Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '11

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Cafe Puşkin

Rusya’ya gidenler bu yazımı okumayabilirler. Ben belki 15 defa gittim. Çok güzel bir ülke, insanları da güzel, özellikle kızları.

San Petersburg sanki yaşayan bir müze şehir. Kanalları Venedik’i andırıyor. Evler, binalar, yollar eski ama rengarenk boyanmış, pembe, mavi, yeşil, turuncu...Hermitaj dünyanın en ünlü müzelerinden biri. Bolşevik ihtilali olduğu zaman, Ekim 1917 de, Menşevik partisine mensup o zamanki geçici hükümet, Hermitaj sarayında toplantı halinde imiş. Koya gelen bir askeri gemi, saraya bir el ateş ediyor. Ikinci defa ateş eder etmez hükümet üyeleri beyaz bayrak sallayıp, istifa ediyorlar ve sonrası malüm.. Bolşevikler iktidara geliyorlar. O gemi hala orada koyda duruyor. Ben, gemi ateş ettiği zaman geçici hükümetin toplantı halinde olduğu odayı da gördüm. Değişik bir duygu.. küçücük bir oda, beyaz 10-12 kadar kişinin oturabileceği bir masa, etrafında ki sandalyeler hala duruyor. Enteresandır, geminin ateşiyle binada fazla bir hasar olmamış, sadece biraz camlar kırılmış falan. Belliki usturuplu ateş etmişler, maksat binayı yıkmak değil, içindekileri korkutmak. Koskoca Rus ihtilalinin çok kolayca gerçekleştirildiğini daha evvel de duymuştum da inanamamıştım.

Gelelim Moskovaya. O da çok güzel, tarihi, büyük bir şehir. Orada da kızlar güzel ama herkes nedense San Petersburg’un kızlarının daha güzel olduğunu söyler. Moskovada da bir çok müze var, ikinci dünya harbiyle ilgili, birinci dünya harbiyle ilgili.. Tabi en başta Kremlin ve Kızıl Meydan geliyor. Hani şu Gilbert Beceau'nun meşhur “Natalie” isimli şarkısının sözlerinin yazıldığı yer... “La place Rouge etait vide, La neige fesait ta tapis, devant moi marchait mon guide, Natalie...” diye devam eden.... Fransızcanın başını gözünü biraz yarmış olabilirim, bilenler kusura bakmasın lütfen.

Havaalanından şehrin merkezine kadar gelen yolun adı Leningradsi bişey, yani Leningrad yolu veya caddesi. Şehir merkezine gelince yolun ismi değişiyor ve Kremline kadar olan kısmının adı Tverskaya Ulitsa yani Tverskaya caddesi oluyor. Tverskaya caddesi Moskovanın en canlı yeri...birçok restoranlar, magazalar, oteller, cafeler, kızlar..ve gece klüpleri. Gece klüplerinden birinin ismini size söliyim mi? Nightflight. Üstü çok güzel bir restoran, Isveçliler işletiyor, geyik etine kadar ne ararsanız var. Altı da disko bar. Bekarlar için genç rus kızlarını topluca görebilecekleri bir mekan. Bir de içerdeki popülasyonun yarısı Türk. Tabi bunda Türklerin Ruslarla olan tarihi bağlarının ve yakınlıklarının etkisi büyük.

Tverskaya caddesinde de bizim Bağdat Caddesindeki gibi 200 metrede bir o mevkinin ismi değişiyor. Yalnız Tverskaya’nın farkı orada her isim değişen yerde ünlü bir Rus şairinin veya büyüğünün heykeli var. Mesela Mayakovski meydanında Mayakovski’nin heykeli var, Puşkin meydanında Puşkin’in heykeli var vs.

Puşkin Meydanında, Kremline doğru giderken sağ tarafta Puşkin caddesi var. Puşkin caddesinden girince hemen 100 metre kadar sonra solda Puşkin Cafe var. Puşkin Cafe olağanüstü güzel bir yer. Beni en çok etkileyen restoran cafelerden biri, belki de birincisi. Üç veya dört katlı bir yer. Giriş katı daha cafe gibi ama yemek de yiyebiliyorsunuz. Bar, barın etrafı, katın tamamı antikacı dükkanı gibi, eski bir kütüphane gibi..bir tarafta canlı müzik çalınıyor. Üst katlara bizim Elmadağ veya Harbiye deki eski binalarda olduğu gibi Nuh-i Nebi’den kalma bir asansörle çıkıyorsunuz, tıngır mıngır. Asansör ha düştü ha düşecek gibi. İneceğiniz kata geldiğinizde önce asansörün iç kapılarını açıyorsunuz, sonra dış kapılarını. Kapıda sizi fraklı veya smokinli bir garson karşılıyor, (hangisi frak hangisi smokindi hep karıştırırım da..) Yemekler de enfes. İster rus votkası için, ister şampanya siyah havyar pan cake ile.

Gelelim Tuvaletine, yani yüz numarasına... Aman efendim aman.. sırf bu yüznumarayı görmek için o restorana gidilir. Hiç abartmıyorum, ben görmedim ama Fransız saraylarının tuvaleti halt etmiş bu bizim Cafe Puşkin’in tuvaletinin yanında.

Efendiiim.... şimdi Rusya, yok Moskova, yok Cafe Puşkin nerden aklına geldi diyeceksiniz. Söliyim efendim. Geçenlerde Puşkin’in bir kitabını aldım, “Yüzbaşının Kızı”. İlk defa Puşkin’in bir kitabını okuyorum. Bir solukta okudum bitirdim. Nefis bir hikaye, hem tarihi, hem güzel bir aşk hikayesi, hem de alınacak çok dersler var. Peki Puşkin’in kitabını almak nerden aklına geldi diye sorarsanız, o da Cafe Puşkin’den..
 

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..