Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Cezaevi kapısı

Cezaevi kapısı
 

Sabahın altı'sı; kapı çalmakdan öte birşey, yumruklanıyordu. Bu saate ancak acı bir haberdir gelen diyerek kapıya koşarken ardımdan rahmetli eşim koşdu. 'Kim o' dedim soğuk bir sesle.' Aç bayan, polis' sesini duyunca korku şaşkınlığa döndü bende. Kapıyı araladım buyurdun memur bey dedim; adımı söyledi ve evet dedim. Hakknızda tutuklama kararı var merkeze gidiyoruz dedi.Üzerimi giyeneceğimi söyleyip kapıyı kapadım.

Eşimle gözgöze geldik oda benim gibi şaşkındı. Alel acele giyinip iki memur bey'le polis otosuna doğru giderken bir tarafdanda konu'nun ne olduğunu soruyordum memur bey'e. Yanıt sadece merkezde öğrenirsiniz hanfendi oldu. Bir yandan telefon elimde avukat arkadaşıma ulşamaya çalışıyordum. Mekeze gediğimizde hızlı bir evrak trafiği ve kimse bir açıklama yapma gereği duymaz haldeydi. Gerginliğim o kadar üst safhaya çıkmışki gergin ve yüksek sesle birileri bana neden burda olduğumu açıklayacakmı? diye bağırdım.Ani bir suskunlukla bana bakan bi kaç göz ve bir kapıdan çıkan sivil giyim bey'henfendi neden bağırıyorsunuz' diyerek yüzüme sert bişekilde bakdı. Hakkımı arıyorum ve burda bulunma sebebimi beyfendi diye cevap verdim. Sonradan amir olduğunu anladığım bey bana gerekli açıklamayı yapdı. Yine eşimin sorumsuz ticari işleriydi sebeb. İşyerinin resimi kaydı benim üstüme tam yetki beyefendinin. Parayı kazanıp yemek ona, ceremeyi çekmek bana.....ne nebilirdiki. Zamanında geekli evrağı yerine ulaşdırmadığı için, her zamanki sorumsuzluk.

Koşarak çıkdı ben yarımsaate hallederim dedi; pek işe yaramadı, cezaevine tıkmak istercesine aceleyle işlemleri beşdakikada halleden polis memurlarıyla ceza evinin yolunu tuttuk. Yolda gideken memur bey yaşam kesitleri öğüt veriyordu, oysa ben sadece onun mırıldandığını duyar gibiyim. Garip anlaşılmaz bir duygu yoğunluğunda ne yaşadığımı anlamaya çalışıyordum. Cezaevi kapısın geldiğimizde farkında olmadan gülümsüyormuşum. Kapıdaki jandarmaya teslim edildiğimde öğrendim.Küçük bir odaya geçdik; önce kimliğim sonra bütün çantam, cüzdanımki kağılar bile not edildi. Yüzüme bakan Jandarma er'i 'ilk defa cecaevine giripde böyle gülümseyen, neşeli birini görüyorum' dedi ve gülümsedi. Gülümseyerek cevap verdim; cinayat işlemedim, yüz kızartıcı suçda işlemedim o zaman üzülcek birşe yok dedim.

Kapıda işlemler bittikten sonra sadece paramı ve sigaramı almama izin verdiler. Bir bayan gardiyan geldi beni içeri aldı. Ama içeri girince anladım işlemlerin bitmediğini....Küçük bir odaya geçdik vücüdumda herhangi bir yara ve ve iz tespiti yapıldı. Sonunda içeri giriyordum bir erkek gardiyen eşliğinde kadınlar koğuşunu kapısında kapı açılsın diye beklerken bir ses 'başkanım hayırdır' dönüp bakdım; siyasi yaşamımdan tanıdım gardiyan bir abi.Alel acele derdimi anlattım biz burdayız başkan üzülme dedi.Bayan gardiyana teslim ederken başkan misafirimiz dedi gülümsyerek.Aşağıdan yukarı doğru merdivenleri çıkdık bir demir kapı daha açlıdı ve büyükçe bir bahçe, bir sürü kadın ve bir kaç küçük çocuk. Küçük bir garidyan odasına aldılar beni.İki bayan gardiya vardı bişey içermisiniz diye sordular.Sanki misafirliğe gelmiş gibiydim.Çay içdik neden geldiğimi anlattım arada saate bakıyordum adeta durmuşdu zaman sanki.

Bahçeye çıkdım; ceza evine giripde volta atmamak olmaz diye düşündüm. Etrafımda bir sürü kadın;kimi volta atıyor, kimi sigara içiyor, kimin elinde kitap, kimi el işi yapıyor.Kimin yüzünde gülümseme, kimininse nefret akıyor yüzünden.Bir kaç yüz dikkatimi çekmişdi yaşamın yorgunluğu çökmüş yüzlerine ve özlemle bakan ağladı ağlayacak gözlerle. Öyle etrafa bakınırken volta atan ve yüzünde çok sert bir ifade olan 40-45 yaşlarındaki bir bayan önümde durdu; 'hepimiz en az senin kadar masumuz geç yanıma volata atalım'dedi. Takıldım kanın yanına yürümeye başladık.İki elim iki yanda salayarak ona yetişmeye çalışırken hiç yüzüme bakmadan 'ellerin arkaya ve bana ayak uydur'sert ve soğukdu sesi.Bir kaç voltadan sonra konuşduk bana sordu suçumu güldü. Kendi suçunu anlatınca ben taş kesilmişdim.Abla kocasını öldürmüş , öldürmek neki...parçalamış. hiç pişmanlık yok yine olsa yaparım diyor. Ona göre hak etmiş.

Oturdum bir köşeye sigaramı içiyorum etrafı seyrederken; paran, arayan soranın varsa hapisde bile rahatsın diye düşündüm kadınlara bakarken. Belliyedi garibanla , zengin , güçlüyle güçsüz ordada belli ediyor kendini. Bir yaşlı teyze geldi yanıma yaş en az altmış.Siyasi suçlumusun diye sordu şaşırdım.Sonra anlattı kendisi siyasi suçluymuş, yasa dışı eylem yapmak.Suç suçdur diye düşündüm ve bende bilmeyerek olsada suç işlemişim diyerek kendimi teselli ettim.

Vakit akşam üstüne yaklaşmışdı ve ben hala kadın mahkumların hikayelerini dinlerken, içimden kzıyordum nerde kaldı bunlar neden hala burdayım.Gardiyan geldi bir ara yanıma gel çay iç, bu arada ben sana battaniye yatak ayarlayayım diyordu. Ben ısrarla yok be çıkcam bugün kalamam burda diye mırıldandım. Zaman hiç geçmedi sanki günlerce orda gibiydim.Yanıma gelen giden kadınlar ben çıkcam diye isteklerde taleblerde bulunuyordu. Kimi elime bir telefon numarası veriyor, kimi adres hepsini toplayıp cebime koydum.

Artık umudumu yitirdim; ben bu akşam burayım. Elim kolum bağlı bişey yapamıyorum kendim için. Annem aramışdır ulaşamayınca merak etmişdir. Çocuklarım ne yapıyorlar acıkmışlardır, okuldan gelmişlerdir. Arasalar cep telefonum kapalı........Allahım diyordum bu bir günah çıkarmamı, hayır olamaz diye kendimi tesselli ediyordum. Öyle dalmışımki bana seslenen gardiyanı bile duymamışım. Omzuma değen bir el gözün aydın çıkıyorsun dedi ve ben fırladım ayağa.Etrafımda kalabalık uğurluyorlar bir tarfadan isteklerini unutmamamı istiyorlar. Tam demir kapından çıkarken cılız bir kız çocuğu sesi duydum. Ayağımın dibinde 4-5 yaşlarında bir kız ayakları üşüyormuş bot istiyor, birde bir bebek. Kıyabilirmiydim ona söz verdim en kısa zamanda diye.

Hızla cezaevi müdürünün odasına, ordan başgardiyan kapıya kadar geçridi. Jandarma kapısına geldik eşyalarım teslim edildi. Kapıdan çıkdım, iki adım sonra durakladım. Sabah bana nasıl gülebiliyorsunuz diyen jandarma geldi aklıma ama o yokdu. Nöbet değişmiş. Mutlaka arkadaşlar dedim o a ordaki nöbetji jandarmaya arkadaşının bana söylediği sözü hatırlattım. O iletmesi için bir not bırakdım.Deki ona; yaşamadan anlaşılma, her umutsuzlukda bir umut vardır ve asla unutmasın yüzümüzdeki her gülümseme sevinç değildir.Bezen canımızın yandığını kimse anlasın istemeyiz ve inadına güzleriz. Hızlı adımlarla arabaya bindim eşim suskun ve sanki cezaevinden çıkan o....Sanki koca bir günü orda geçiren bir surat ifadesi.Yol boyunca susuduk ikimizde. Benim tek derdim bir an önce çocuklarımın yanında olmakdı. Eve girer girmez çocuklarım isyan ediyordu neden aramadın. telefonun neden kapalı. Önce eşime bakdım, yüzünü benden kaçırıyordu. Sonra gülümseyerek çocuklarma döndüm; işle alakalı önemli görüşmelerim vardı özür dilerim sizden dedim.Bir kaç gün sonra verdiğim sözleri tuttum. O ufaklığın isteklerini yapdım. Kendisini görme şansım olmadı, ama biliyorumki mutlu oldu...

Kimse bilmedi yıllarca cezevine girdiğimi. Çok sonra öğrendiler. Tabi ben fıkra gibi anlatmay başlayınca.Kimi inandı, kimi hayal ürünü sandı ama hepsi güldü dinlerken. Çünkü yaşamadan anlayamıyoruz. Banada biri anlatsa gülüp geçerdim belki benim gibi komediye çevirerek. Hayat nerde ne yaşatır kestiremiyoruz. Unutmaycağımız tek şey var yaşamda herşeye hazırlıklı olmayız. Tırmanıp el sallamayada, düşüp tökezlenmeyede. Doğru olduğumuz sürece sallanırız ama asla yıkılmazyız...

 
Toplam blog
: 43
: 589
Kayıt tarihi
: 07.03.07
 
 

Bu dünyada kimine eş, kimine kardeş, kimine evlat oldum. Evlatlar doğurdum. Sevdim, sevilmedim. S..