Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '08

 
Kategori
Sinema
 

Cengiz Han... (Mongol)

Cengiz Han... (Mongol)
 

MONGOL - CENGİZ HAN


Asıl adı Timuçin olan Cengin Han, 13. yüzyılda Çin’den Mezopotamya’ya kadar uzanan dev bir coğrafyayı istila etmişti. Bu istila hareketinin en çarpıcı yönü ise her ulaştığı yerde uyguladığı korkunç vahşetti. Ele geçirilen şehirlerin çoğunda, kadın-çocuk ayrımı yapılmaksızın herkes kılıçtan geçirilir, sadece zanaatkârlar gibi “işe yarar” görülen bir grup insan canlı bırakılırdı. İngiliz tarihçi Justin Marozzi’nin ifadeleriyle;


“Şehirler topluca yok ediliyor, hayatta bırakılanların çoğu ise bir sonraki seferde ‘canlı kalkan’ olarak ordunun önünde yürütülüyordu. Moğollar ele geçirdikleri şehirlerdeki kedi ve köpekleri bile öldürüyorlardı. Termez kentinde bir kadın katliamdan kurtulabilmek için Moğol askerlere değerli bir inci yuttuğunu söylemiş, onlar da hemen kadının karnını parçalayıp mücevheri çıkarmışlardı. Zaten Cengiz Han’ın kurbanların karınlarının deşilmesi yönünde emri vardı.”


Moğolların bu vahşeti askeri bir strateji uyarınca uyguladıkları söylenir: Korku yayarak düşmanlarını moral yönden yıkmak istemişlerdir. Bu açıklama doğru, ama eksiktir. Chicago Üniversitesi’nin ünlü tarihçisi Marshall Hodgson’a göre, “Çinli, Hıristiyan ve Müslümanlardan gelen bağımsız kayıtlar göstermektedir ki, Moğollar yok etmeyi başlı başına bir zevk olarak görmüşlerdir.” Bu “zevk için yok etme”, Cengiz Han’ın kişiliğine de uygundu. Kayıtlara göre, generallerine şöyle demişti: “İnsan için en büyük zevk, düşmanını kovalamak ve yenmektir. Onun her şeyini ele geçirmek, dul karısını ağlatıp sızlatmak, atlarına binmek ve kadınlarının vücutlarını gecenin zevkleri için kullanmaktır.” Nitekim Cengiz Han sistematik bir “ırz düşmanı”ydı; askerlerine ele geçirilen yerlerdeki en güzel kadınları seçip kendine getirmelerini emreder, hepsine tecavüz ederdi.

Cengiz Han’ın ordularının gerek strateji gerekse “zevk” gereği öldürdüğü insan sayısının 40 milyonu bulduğu tahmin edilmektedir. Bu ise, 20. yüzyılın en büyük canisi sayılan Adolf Hitler’in bile, modern silahlar ve gaz odası gibi “teknik imkan”lara rağmen ulaşamadığı bir “skor”dur. (*)

Gelelim filme: Yönetmenliğini Sergei Bodrov’un yaptığı, Almanya, Kazakistan, Rusya, Moğolistan ortak yapımı olan, bu yıl Kazakistan’dan Oscar’a aday gösterilen ve “Moğol” üçlemesinin ilk filmi olan CENGİZ HAN, genç Timuçin’in savaşarak esaretten kurtuluşunu ve dünyanın yarısını ele geçiren uçsuz bucaksız Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu olan Cengiz Han ünvanına sahip oluşunu konu alıyor.

Esugei Kağan dokuz yaşındaki oğlu Timuçin ile Moğol bozkırlarında Merkit boyuna gelin seçmeye giderler. Böylece Esugei Kağan Merkitlerle yıllarca süren düşmanlığa bir son verip barış sağlayabilecektir. Ancak Timuçin yolda dinlenmek için durdukları bir kabileden eşini seçer. Beş yıl sonra gelip eşini alacaktır. Bu durum Merkitler ile yapılacak barışa engel olur. Geri dönerken düşmanları tarafından zehirlenen Esugei ölür ve dokuz yaşındaki Timuçin kabilenin başına geçer. Timuçin ve ailesi geniş bozkırlarda göçebe hayatı yaşarlar, avlanarak yaşamlarını sürdürürler. Kabilenin yeni kağanı olan Targutai, ileride kabilenin kağanı olacak Timuçin’i öldürmek ister.

Ancak Moğol halkının kurallarına göre bir çocuk asla öldürülmez. Bunun için Targutai onu esir alır ve öldürmek için büyümesini bekler. Targutai’nın esaretinden kurtulan Timuçin babasının intikamını almak ve Borthe ile evlenmek için geniş Moğol bozkırlarında, gökyüzünün hakimi Büyük Tanrı Tengri’ye sığınarak hayatta kalmayı başarır. Zar zor hayatta kalan Timuçin gelecekte kabilesinin kağanı olacak kan kardeşi Jamuhka ile tanışır. Timuçin sevdiği kadın Borte’ye kavuşur ama Merkit’ler intikam almak için Borthe’yi kaçırır. Timuçin kan kardeşi Jamuhka’nın yardımını ister. Jamuhka ona başka kadınlar önerir, çünkü kadın için savaşmak yanlıştır. Ama Timuçin karısını kurtarmakta ısrarlıdır. Kaçırıldıktan dokuz ay sonra karısını kurtarmak için ikisi birlikte Merkit boyuna bir baskın düzenler ve Borthe’yi geri alırlar. Borthe dokuz aylık hamiledir, çocuğun babasının Timuçin olup olmadığı bilinmemektedir ama Timuçin çocuğu oğlu olarak kabul eder.

Jamuhka’nın adamları Timuçin’in savaş ganimetlerinin çoğunu savaşçılarına dağıtmasından ve adaletinden çok etkilenirler böylece kendi kağanlarını bırakıp, güçlü savaşcı Timuçin’e katılırlar. Her ne kadar iki kan kardeş birbirine sonsuz saygı duysa da, her ikisi de çekişen kaderlerinden dolayı bir gün karşı karşıya geleceğini bilir. O gün gelmiştir, savaşçılarının Timuçin’e katılmasını hazmedemeyen Jamuhka saldırıya geçer. Karşı karşıya geldiklerinde Timuçin savaşı kazanır. Jamuhka esir düşer ve senin yerinde olsam beni öldürürdüm der ama Timuçin onu serbest bırakır. Sanıyorum sonraki bölümlerde iki kan kardeşin yine karşı karşıya geldiğini göreceğiz.

Yazımın başında Cengiz Han ve Moğollarla ilgili internetten aldığım bilgileri yazdım. Üç bölüm olarak düşünülen ve ilki çekilen filmde henüz o bahsedilen vahşeti görmedim. Özellikle tek kadın olarak Borthe vardı, Jamuhka’nın önerdiği başka kadınları geri çevirdi. Yine sanıyorum diğer bölümlerde vahşeti ve diğer kadınlarını göreceğiz.

Filmi hiç sıkılmadan, beğenerek izledim. Zaten oldum olası tarihi filmleri izlemeyi severim. Savaş sahneleri güzeldi, karısı Borthe’nin kocasını kurtarmaktaki azmi müthişti. Timuçin’in küçüklüğünü canlandıran ufaklığı da çok beğendiğimi söyleyebilirim. İzlemeyenlere özellikle benim gibi tarihi filmleri sevenlere önerimdir…

Sevgilerimle…

(*) Mustafa Akyol© 2005 Mustafa A2005 Mustafa A

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..