Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Çılgın partinin beklenen sonu!

Çılgın partinin beklenen sonu!
 

Fotoğraf:www.inula.org.Olanlar çılgın bir -finansal- köpük partisi gibiydi!


Burada yayımlanan son birkaç yazımda da vurgulamaya çalıştığım, 2007 Haziran’ında ABD finans piyasasında filizlenen ve bugün yaşanmakta olan iktisadi krizi doğuran sorunlar, sonunda dramatik bir noktaya gelip dayandı. Hem ABD’nin hem de dünyanın dev yatırım bankaları ve finans kuruluşlarının batması (Lehmann Brothers) ya da devletçe el konularak kurtarılması (Merrill Linch ve AIG) ile sonuçlanan son sahne ile cari sistemin daha önceleri de birçoklarını gördüğümüz ( ve hep ‘kara’ olarak tanımlanan) oyunlarının bir perdesi daha kapanmış oldu.

Mortgage kökenli konut finansmanı sektöründe başlayan fakat ardında 590 trilyon Dolarlık ( Dünyada yaratılan yıllık küresel hâsılasının 10 katına yakın) bir köpüğü barındıran türev piyasalarının dev sorunlarının bulunduğu, “orkestra çaldıkça çılgınca devam eden özel-piyasa partisi“ sona erdi! Parti sonunda yorgunluktan bayılanlar hatta ölenler oldu ve parti sürerken bazı cesetler de bahçelere gömüldü. Bu ne­denle, köpük patlayınca hem zararların hacmini saptamak, hem de ‘cesetlerin kimin bahçesinde ve kaç tane gömülü olduğu’ hâlâ tam olarak mümkün görülmemekte!

Trilyon dolarlık kamu müdahalesi!

15 ayı bulan ve altı ay önce dev finans kuruluşu Bear Stearns’ın batmasıyla yönü ve derinliği iyice belli olan krizde gelinen bu son noktada ABD yönetimi, piyasalardaki paniği önlemek ve güven krizini aşmak için,- 2001 krizi sonrası bizde oluşturulan ‘Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ (TMSF) benzeri bir fon kurma kararı almıştır. ‘Varlık Yönetim Şirketi’ statüsünde, devlet bünyesinde çalışması öngörülen bu fon aracılığıyla sorunlu kredilerle bunlara dayalı mali işlemlerin yeniden yapılandırılarak zaman içinde tahsili planlanmaktadır. Bu, son derece ciddi bir kamu müdahalesi ve geçici de olsa bir tür devletleştirmedir.

Gündeme gelen bu dev kurtarma operasyonunun toplam maliyeti ve bu yükün nasıl taşınacağı ciddi bir merak oluşturmakta ve çeşitli tahminlere konu olmaktadır. Fonun ABD bütçesine ilk aşamada maliyetinin 700 milyar Doları bulacağı ifade edilmektedir. Öte yandan, tahminleri ile ünlü ekonomist Prof. Nouriel Roubini aylar önce Davos’da bankacılık sistemindeki çöküntünün iki trilyon Dolar olduğunu belirtmişti. IMF’nin eski baş ekonomisti Raunin Rogoff’a göre de,bu operasyonun ABD Hazinesi’ne maliyeti 1 ilâ 2 trilyon Dolarlık devasa bir boyuta çıkabilecek ve ABD bu yükü taşımakta zorlanabilecektir (Financial Times, 18.09.08 ). ABD’nin kamu borcunu büyük ölçüde artıracak olan bu operasyonun, dünyada ABD’ye ve Dolara duyulan güveni sarsarak ABD’nin açıklarını fonlamasını zorlaştırabileceği de belirtiliyor.

Independent Strategy’nin Başkanı David Roche’ un bir hesabına göre ise, bankalar ile mevduat toplamayan mali kuruluşların (yatırım bankaları ve kredi sigortası sağlayanların) toplam zararı 1,3 trilyon Doları bulacaktır. Bu zararın halen 510 milyarı bankalara ait olmak üzere, yalnızca 760 milyar Dolarlık bölümü açığa çıkmıştır. Nihai genel bilânçoya dayalı sermaye yitimleri, küresel ekonomide ciddi bir yavaşlama hatta bir resesyonu gündeme taşıyabilecek boyuttadır! ( Wall Street Journal 19 Eylül 2008- Milliyet 21.09.2008 , O.Ulagay’dan aktarımla İ.E.K.).


Finansal sistemin kamu otoritesinin gözü önünde çöküşün eşiğine gelmesinin faturasını vergi mükelleflerinin sırtına yükleme anlamına gelen söz konusu bu operasyonun ABD Kongresi’nde gerekli desteği bulup bulamayacağı ise henüz belli değildir. Paniği önlemek ve iyice sarsılan güveni bir ölçüde sağlama almak için alınan önlemler ve yapılan açıklamalar borsalarda coşku yaratmakla birlikte küresel finans sistemini sarsan dev sorunlar yerli yerinde durmaktadır.

Yorumlar ne yönde?

Küresel mali sistemi temellerinden sarsan, “Ne oldu serbest piyasa ekonomisine? Yoksa çöküyor mu?”, “Hani batan batacak kalan sağlar bizim olacaktı?”, “ABD son sosyalist devlet mi oluyor? “ şeklinde hicvedilen bu çöküş, doğal olarak ünlü iktisatçıların çarpıcı başlıklarla yaptıkları değerlendirmelere de konu olmaktadır.

Prof. Hurşit Güneş, ‘Amerika (Sovyet Sosyalist) Birleşik Devletleri’ (Milliyet, 19.09.2008) şeklinde bir başlık kullanmaktan imtina etmemiş fakat “…piyasa ekonomisinin bir efsane olduğunu, gerçekte tam anlamıyla çalışan bir piyasa ekonomisinin mevcut olmadığını, tüm ekonomilerde müdahalelerin olduğunu, çünkü sistemin başka türlü çalışmadığını…”da belirtmeden geçememiştir. Osman Ulagay ise; 68 kuşağının ünlü isimlerinden ve hâlen Avrupa Parlamentosu üyesi Daniel Cohn-Bendit’in sözüne atıfla ‘Neo-liberalizmin Çernobil’i’ başlığını kullanmıştır. (Milliyet, 21.09.2008 ) D.C. Bendit uluslararası finans piyasalarında yaşanmakta olan büyük çöküşle ‘…piyasa’nın tanrılaştırıldığı dönemin sonuna gelindiğini…’ vurgulamaktadır. Ona göre içinde bulunduğumuz şu günlerde yaşanan şok, neo-liberalizmin çıkmazını gözler önüne serecek ve çevre - toplum - ekonomi üçgeninde yeni bir denge arayışına yol açacaktır. (The Guardian,17.09.08 ) Nobel ödüllü ekonomist Amartya Sen "kriz, sınırlandırılmayan bir piyasanın zararlı olduğuna dair eski düşüncenin yeniden fark edilmesini sağladı..." derken John McCain krizden Wall Street’in açgözlülüğünü sorumlu tutmuştur.(The Guardian, 20.09.2008)

Daha çok siyaset ve toplumsal içerikli yazılarıyla tanınan Taha Akyol “ ‘Kara günler’de iktidar” başlığıyla, bu gibi durumların getirdiği tehlikelerle sunduğu fırsatlara değgin bir değerlendirmede bulunmuştur. (Milliyet, 19.09.2008 ) Diğer taraftan ekonomi yazarı ve T.C. Merkez Bankası eski başkanlarından Yaman Törüner ise; ‘Global krizin hafiften analizi’ başlıklı yazısında “…krizin globalleşmenin daha da gelişmesiyle noktalanacağını, sistemin çürük veya zayıf halkalarını temizledikten sonra krizden kendilerini kurtarabilenlerin, daha sağlam ve daha büyük (dev ) kuruluşlar olarak yola devam edeceklerini…” dile getirmiştir. (Milliyet, 20.09.2008 )

Özetle, dünya borsalarında nefesleri kesen yeni bir final haftası yaşanmış, hemen her gün aşırı bir kâr iştahıyla borsalardaki hareketlenmelerle üzülen ve sevinenler, âdeta karalar bağlamakta iken, kazançlı günlerinde hor görüp gereksizliğinden dem vurdukları devletin, bir kurtarıcı gibi imdada yetiştiğini görerek geçici de olsa rahatlamışlardır. Keza dünyanın iktisadi açıdan önde gelen ülkelerinde çok yönlü bir ‘sistemi kurtarma operasyonu’ devreye sokulmuştur.

Uzun sözün kısası, gönlümüz Daniel Cohn-Bendit’in çarpıcı sözünden ve temennisinden yanadır. Oysa mevcut iktisadi yapı ve sistem öylesi bir yapıdadır ki; âdeta doğaüstü bir yaratılışta, kendi bedeni de, karşısına çıkan bütün maddi engelleri, yolunu kesen nesneleri kendi kemik yapısına katıp içselleştirerek, hepsinin üstesinden gelen hayalî bir yaratık görünümü sergilemektedir.

Diğer yandan ünlü J.M. Keynes’in - kanımca hâlâ aşılamayan- tespit ve önermelerinin de izindeki ‘realite’den hareketle, neo-liberal iktisat politikaları ve küreselleşme, oldukça pahalıya mal olsa da, hasarlarını onardıktan sonra yoluna muhtemel ki bir müddet daha devam edecektir. Keza bu sistem içinde 'Devlet', zararları yayarak kamulaştırmakta, kárları ise belli ellerde toplatarak özelleştirmektedir.Ben bu sürecin çeyrek asırdan az, yarım yüzyıldan da fazla olmayacağı kanısındayım. Çünkü sürecin kesin dönüşümü için, iktisadi çöküşlerin siyasal sistem çöküşlerini de beraberinde getirmesi ve mevcut paradigmanın da (değerler dizisi ) tümüyle değişmesi gereklidir!

İ.Ersin KABOĞLU,

23 / Eylü l / 2008, Karareis / Küçükbahçe

İlgili yazılarım:

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=129765

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=122242

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=110491

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..