Cinselliği sınırlamak!

Her insan, içinde başkalarına zararı dokunmayan ve yaşamını bir parça renklendirecek duygular taşıyabilir.
Ve bu doğrultuda, evinizde, yani özel hayat alanınızda, cinsel içerikli yayınları seyretmek kişisel tercihlerinizle ilgili bir olaydır.
Bunun adı da, asla sapıklık olamaz.
Bu tür ihtiyaçlar insanoğlunun ve de tüm canlıların temel içgüdülerinin dışa yansıması olarak algılanmalıdır.
Bu öylesine güçlü bir enerjidir ki, hiç bir canlı bundan kendisini ayrı tutamaz.

Ancak, toplumsal bir yaşam süren insanoğlu için mutlaka uyulması gereken kurallar vardır!

İçinde bulunduğu sosyal yapının, manevi inançların, aldığı eğitimin, yöresel törelerin koyduğu kurallarıdır bunlar.

Karşımıza çıkan ayrıcalıkları da, bu ölçüler içinde değerlendirmemiz gerekir

Önemli olan, cinselliğin sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini kendi toplumsal kriterlerimize göre belirlemektir.

Batı toplumlarında gazete ve dergilere verdikleri ilanlarla birbirlerini bularak sevişen eşler için her hangi bir sakınca görülmüyor.

Kimi kadınların, güzel olan yanlarını bizim kurallarımıza göre biraz da ölçüyü aşarak gösterme eğilimleri ise masum teşhircilik olarak algılanıyor.

Ancak bizim toplumumuzun ahlak anlayışı ve kültürü bu tür ilişkileri hoş karşılamıyor!

Bunun nedeni ise, terbiye edilme biçimlerimizle ilgili bilinç altı duygularda yatıyor.

Yani ergenlik öncesi beynimize adeta çakılan “ağzına biber sürerim haa” tehditlerinden başlıyor.

Masumane bakışlara, yan gözle bakmak, el ele tutuşmalara, sapıklık damgası vurmak gibi!

İnsanların gerçek eğilimlerinin farkında olmadan açlık duyduğu yayınları seyretmek merakı, insanoğlunun çocukluğundan bu güne biriktirdiği sindirilmişliğinin göstergesidir!


En azından bundan sonraki nesil için, okullar da cinsel eğitim anlamında tedbirler alınmalıdır.

Bir süre sonra Avrupa birliği kriterleri kapsamında zaten yerini alacaktır çünkü!!!!!!