesinin aksine Osmanlıların yazışma dili olarak Osmanlıcayı kullandığını, edebi eserlerin çoğunluğunun da Arapça ve Farsça Osmanlıca olmasından ötürü yerel bazda ciddi bir gerileme olduğu veya halkın bilime yabancılaştığı söylenebilir. Arapça bilmeyen halkın da dinini tam olarak anlayamadığı söylenebilir. Devletin devletliğini yaparken bir takım eksikleri elbette olmuştur ve bu eksiklik şu anda bulunduğum verimli Macar ovalarından kovulmamamızın nedenleri arasında da olabilir. Günümüz Türk aydınları artık şunu rahatlıkla dile getiriyorlar ki, dil bir milleti millet yapan en önemli ögelerden biridir ve Türkçeyi en yalın kullanan evrensel öğretiye sahip en önemli Anadolu düşünce akımı öncüsü Yunus Emredir. Bu kültür hareketinin adının Yunus Emre seçilmesinin en önemli artısı belki de eserlerini yalın bir Türkçe ile yazmasıdır. Gidemediğin yer senin değildir. Bakmadığın meyvenin sana meyve vermesini bekleyemeyeceğin gibi millet olmak için de mutlaka kültürel saldırılara karşı dik durmanın kalesi olabilecek bu hareket alkışlanacak bir harekettir. Tıpkı Anadolu sanayileşmesinin temelini atmaya çalışan Ahilik Teşkilet ve Ahi Evran gibi Yunus Emre de aslı Türk olan buram buram Anadolu kokan bir harekettir ve bu felsefelerin toplumumuz nezdinde tekrar değer bulması son derece önemlidir. Kim bu akımlara sebep olduysa alkışlanacak bir hareket yapmıştır. İddiam odur ki, Selçuklu olan Ahilik geleneği geliştirilse idi, sanayileşme ve sanayi devriminin pas geçilmesi söz konusu olmaz, “Kazancın onda dokuzu ticarettedir” diyen dinin mensupları dünyaya hükmeder hale gelir ve binlerce mazlumun gözyaşları sel olup akmazdı.

Mazlum derken, sadece Müslümanları mazlum kabul etmek haksızlık olur. Mazlum, gün boyu çalışıp karnını doyurmayan insanlar grubu da mazlumdur. Bu mazlumlardan her ne kadar dinleri farklı olsa da bunlardan Avrupa’nın göbeğinde dahi milyonlarca var ve sadece onlara pompalanan bir üstünlük havasından başka bir şey olmayan dinlerinin sayesinde iliklerine kadar cahilliğin zirvesinde bir şekilde sömürülmeye devam ediliyorlar. Bence onlar da mazlum.

Türk fikir harekâtı çok fazla etki altında kaldığından yüzyıllardır bağımsız olarak kendini tam olarak ifade edebildiğine inanmak zor. Belki de bazıları sırf suyu bulandırmak için iyi faydalı ne varsa veya ya etkilendiğinden ya da etkilendiği kabul edildiğinden gerçek bir kimlik ve birliğe kavuşmadı kavuşturulamadı. Bu Orhun yazıtlarında Türklere verilen nasihatlere ters olduğu gibi İslam’ın cemaat anlayışına ters olsa da bu durum ne yazık ki böyle süregidiyor. Birliği ve yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü nasihat eden öğreti Avrupa’ya Amerika’ya hatta dünyaya bir şey öğretmiyorsa belki de insanların çok da akıllı varlıklar olmadıklarını kabul etmek gerekiyor…

Yazıları çok da fazla açamıyorum. Bizim milletimiz ne yazık ki çok alıngan. Kırmızı isen şu, sarı isen bu, kara isen şöyle gibi sıfatları seviyoruz. Aslolan bugün varız ve hepimiz insanız. Hata da bize, günah da sevap da.

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..