Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Çanakkale, Çanakkale ...

Çanakkale, Çanakkale ...
 

İzlenimler

Gizemli Bir Söyleşi Nabide KILINÇ

ÇANAKKALE, ÇANAKKALE...

Türküsünde mırıldandığım Çanakkale... Çanakkale içinde vurdular beni/ Ölmeden mezara koydular beni/off gençliğim eyvah/Çanakkale içinde aynalı çarşı/Ana ben gidiyom düşmana karşı/off gençliğim eyvah/Çanakkale içinde bir dolu testi/Analar, babalar ümidi kesti/off gençliğim eyvah...

Mart ayının son günleriydi. Çok uzun süredir gerçekleştirmek istediğim Çanakkale gezisini Muğla Atatürkçü Düşünce Derneği’nin organizasyonu ile gerçekleştirdik. Başarılı bir organizasyon sımsıkı dostluklar içersinde başarılı bir gezi programıyla oldu, gezi yeri oldukça önemliydi.

Çanakkale, Çanakkale bu .Bir devrin battığı yer. Yepyeni bir devrin başladığı yer. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözünün yazıldığı yerdir. Anadolu’nun aydınlık çocukları, yaşları 15 ve 22 arasında yüzlerce, binlerce anaların kuzusu Anadolu’nun aydınlık çocukları...Çanakkale’ye koşmuşlar, bir dakika uyumadan, durmadan ölüme koşanlar, vatanı için, toprakları için, çocuklarının geleceği için, Milleti için. Sonsuza dek mutlu yaşamak için...Onlar Anadolu’nun yanık bağrındaki aydınlık, pırıl pırıl çocuklar. Büyük Atatürk Mustafa Kemal’in çocukları... Kimisi nişanlısını bırakıp koştu, kimisi anasından koptu, kimisi bebeğini bir daha göremedi, kimisi tıbbiyeli idi çiçeği burnunda.o güzelim yaşında. Hepsi de Çanakkale’ye cepheye koştular.Hepsi de yılmadılar, korkmadılar ölüme sonsuz mutluluğa koştular, şehitler anıtı gibi yükseldiler.Eğer dursalardı, bir dakika uyusalardı, bütün bir millet sonsuza dek sönecek, uyuyacaktı, bir daha uyanmayacaktı.

Çanakkale bu...Titreten destan.Taa uzaklardan neden savaşacağını ve kime karşı savaşacağını bilmeden bu topraklara sürülüp gelen, ölüme koşanlar b u aziz vatanın topraklarında huzur içinde yatmaktalar. Binlerce şehit huzur içinde yatmakta. Tüm şehitlerimizin huzurunda saygıyla eğiliyoruz.

Çanakkale’nin topraklarına ilk adım attığımda, duyduğum ürperti kaç yıldır özlediğim bir titreyişti. Ürperti ve heyecanımı bu yazıda anlatabilmek imkansız...Gözlerimdeki yaşlar her bir metrekareye düştü...

Çanakkale’nin geçilemez boğazı yine öyle 1915 lerin havasını koklatıyordu. Kırılgan bir hava , sert bir rüzgar esiyor. Sanki filolar ve zırhlılar dolup taşmıştı denize. Çanakkale sessizce savunmasını beklemekteydi...

Ertuğrul tabyası denizin yüzeyi 50 mt.ye kadar kıpkırmızı kesilmişti, bu yerde.

Mustafa Kemal’in cebindeki saate isabet eden şarapnel parçası. Tam o yerde şöyle yazmaktadır; Atatürk bu saati daha sonra Alman General Limon Van Sanders’e verir. Bu saatin orada, Anıtkabir müzesinde olduğunu yazmakta, bir de Almanya’da olduğu yazılmaktadır. Rehberimiz “Ahmet beye” sorduk. Rehberimiz bir tarih araştırmacısı.Çanakkale’de pek çok önemli araştırma içerisinde yer almış, kitap yazmış bir kişi. Çanakkale’ye sonsuz saygılı. Saatin Anıtkabir’de yapılan araştırmaya göre orada bulunmadığı tesbit edilmiştir, diyor.

Atatürk’ün gözetleme yaptığı yer o meşhur çatal dürbünüyle, orijinal, o yılların haliyle hala aynı durmaktadır.

Ve şehitler anıtı; Büyük Yüce Atatürk daha sonraki yıllarda Çanakkale’ye geziye gidiyor.Gittiğinde diyor ki, buraya yüksekliği en az 40 mt. olan Türk askerinin yüksek ruhunu ve karakterini anlatan, temsil eden bir anıt yapılsın. Bunun üzerine mimarlar bu anıta sevgili büyük Atatürk’ün boyu olan 1.69 cm.yi ekleyerek anıt 41.70 cm olarak yapılmıştır.

İlk gezimize Anzak koyundan başladık. Anzakların temsili mezarlarını ziyaret ettik. Ertuğrul koyu denizin dibinde düşmanla burun buruna çarpışanlar ve ölenler. Delicesine ölüme inançla ve ruhla koşanlar.

Siperdekiler kendinden önce ölenleri görüyor.Birkaç dakika sonra kendisinin öleceğini biliyor, kimisi kelimey-i şehadet getiriyor. Bilenler kuran okuyor. Muharebeyi kazandıran bu yüksek ruhtur, demektedir büyük Mustafa Kemal Atatürk.

Savaş yıllarında Çanakkale’nin her bir metre karesinde yüzeye bakanlar bir şey, bir hayat görmeleri mümkün değildi, her şey yerin altında, siperlerde gerçekleşiyordu diyor rehberimiz. Sorduğumda, Çanakkale için en doğru ve en keskin, güvenilir kaynakların Genel Kurmay Başkanlığı’nın Birinci Dünya Harbi diye ciltlerinde rastlamak mümkündür diyor.

Kesikdere şehitlğindeki Türklerin mezarlarının isimlerini tek tek okudum. Muğlalı Mehmet oğlu Müştak demektedir. O şehitliği gezerken, etrafındaki sandal bitkisinden bir dalı bu mezara usulce koydum.

Seyit onbaşı 270 kiloluk mermiyi tek başına kaldırarak düşman zırhlısını batırmıştır. Edremit’in Havran-çamlık eski adı Manastır köyünde 1889 yılında doğmuş. 1912 yılında Balkan Savaşına katılmış.Savaş bittiğinde terhis edilmeyip, topçu eri olarak Çanakkale cephesinde görev alır.

Askerliğinin 6.yılında Gelibolu mecidiye bataryasında topçu eri iken, Queen Elizabeth, Ocean zırhlılarının açtığı ateş sonucu açılan çukura baş aşağı beline kadar gömülmüş, yanındaki sıhhiye eri Onu bacaklarından çekerek kurtarmıştır. O sırada bataryada bir tane top ve bir-kaç topçu eri kalmıştır.Topun mermiyi kaldıracak vinci isabet aldığı için parçalanmıştır. Bunun üzerine mermiyi arkadaşı Niğdeli Ali’nin yardımıyla sırtlamış ve bu şekilde topun altı basamağına çıkarak mermiyi topa sürmüş ve ateşlemiştir. Ocean zırhlısına isabet ederek gemiyi batırmıştır.

Seyit onbaşı Kurtuluş Savaşı’na katılmış ve yaralanmıştır. 1918 yılında köyüne dönmüştür. 1939 yılında 50 yaşında iken zatürreden ölmüştür.

Hepimiz yorgunluktan o gece kaldığımız otelde geç vakit yemek yiyip odalarımıza çekildik. Ertesi gün yolculuğumuz Truva, Assos, Şeytansofrası idi...

Truva 9 kat yani 9 tabaka yerleşim kalıntısına sahip yer. Çok zengin bir kent ve hazine. Bu zenginlikten ve hazineden hiçbirşey kalmamış. Truva’da bu geniş, görkemli uygarlıkta gezerken, taşlar ve kalıntılar insana uzak duruyor, o ziyaretçilerin içerisinde kendini çok yalnız hissetmektedir. Çünkü o zengin yerleşmelerden geriye taşlar ve kalıntılar kalmıştır. Bu hazine kendi yerinden koparılıp dış ülkelere kaçırılmıştır, o yerlerde elbette mutlu ve sonsuz değildir. İlyada ve Odyseseus okuyanlar buraya gelerek hazineyi kazmışlar, hazinenin burada olduğunu öğrenmişlerdir.

Truva atı zekasıyla ünlü Odysesseus’un Truva surlarını aşmak ve şehre gizlice girmek için yaptırdığı tahtadan at.Zekası nedeniyle Athena tarafından da sevilen Odysesseus’un aklına tahtadan bir at yapmak fikri gelir. At yapılır, en seçkin askerler atın içindeki bölümlere gizlenir, yerleştirilir.

Assos. Ünlü filozof Aristo’nun burada evlenmesine neden olacak güzellikte bir saklı cennet burası.Tepede binlerce yıllık uygarlığın üzerinde taşlarda yürürken, aşağıda suyun üstünde güneşle birlikte delicesine parıltılar oluşturan denize karşı kurulmuş bir antik kent burası. Havasına mis gibi kokan kekik kokuları karışmakta. Edremit körfezinin manzarası muhteşem görünmekte. Bu antik şehir denildiğine göre denizden 243 mt.yüksekliktedir.

Şeytansofrası; geçtiğimiz günde burada çıkan orman yangınında 150 hektarlık çam ormanı yanmıştır. Soğutma çalışmalarının ardından, ekim, kasım ayı gibi yeniden ağaçlandırma çalışması yapılacakmış. Şeytansofrası çok güzel bir manzaraya hakim. Güneş batarken, fotoğraf çekmek vazgeçilmez bir tutkudur. Şeytansofrası’nda güneşi gözlerimde batırırken, yolculuk devam edecektir.

Çanakkale, Çanakkale binlerce yıllık uygarlığa sahne olmuş. Topraklarına savaşlar düşmüş. Çok zengin tarihi kente sahip, muhteşem, görkemli. Bir o kadar da acımasız savaşın sürdüğü şehitler kenti.Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı yepyeni bir devrin yazıldığı yer Çanakkale...

Masmavi boğazı sert ve kırılgan iklimi, havasıyla pusuda bekler gibiydi, düşman. Denize düşman filoları dolmuş.Sisli ve puslu bir bekleyiş.1915 lerin uzun savaşları, soğuk ve kırılgan yüzeyinde sessizlik ve burun buruna iç içe çarpışmalar ve savaş...

Çanakkale içinde aynalı çarşı. Aynalı çarşıda gezindik. Çanakkale, Mustafa Kemal Paşa’nın topraklarında vatan uğruna kan döktüğü yer.Yüce büyük Atatürk Mustafa Kemal’i saygıyla anıyoruz...

Türküsünde mırıldanıyorum... Çanakkale içinde vurdular beni/Ölmeden mezara koydular beni/off gençliğim eyvah...

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..