Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '15

 
Kategori
Anılar
 

Çelik'e intikam yemini etmiştim!

Çelik'e intikam yemini etmiştim!
 

90'lı yılların başında, bir yandan Playboy Dergisi için redaktörlük ve röportajlar yapıyordum, diğer yandan ise Number One Müzik Dergisi'nin haber müdürlüğünü. İşimi kaybetmemek adına havada uçan kuşu ağzımla tutmak da dahil ne istenirse yerine getiriyordum.

Yazı işleri müdürü "Çelik yüksek lisansını tamamlamış, onu mezuniyet giysisi ve keple çekelim" dedi. Hatta Çelik ile bu konuda bizzat kendisi görüştü. Ben de çekim için Çelik'in mezun olduğu İTÜ'den gidip kıyafetleri temin ettim. Sonunda Çelik çekim stüdyosuna geldi!

Ben durumdan haberdar sanarak makyaj yapıldıktan kısa süre sonra, mezuniyet kıyafeti ve kepi Çelik'e uzattım. Çelik elimdeki kıyafetleri görünce "bu ne?" diye sordu sinirli bir sesle. Ben de haliyle "Çekim için! Hani mezuniyetinizle ilgili kapak yapacaktık ya" dedim. Yazık bana, daha 24 yaşında genç kızım. Yazık çünkü Çelik'in elinden beni fotoğrafçımız Serdar Aldanmaz kurtardı. Vay efendim ben ne hakla ona böyle bir teklifte bulunurmuşum. Vay efendim, ben onu soytarı mı sanmışım! Vay efendim o yıllarını müziğe ben onu şarlatan yapayım diye mi vermiş. Bana atamadığı tekmeleri, stüdyonun duvarlarına savururken, fotoğrafçım Serdar bir yandan "bu duvarları sana boyatacağım" diyordu.

Hadi dedik kıyafetle çekelim, yine bir sinir stres! Bu defa niye müzik çalmıyormuşum, bu ne biçim stüdyoymuş! Allahtan yanımda yeni aldığım bir kaset vardı onu koydum keyfi yerine gelsin diye, ama öyle bir heyecan yaptım ki, play'e basayım derken yanlışlıkla kasetin ilk şarkısının yarısını silmişim.

Neyse çekim bitti, zor bela röportajı yapabildim. Elim ayağım birbirine karışmış şekilde dergiye döndüm. Yazı işleri müdürüne durumu izah etmeye çalışırken Çelik'in bana yaşattığı halet-i ruhiyeti yeniden bütün bünyemde hissettim. Bu defa daha korkuncu oldu. Yazı işleri müdürü Çelik'e kızıp, Sabah Gazetesi illüstrasyon servisinden Çelik'in mezuniyet kıyafetli ve kepli karikatürünü çizmelerini rica etti ve bunu kapakta kullandı. Röportajı ben yaptığım için de bir güzel imzamı bastılar haberin altına.

Kapak yayına girdiği gün, Çelik burnundan soluyarak dergiye telefon açtı. İşte o gün üst düzey yönetici olacak insanların sorumluluk üstlenme konusunda ne derece korkak ve basiretsiz davranabileceklerini tecrübe ettim. Çünkü yazı işleri müdürüm telefona çıkınca Çelik'i sakinleştirmek adına bütün o illüstrasyon olayının sorumluluğunu benim omuzlarıma yükledi. Ben ne de olsa onun gözünde alt kadroda karın tokluğuna çalışan bir zavallıydım, bugün vardım, yarın yoktum! Öyle güzel sohbet ettiler ki, ikisinin de ağzından bal damlıyordu. Hatta o günden sonra yazı işleri müdürüme Çelik'ten her özel günde (yılbaşı, bayram hatta doğum gününü bile sektirmedi) koskocaman buket çiçek geldi.

Tabii yazı işleri müdürüm bununla da yetinmeyip, beni Çelik'le röportajlara göndermeye devam etti, ne de olsa en yakın arkadaşı olmuştu artık. Hatırlıyorum da, beyefendi ile uzun zaman sonra ilk defa karşılaştığımda lütfetmiş, işsiz kalmayayım diye yazı işleri müdürüme kendisi bizzat rica etmiş, ona bu yüzden bir iş ve teşekkür borçluymuşum, oturup gayet kibirli bir şekilde bana bunları anlattı. Yine de ağzımı açıp, tek bir kelime etmedim. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki meslek hayatımda bana kendimi adeta gereksiz bir parazit gibi hissettiren tek şarkıcı Çelik'ti.

Birkaç yıl sonra yazı işleri müdürü gitti, yerine ben yazı işleri müdürlüğüne getirildiğimde henüz bu durumdan haberdar olmayan Çelik'ten bir bayram tatili öncesinde koca bir buket çiçek geldi.Her ne kadar üzerinde adım yazmasa da, çiçeği getiren RAKS görevlileri "derginin yazı işleri müdürüne" deyince, asistanım çiçeği kabul etmiş. 

Masamda o çiçeği gördüğümde hemen karta baktım, çünkü çok tandık geliyordu. O iki ismi kartın üzerinde gördüğüm an, her ne kadar çiçekleri sevsem de, her ne kadar bir karıncaya bile zarar veremeyecek kadar varlık sevgisine sahip olsam da, her ne kadar solmuş çiçeklere her zaman üzülsem de o gün bir çeşit cinnet eşiğine geldim! Kendimi karanlığın içinde çiçekle baş başa buldum. Çiçek ve ben! O ana dair hatırladığım tek şey, koordinatörümün beni sakinleştirmeye çalışmasıydı. Çünkü hayli zaman çiçeğin üzerinde tepinmişim! Elbette beni görenler bunu bir aşk acısı filan sandı ama işin aslı buydu!

Gelelim günümüze :

Çelik önce kadın kılığına girdi, şimdi de cıbıldak bir şekilde çellosuyla poz vermiş. Gayet güzel, tek bir lafım yok! Ama Çelik allahını peygamberini seversen söyle, madem ki hatun gibi giyinip, peştamalsız poz verecektin, o zaman benden ne istedin?

Victoria Toumit

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 50
: 8547
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Gazetecilik mesleğine ilk olarak Hürriyet Haber Ajansı'nda muhabir olarak başladım. Daha sonra Ümit..