Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '09

 
Kategori
Haber
 

Çernobil ve Kazım Koyuncu

Çernobil ve Kazım Koyuncu
 

Kazım Koyuncu ve Çernobil unutulmadı.


26 Nisan 1986'da, yerel saatler 01.23'u gösterirken Ukrayna'da Kiev yakınlarındaki Çernobil kasabasında bulunan nükleer santralin dördüncü reaktörü infilak etti. Ve patlamayla birlikte reaktör bir anda alevler içinde kaldı. Büyük miktarda radyoaktif element atmosfere dağıldı.

Yüzlerce kişinin ölümüne yol açan kaza, pek çok Avrupa ve Asya ülkesinde derin izler bıraktı. Çernobil faciası unutulmadı. Resmi verilere göre, patlamada 31 kişi öldü. Gayriresmi rakamlara göre ise 1986 ile 1990 arasında 25 binden fazla kişi radyasyon yüzünden öldü.

Çernobil bölgesinden 130 bin kişi tahliye edildi. Ukrayna ve Avrupa'da yüz binlerce kişi radyasyondan etkilendi. Araştırmalar Avrupa’da Çernobil’e bağlı bebek ölümlerinin beş bini bulduğunu gösteriyor.

Sakatlıklar ise Çernobil kazasından hemen sonra bol yağış alan Almanya’nın Bavyera eyaletinde 3-5 bin, Avrupa’nın tamamında ise 10 bin olarak veriliyor. Kazadan sadece insanlar değil doğa da etkilendi. Radyasyon bulutlarının yağmura dönüştüğü her yerde bitki ve hayvanlar yüksek dozda radyoaktif sezyuma maruz kaldılar.

Çernobil, o günleri yaşayanların belleklerinde hiç de iyi bir iz bırakmamıştır. Radyoaktif dalgalar, özellikle yağmurlarla çok geniş alanı etkilemiştir. Bilim adamları gerekli önlemlerin alınması konusunda ülkelere çağrılar yapmıştır.

Yetkili bakan biz Türküz bize bir şey olmaz mantığıyla TV lerde elinde çay bardağı şov yapmıştır. Tıpkı AİDS bir kadınla ilişki kurmaktan kormuyor musun sorusuna "acı patlıcanı kırağı çalmaz" diyen genç gibi.

Bir de Çernobil denilince insan yürekli, duyarlı insan, sevgili Kazım Koyuncu'yu anımsarım. Bebekler sakat doğmasın, çocuklar ölmesin diye verdiği mücadeleyi. Bir kez daha Kazım Koyuncu'yu saygıyla anıyorum.

Sinop’ta bir araya gelen yaklaşık 5 bin kişi, İnceburun’a kurulması planlanan nükleer ve termik santralleri Protesto etti. Sinop Nükleer Karşıtı Platformu’nun Uğur Mumcu Meydanı’nda düzenlediği “Çernobil’i unutma, geleceğe sahip çık” mitingine katılanlar, “Nükleer ölüm istemiyoruz” sloganları attı. Kanserden ölen Kazım Koyuncu’nun şarkılarına eşlik eden katılımcılar, “Nükleer santral istiyor musunuz” sorusuna hep bir ağızdan “Hayır” yanıtını verdi.


Çernobil faciasının 23. yıldönümü, kanserden 4 yıl önce hayatını kaybeden ünlü sanatçı Kazım Koyuncu`nun acısını tazeledi.

KAZIM KOYUNCU

Hayatı
Artvin'in Hopa ilçesine bağlı Sugören Köyü'nde, 7 Kasım 1971 tarihinde doğmuşsa da nüfusa geç kaydedildiğinden dolayı resmi doğum tarihi 10 Mayıs 1972'dir. Müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başlamış, çocukluğu, "üstadım" dediği, "Kemençeci Yaşar" lakabı ile tanınan Yaşar Turna'nın yanında türkü dinleyerek geçmiştir. İstanbul'a üniversite eğitimi için geldikten sonra müzikle yoğun olarak uğraşmaya başlamışsa da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden siyasi nedenlerle ayrılmıştır. 1992 yılında profesyonel müzik hayatına atılmıştır. 2004'ün sonlarında sanatçıya akciğer kanseri teşhisi konulmuş ve kanser tedavisi görmeye başlamıştır. 25 Haziran 2005'de, 33 yaşında, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirmiştir.

KİŞİLİĞİ

"Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."

İşte gidiyorum
Bir şey demeden
Arkamı dönmeden
Şikayet etmeden
Hiç bir şey almadan
Birşey vermeden
Yol ayrılmış, görmeden gidiyorum

Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır her bir adımda
Ayak izim kalmadan gidiyorum

Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
Gönülkuşu şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden gidiyorum

 
Toplam blog
: 221
: 1905
Kayıt tarihi
: 27.09.06
 
 

Evli bir kız çocuğu babasıyım. Yüksekokul mezunuyum. Bir kamu kurumunda çalışıyorum.16.03.2017 ta..