Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '08

 
Kategori
Dünya
 

Çin, G-20 Zirvesi ve Türkiye’yi bekleyen ekonomik sıkıntılar

Çin, G-20 Zirvesi ve Türkiye’yi bekleyen ekonomik sıkıntılar
 

Hu Jin Tao ve beraberindeki heyet Washington'da ki G-20 zirvesinde Çin'i başarıyla temsil ettiler.


Günlerdir tüm dünya kamuoyu tarafından merakla beklenen G–20 Grubu Liderler Finans Piyasası ve Dünya Ekonomi Zirvesi Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington’da 14–15 Kasım günleri arasında düzenlendi. Bu zirveye dünyanın önde gelen devlet adamları katıldılar. Dünya liderlerinin üzerinde tartıştıkları konuların başında da tüm dünyayı etkileyen ekonomik kriz ilk sıradaki yerini aldı. Dünya liderleri zirvenin sonunda yayınladıkları bir bildiri ile kriz ortamında ortaklaşa çalışmaların daha da hızlandırılacağını ve ülkelerin arasındaki iletişimin hızlı bir şekilde güçlendirileceğini belirttiler. Gelişmiş ülkelerin krizin sorumluluğunu daha çok üzerlerine almaları gerektiğinin altını çizen liderler, finansal dinamizmin arttırılmasının yeni yatırımların önünü açacağını ve bu sayede fakirlik ve işsizliğin azalacağını vurguladılar. Liderlerin bu krizi atlatmakta IMF’nin de büyük sorumluluk alması gerektiğini yayınladıkları bildiride vurguladılar. Dünya Bankasının, IMF’nin ve diğer kalkınma bankalarının bu krizde ortak hareket etmeleri dünya ekonomisi için olumlu olacağının mesajlarını da veren liderler ekonomik krizden en az zararla çıkmanın hesaplarını yaptılar. Zirvede yayınlanan metinin İngilizce orijinalini okumak için:[1]

Zirvenin ardından yayınlanan bu bildiride dikkat etmemiz gereken en hassas nokta ise ülkelerin birbirleri ile olan ilişkilerinin kriz boyunca çok daha fazla önem kazandığı durumudur. Bildiride açıklanan her bir maddede ülkelerin birbirlerine ekonomik olarak katkı yapmaları gerektiği ve kurumlarını birlikte hareket ettirmek durumunda oldukları belirtilmektedir. Ülkeler arasında zaman zaman olan ikili gerilimler bu bildiride yayınlanan birçok ortak çalışmayı da riske edecektir. Bu yüzden bu bildiriye imza atan ülkelerin birbirlerini korumaları demek aynı zamanda dünya ekonomisini de korumaları anlamına gelecektir. 20 ülkenin sırtına yükledikleri sorumluluk oldukça büyük gözüküyor ve ortak hareket edilmediği takdirde tüm ülkeleri etkilemeye uzun süre devam edecek gibi görünüyor. Dünya bu zirvenin ardından zorlu bir dönemece girmiş bulunuyor ve ülkeler arasındaki görüş ayrılıkları uç noktalara ulaşmadıkça ekonomik krizin bir süre sonra çözülebileceğini söyleyebiliriz. Bu süreyi ise aylar değil ancak birkaç yıl ile sınırlandırmalıyız. Fakat ne kadar olumlu düşünürsek düşünelim politik olarak ülkeler arasında çıkar çatışmalarının olduğu bir çağda bu kadar büyük boyutta bir ortak çalışmanın yapılmasının da çok zor olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Bu durumda dünyanın büyük oyuncuları kendilerini daha fazla koruyabilecek durumdalar iken diğer kırılgan ekonomileri ise çok fazla parlak bir gelecek beklediğini söyleyemeyiz. Merkez bankalarındaki rezervleri kuvvetli olmayan ülkeler için yeni borçlanmalar anlamına gelecek bir dönem başlıyor gibi gözüküyor. Japonya ekonomisinin de küçüldüğünü üzerine basarak vurgulamamız gerek. Avrupa’da ve dünyanın diğer yerlerinde artan işsizlikte ekonomik krizin kırılması zor olan duvarları olarak karşımızda duruyorlar.


Kriz ve Türkiye


Dünyayı saran ekonomik kriz boyunca ülkemizi de sıkışık bir 2009 bekliyor. Özellikle yurt dışından gelen yatırımlara bağlı olan bir ekonomiye sahip Türkiye’nin dış yatırım almaması demek istediği şekilde büyüyemeyeceği anlamına geliyor. Politik karmaşanında sürmesi durumunda ekonomiye verilmesi gereken önem ne yazık ki başka alanlara dağılıyor ve Türkiye’nin ekonomik krizle mücadele gücü azalıyor. Turizm gelirlerinin döviz girişinde önemli bir yeri olacağını tahmin ediyoruz ve önümüzdeki sene en azından diğer alanlarda yaşanacak kayıpların bir kısmının turizmden ülkemize kazandırılması akıllıca bir politika olacaktır. Doğalgaza yapılan büyük zamların halkımızdaki huzursuzluğu ise ekonomik krizin önümüzdeki sene daha çok kişiyi etkileyeceğini bizlere göstermektedir. Bu tespitlerimizi yine Türkiye’nin önde gelen iş adamları da desteklemektedirler. 2009 yılının zor bir yıl olacağını söylemek için birçok neden var. Ülkemizi nasıl etkileyeceğini hala tam olarak bilmediğimiz Obama’nın başkanlığı şu anda yine bir soru işareti olarak karşımızda duruyor. Barack Obama seçim öncesinde yapmış olduğu Türkiye karşıtı bazı açıklamalar ile bizleri olumsuz etkilese de Amerika’nın Türkiye’yi kolay kolay gözden çıkaracağı riskini almayacağını tahmin ediyoruz. Amerika ile ilişkilerimizin iyi olması terör örgütü PKK sorununda da Türk Silahlı Kuvvetlerine daha fazla hareket gücü verecektir. Türkiye’nin bölgeye ağırlığını daha fazla koyması demek Irak yönetiminin özellikle Barzani’nin Türkiye’ ile restleşmeye pek fazla cesaret edemeyeceği anlamına gelecektir. Türkiye dışa bağlı bir ekonomik kalkınma gerçekleştirdiği için bu krizde de ipler yabancıların ellerinde olacak ve ne yazık ki onların etkilenmesi işçi çıkarmaları anlamına gelecektir. Yatırımların azalması ister istemez döviz gelirlerimizin azalmasına neden olacak. Ülkemizin diğer ülkelere sattığı katma değer üretecek kendi mallarının çok az olması demek bizim dış dünyaya sattığımızın bizi bu kriz boyunca çok fazla kurtaracak güce sahip olmadığını görmemiz gerektiğini anlamamız anlamına geliyor. Türkiye’yi oldukça sert bir yıl bekliyor. Şimdiden Sayın Kürşat Tüzmen ne kadar olumlu bir tablo çizmeye çalışsa da rakamlar ve gerçekler ile çok fazla uyuşmadığını da belirtmemizde yarar var. Vatandaş bu yıl bütçesini kesinlikle iyi ayarlamalı özellikle kredi kartı kullanıcılarının daha fazla dikkat etmesi gerekiyor. Enerji kullanımında özellikle tasarruf sağlanmadığı takdirde krizden Türkiye olarak daha fazla kayıpla çıkacağımız çok açık.[2]


Çin ve G–20 Zirvesi

Çin Cumhurbaşkanı Hu Jintao ilk olarak, uluslararası finans çıkma mücadele konusundaki önerilerini detaylı bir şekilde anlattı. Cumhurbaşkanı Hu, zirvede yaptığı konuşmada, bu krizin hem uygun olmayan makro ekonomi politikaları hem de finansal yönetim yetersizliğinden kaynaklandığını belirtti. Hu Jintao, uluslararası toplumu güveni artırmaya, eşgüdümü güçlendirmeye ve işbirliğini yoğunlaştırmaya çağırırken, Çin'in finansal krizi göğüsleme önerilerini sıraladı. Bunlardan ilki piyasaya olan güvenin bir an önce artırılması ve finansal krizin yayılmasının önlenmesi için tüm gerekli önlemlerin alınması. Hu'nun ikinci önerisi ise, küresel ekonomik gerilemenin önüne geçilmesi için ekonomik büyümenin ilerletilmesi. Üçüncü olarak bu krizden ders alınarak, uluslararası finans sisteminde gerekli reformun yapılması.

Hu Jintao'nun zirveye yaptığı ikinci önemli katkı, Çin hükümetinin ekonomik gelişme ve finansal istikrarı hedefleyen önlemlerini açıklaması oldu. Ekonomik gelişme ve finansal istikrar sağlamak amacıyla Çin hükümetinin bu yılın başından beri aldığı aktif önlemleri anlatan Cumhurbaşkanı Hu, hükümet tarafından kısa süre önce ortaya atılan 10 maddelik önlem paketinin ekonomik gelişmeye mutlaka güç katacağını ve dünya ekonomisinin gelişmesine de yararlı olacağını vurguladı. Hu Jintao, Çin'in sorumlu bir tavırla uluslararası finans ortamının istikrara kavuşmasına katkıda bulunarak, dünya ekonomisinin gelişmesi konusunda uluslararası işbirliğine hız vereceğini, krizden ciddi derecede etkilenen gelişmekte olan ülkelere desteğini artıracağını ifade etti.

Üçüncü olarak Cumhurbaşkanı Hu, uluslararası finans sisteminde yapılacak reforma ilişkin önerilerde bulundu. Bilindiği gibi uluslararası finans sisteminde yapılacak reform, zirvenin ana konusuydu. Hu Jintao konuşmasında, uluslararası finans yönetimi konusundaki işbirliğinin güçlendirilmesi, uluslararası finansal örgütlerin reformuna hız verilmesi, bölgesel finans işbirliğinin teşvik edilmesi ve uluslararası para sisteminin düzeltilmesini kapsayan dört maddelik bir reform paketi önerdi.

Dördüncü olarak, Cumhurbaşkanı Hu konuşmasında gelişmekte olan ülkelerin çıkarlarını savundu. Hu Jintao, finans kriziyle başa çıkarken krizin gelişmekte olan ülkelere, özellikle de az gelişmiş ülkelere getirdiği zararların gözönünde tutulması ve bunların en aza indirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Gelişmekte olan ülkelerin finansal istikrarının ve ekonomik büyümesinin gerçek anlamda korunması ve bu ülkelere yardımların artırılması çağrısında bulunan Çin Cumhurbaşkanı, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası finans örgütlerinde temsil ve söz haklarının genişletilmesi gerektiğini belirtti.

Beşinci olarak Cumhurbaşkanı Hu'nun zirvedeki temasları ikili ilişkilerin gelişmesine katkı sağladı. Zirve sırasında Hu Jintao ile Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Avustralya Başbakanı Kevin Rudd başta olmak üzere yabancı liderlerle yapılan görüşmelerde, ikili ilişkilerin gelişmesi, her alanı kapsayan işbirliği ve uluslararası finans kriziyle ortaklaşa başa çıkılması konularında birçok önemli ortak görüşe varıldı.[3]

Hu Jin Tao krizin bir gecede ortaya çıkmadığını ve bir gecede ortadan kalkmayacağını belirterek sabırlı ve programlı bir işbirliği ile bu krizin atlatılacağını sözlerine ekledi. Çin’in Dış İşleri Banak yardımcısı He Ya Fei ise krizde Çin’in aktif olarak rol alacağını ve elinden geldiğince krizin atlatılması için üzerine düşen görevi yerine getireceğini belirtti. Çin zirveye birçok devlet adamı ve Komünist Partinin önde gelen isimleri ile birlikte katıldı. Bu liderler arasında, Ticaret Bakanı Chen De Ming, Dış İşleri Bakanı Yang Jie Chi ve Maliye Bakanı Xie Xuren gibi isimlerde yer aldı. Çin’in yanı sıra bu zirvede önemli açıklamalar yapan Brezilya Cumhurbaşkanı Luiz Inacio Lula da Silva’da dikkatleri üzerine çekti. Lula yaptığı konuşmasında G–7 ülkelerinin bu krizi tek başlarına çözmeye güçlerinin yetmeyeceğini yeni ortakların katılımına ihtiyaçları olduklarını vurguladı. Ülkelerin liderleri ve çeşitli kurumlarının önemli görevleri yerine getiren yetkilileri ortak bir noktada birleştiler. Buda Çin’in bu krizde dünyayı arkasına alıp krizden çıkarabilecek gücünün olduğu görüşüydü. Çin Merkez Bankası Başkanı Zhou Xiao Chuan yaptığı açıklamasında Çin’in dış ekonomilere destek olacağını ve iç piyasasını genişleterek ekonomik büyümesine devam edeceğini belirtti. Ayrıca Çin önümüzdeki 2 yıl içerisinde kullanılmak üzere 570 Milyar dolar gibi dev bir rakamı ülkenin 10 ana bölgesinde harcayacağını duyurdu. Bu kaynağın alt yapı, yeni yerleşimler ve ulaşım alanlarında kullanılacağı açıklandı. Bunun yanında Çin vergilerde kesintiye gidileceğini ve alt yapı için harcamaların arttırılacağını belirtti. Bu sayede iç piyasanın haraketli tutulması öngörülüyor ve Çin’in büyümesini sürdüreceği tahmin ediliyor. Çin Merkez Bankası Başkanı Zhou, İMF ile sıkı bir işbirliğine girileceğini ve uluslar arası finans kuruluşlarının destekleneceğini sözlerine ekledi. Çin’in ekonomisinin gelecek sene yüzde 8 ila 9 arasında büyüyeceğinin de işaretlerini veren Zhou bu sayede Çin’in ekonomik krizin önüne geçeceğini belirterek sözlerini tamamladı.[4]

Çin Washington’da gerçekleşen zirveye ağırlığını koymuş gibi gözüküyor. Zirvenin ardından güçlenen ve dünyaya önemli mesajlar veren bir Çin imajı ön plana çıktı. Ülkelerin ekonomi patronları da Çin’in önemine değindiler. Çini yetkililer birçok üst düzey devlet adamı ile bir araya gelerek görüş alışverişinde bulundular. 2 gün süren zirvenin ardından Çin Cumhurbaşkanı Hu Jin Tao Güney Amerika ülkelerinden Kostarika, Küba ve Peru’yu kapsayan gezisine başladı. Hu ve beraberindeki heyet bu yıl 16.si Peru’nun başkenti Lima’da 22–23 Kasımda düzenlenecek olan APEC ( Asya- Pasifik Ekonomik İşbirliği) zirvesine katılacaklar. Bu zirvenin yanı sıra öncesinde Çin için son derece önem taşıyan birçok zirve yapılacak tüm bunlara katılacak olan Hu ve Çin heyeti Latin Amerika gezisinin ardından son durak olarak Yunanistan’a geçecekler. Hu ve Çin heyetinin APEC zirvesi haricinde katılacağı toplantılar ve tarihleri şunlar: Concluding Senior Officials (SOM) Meeting on Nov. 16–17, 2nd Small and Medium Enterprise Summit on Nov. 17, the 20th APEC Ministerial Meeting, the APEC Business Advisory Council 4th Meeting for 2008 on Nov. 17–20, the "Invest in Peru" Forum on Nov.17, the APEC 2008 Chief Executive Officers (CEO) Summit on Nov. 20–22.

Çin Washington çıkartmasının ardından Latin Amerika’ya da ağırlığını koyacak gibi gözüküyor, hatta şimdiden Peru’ya 63 tane araç bağışlamış durumdalar. Bu bölgede halen Tayvan ile ilişkileri olan birkaç tane ülkenin varlığı Çin yönetimini rahatsız etmekle beraber yavaş yavaş o ülkelerde Tayvan ile bağlarını kopartarak Çin ile resmi ilişkiye geçmeyi düşünmüyor değiller. Kostarika daha öncesinde Tayvan’i tanıyorken şu anda artık Tayvan’ı değil Çin’in tanıyor. Bu durum karşısında Tayvan’da bağımsızlık isteyen taraftarların birçoğu da köşeye sıkışıyor. Tayvan’ın dış politikada tutunacak dallarının sayısı giderek azalıyor, kalan ülkeler ise ekonomik olarak çok büyük sıkıntıların içinde oldukları için uluslararası platformda Tayvan’ı destekleyecek güce sahip değiller. İleriki yıllarda Çin ile ikili görüşmelere başlamaları kimseyi şaşırtmasın. Bir nevi parayı veren düdüğü çalar politikası güden bu ülkeler Çin’in yatırımlarını aldıkları takdirde Tayvan’ı bir çırpıda silebilecek ülkelerdir. Tayvan’ın daralan ekonomisi Çin ile rekabet edemeyeceği için gelecek yıllar Tayvan’ın uluslararası platformda sıkışacağı yıllar anlamına gelecektir. Hatta şu anda Çin ile kurulan sıcak ilişkiler belki de bir gün Çin’in ve hatta birçok Tayvanlının hayalinde olan Ana kıta Çin’e bağlanma rüyasının gerçekleşmesi anlamına gelecektir. Bu şu anda bir senaryo olmakla beraber ileride gerçekleşmesi gerçekleşmemesinden daha fazla bir ihtimal olarak öne çıkmaktadır. Çin dünyaya ağırlığını koymaya başladıkça Tayvan’da Çin’in bir eyaleti durumunda yaşamını sürdürecek gibi gözükmektedir. Gerçi Tayvan’da yaşayanların sorunu Çin ile birleşmek değil aslında karınlarının doyup doymaması ile ilgilidir. Elbette Tayvan’da Çin karşıtları az sayıda değildir ama onlar bile Çin’in yapacağı bir askeri operasyonda hemen beyaz bayrağı çekeceklerini söylemektedirler. Uzakdoğu’nun bu karışık bölgesinde daha çok gelişmeler yaşanacaktır. Bu bölgede yaşanan gelişmeleri ve dünyanın diğer önemli meselelerini Çin ve Türkiye ekseninde analiz etmeye devam edeceğiz.


Uğur Rıfat Karlova

National Taiwan Normal Üniversitesi Siyaset Bilimi Yüksek Lisans Öğrencisi

[1] Bu metin Çin’in Xinhua haber ajansının internet sayfasından alıntılanmıştır. http://news.xinhuanet.com/english/2008-11/16/content_10365692.htm

[2] Ekonomİk kriz hakkında güzel bir blog yazısı için bakınız http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=143918&ver=82

[3] CRI online Türkiye sayfasından alıntılanmıştır. http://turkish.cri.cn/281/2008/11/17/1s104834.htm

Hu Jin Tao’nun zirvedeki diğer açıklamalarını İngilizce olarak okumak için bakınız http://news.xinhuanet.com/english/2008-11/16/content_10364284.htm

[4] Daha fazla bilgi için bakınız http://news.xinhuanet.com/english/2008-11/10/content_10351609.htm

 
Toplam blog
: 180
: 4193
Kayıt tarihi
: 13.11.06
 
 

Kariyerini Uzakdoğu sahne ve televizyonlarında geliştiren  sunucu, şovmen, yazar, oyuncu Uğur Rıf..