Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '07

 
Kategori
Eğitim
 

Çocuğumu hangi okula göndermeliyim ? -2-

Çocuğumu hangi okula göndermeliyim ? -2-
 

“Özel okullar içerisinde hangisi daha iyidir?” sorusunun maalesef ki objektif ve elle tutulur, tek bir cevabı yok. Ebeveyn olarak çocuğunuzun eğitim alacağı kurumdan neler beklediğiniz ve yavrunuzu nasıl yetiştirmek istediğiniz ile orantılı olarak bu beklentiler ve doğal olarak da değerlendirme kriterleri farklılık göstermekte.


Bazı veliler için temel kriter; okulların, OKS ya da üniversite yerleştirme sınavlarında elde ettikleri ortalama puanlar ve bu puanlar neticesinde oluşan klasman grubundaki sıralamaları olarak karşımıza çıkıyor.


Kimi anne-baba, okulun yabancı dil eğitimindeki başarısına odaklanmışken; kimileri de, binaların fiziksel şartlarına, yemekhane ve kütüphanelerine, sosyal ve sportif etkinliklerine, servis durumlarına ve tabi ki fiyatlarına göre değerlendirme yapıyor.


Çocukla direkt olarak ilgilenecek öğretmenlerden, spor ve yaz okulu organizasyonlarına kadar geniş bir yelpazede birçok değişik parametre, öznel birtakım ağırlık ortalamalarına göre velilerin karar alma mekanizmalarında etken rol üstleniyor.


Bana göre birçok ailenin yaptığı yanlış; okulun tercih edilebilirlik ölçütünü, sadece, çocuğun bilumum sınavlarda elde edeceği puanlar ve kazanacağı parlak bölümlere en iyi şekilde hazırlık olarak ele alması. Sonuçta ortaya; çok yüksek puan ortalamaları tutturmuş, en yüksek yüzdelik dilimlerdeki bölümleri kazanmış, oralardan da derece ile mezun olmuş, üzerine bir de master patlatmış, iki yabancı dil konuşabilen ama ana dilinden bihaber kalmış, kendisini ifade etmekten aciz, asosyal, iletişim zafiyetleri olan, özbenliği ve çevresi ile barışık olmaktan uzak bireyler çıkabiliyor.


Bazı eğitim kurumları ise daha okul öncesi çağlardan itibaren bünyelerine katılan küçük bireyleri, öğretim ama en az onun kadar da bilinçli bir “eğitim” programına tabi tutarak; öncelikle, daha beş-altı yaşlarındaki çocukların özgüvenlerinin inşa edilmesine, kendilerini yeterlilikle ifade edebilen, kişilik ve karakter sahibi, sosyal, sorunlarıyla nasıl baş edebileceğini öğrenmiş fertler olarak yetiştirmeye gayret edebiliyorlar.


Daha beş yaşındaki çocuklara; resim, seramik, müzik, İngilizce, satranç, drama çalışmaları, jimnastik gibi alanlarda altyapı yatırımları yapan, organize edilen gezilerle, okullarda yapılan ve üretmeye yönelik etkinlik faaliyetleri ile büyüklerin dünyasından da onlara sinyaller vermeyi amaçlayan, özgür ve yaratıcı beyinler hedeflerken, disiplinden ve sosyal grup psikolojisinden kesinlikle taviz vermeyen eğitim kurumları da yok değil ülkemizde.


Bu tarz kurumlarda yetişen çocuklarla, daha yarışmacı ve puan-sınav-seçenek formatında yetiştirilen çocukların farkını sosyal hayat içerisinde hemen anlayabiliyorsunuz. Bunu anlayabilmeniz için de uzman falan olmanıza gerek yok. Sadece “nasılsın?” diye sormanız bile yeterli olabiliyor çoğu zaman.


Çoktan seçmeli sorulara alışık olan “hipodrom tipi eğitim sistemi”nden gelen çocukların verdiği tutuk, tek kelimelik, çekingen ve ürkek cevapların yanında; özgür ve yaratıcı “kişilikçi eğitim sistemi”nde yetişen çocuklardan alabileceğiniz, açık uçlu sorulara layık açıklayıcı, yorum getirici ve geribildirim verici açık uçlu yanıtları birbirinden ayırabilmeniz gerçekten de çok kolay.


Burada mesele galiba, biz veliler için, öncelikle ne istediğimizi iyi bilmek. “Yarış atları” mı istiyoruz, “sosyal ve kişilik sahibi bireyler” mi? Yarış atı ise tercihiniz, bakınız sınav sonucu ortalamalarına ve ligi şampiyon bitiren kuruma gidiniz kaydınızı yaptırınız. Yok başka şeyler bekliyorsanız hayattan ve hayatınızın anlamı yavrunuzdan, o zaman işiniz biraz daha zor. İyi araştırmalı ve değerlendirmelisiniz.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..