Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '07

 
Kategori
Eğitim
 

Çocukları eğitiyor muyuz?

Çocukları eğitiyor muyuz?
 

Şüphesiz, eğitimin önemi, insanoğlunun çocukluktan bireyliğe geçmesiyle yargısız, önyargısız, felsefesiz ve paradigmasız zihin haritasına ( tabula rasa ) kişilik, karakter, öncelikler, idealler ve bakış açıları oluşturan, düşünsel arka plandan pratik eyleme dönüşecek kodların belirlenmesidir. Yine halkın bakış açısıyla, eğitimden çok şey, hatta her şey beklenmektedir. İşsizlikten, ekonomik problemlere, adaletsizlikten sahtekarlığa, tepkisizlikten hırsızlığa, medya maymunluğuna kadar fakirlik ve görgüsüzlük eksenli medeniyetsizliklerde, eğitim "eksikliği" üzerinde durulur. Eğitim, "eksik" olmasa, "tam" eğitim ideali gerçekleşebilse, bu sihirli formül, bütün çözümlerin içine depolandığı bir kimyasal element gibi bir açığa çıkacak ve ülkenin kaderini değiştirecek.

Bu popüler ve pragmatik bakış açısının eğitimin içerdiği süreç ve basamakları en azından kavramsal olarak hesaba kattığı söylenemez. Eğitimin bu açıdan ele alındığı onlarca, yüzlerce tanıma bakılırsa, eğitim kavramı köken itibariyle eğ, eğmek, fiil kökünden türetilmiş ve bükmek, uygulamak, öğretmek, yetiştirmek, geliştirmek, alıştırmak, egemenlik altına almak, yenilgiye uğratmak, ezmek, kırmak, yönlendirmek gibi anlamlara gelmektedir. Fiilin kökünden hareketle bir tespit yapabilmek için, öncelikle eğilecek bir "şey" ve "eğ"ecek bir irade şarttır. Bu analizi yapmak üzere kaleme alınan Dr. Ahmet Yayla’nın Eğitim Kavramının Etik Açıdan Analizi isimli makalesi , kelimenin kavramsal köklerine mahirce iniyor. İngilizce’de educate ile karşılanan sürecin kökleri bu açıdan önemli: “Education sözcüğü Latince bir kökten türetilmiş olup ‘educare’ ve ‘educere’ sözcüklerine karşılık gelmektedir. ‘Educare’ sözcüğü, öğreneni özel bir beceriyle donatmak için talim ettirmek anlamına gelir. Söz konusu beceri, genellikle fiziksel beceridir; bir mühendisin, bir su tesisatçısının, bir ustanın el mahareti gibi. Educare normal olarak özel bir iş ya da meslekle bağlantılıdır.

Eğitime educare yaklaşımı öğrencileri halihazırda mevcut sisteme alıştırmayı tasarlayan bir yaklaşımdır ve sertifika, diploma ya da konuya çalıştığını gösteren bir belge vermek suretiyle bir vasfın kazandırıldığının yazılı onayı müfredatın olmazsa olmaz bir koşuludur. Oysa eğitime educere yaklaşımı, ilk başta bir yetkinleşme; öğrencilerin hem dünyayı hem de kendilerini keşfetmelerine izin verme; herhangi bir pragmatik nedenle değil, kişi olarak fikirleri ve becerileri içkin olarak değerli olduklarından fikirleri izlemek ve becerileri geliştirmek anlamını içermektedir." Yayla, Eğitimin insan için geçerli olduğunu ve hayvanların yetiştirilmesinde bu kelimenin kullanımının doğru olmadığını savunuyor: "Eğitilmiş insan denildiği zaman aslında kastedilen insanın bilişsel yönden yetiştirilmesidir."

Modern toplumlar, "educare" yaklaşımından "educere" yaklaşımına geçerken geçmişte popüler olan "öğretim" metodunun pabucu dama atılmış, daha yumuşak bir yorumla ikincil duruma düşmüş gözüküyor. Yeni yaklaşımda eğitim, bireye bir şeyler öğretmekten çok, "davranışlarını istenilen yönde değiştirmesini" amaçlayan bir metoda dönüşürken, en kestirme yoldan, bir paradigma değişimini, yani bilgiler yığınını insanların kafalarına doldurmayı değil, bizatihi insanları değiştirmeyi planlıyor. Buradaki temel soru şu olmalıdır: İnsanlar nasıl değişirler? Eğitim, insanların değişimini sağlayan bir araçtır, kabul, ancak doğru metotları uygulama fırsatı olmasa da, bir interaktif öğretim sürecinin "eğitim" olarak nitelenmesi değişimi başlatır mı? Peki, değişim her durumda arzu edilen bir sonuç mudur? Değişme, başlatılabilen bir aksiyon mudur, bir sürece yayılır mı, yoksa anlık olarak olup biter mi? Eğer bir irade ile başlatılabiliyorsa, bir irade ile de durdurulabilir mi?

Burayı bir örnekle açarak devam etmeyi uygun buluyorum, örneğimizde, ben, bugün, düne göre değişmiş olayım. Yani, bugün, dün durduğum yerde değil, hayata karşı çok başka bir yerdeyim. Güzel, peki neden? Yani dünkü yerimin nesi vardı, durduğum yeri neden “muhafaza” etmedim de değiştim? Dün sabah kalktığımda konuşlanmış olduğum mücerret yer, aradan yirmidört saat geçtiği halde, ben yeni şeyler duyduğum ve yeni şeyler söylediğim halde, yeni insanlar gördüğüm ve tanıdığım halde, yeni kitaplar okuduğum, yeni görüşlere tanık olduğum halde değişmemelimi idi? Eğer değişmeseydi, tüm bu yaptıklarımı nasıl açıklayabilirdim? O halde aradan geçen yirmidört koca saatin ne anlamı kalırdı? Yaşamanın insana kattığı değerler, tekamül etme, tecrübe, deneyim bilgi ve ihtisas anlamında bir katkısı varsa bu yirmidört saatin, benim değişmemem neyi açıklayacaktır peki?

O halde bir de değişmediğimi varsayalım, düne göre durumumu, düşüncemi, bakışımı "muhafaza" ediyorum. Yani dün sabah kalktığımda konuşlanmış olduğum mücerret yer, aradan yirmidört saat geçtiği halde, ben yeni şeyler duyduğum ve yeni şeyler söylediğim halde, yeni insanlar gördüğüm ve tanıdığım halde, yeni kitaplar okuduğum, yeni görüşlere tanık olduğum halde değişmedi. Bunun iki geçerli sebebi olabilir: Birincisi, tüm bu yaşadıklarım sonucunda kendimde meydana gelecek olan değişimin sonuçlarının iyi olacağına inanmıyorum. Ya da, ikincisi, benim bulunduğum yer zaten değişme ihtiyacı olmayan bir nokta, ben olabileceğim en iyi konumdayım, dolayısıyla hayatta bulunmak istediğim yer, “ideal”im her ne ise, onu zaten gerçekleştirmiş durumdayım, bu durumda benim değişmem demek, halihazırda içinde bulunduğum ideal noktadan uzaklaşmak demektir. O halde, bu tek taraflı değişim benim için her durumda iyi bir sonuç yaratmayacaktır. Öyleyse, değişime direnmenin iki nedeninden birincisi, değişimin niteliğine, ikincisi ise "ben" im durduğum yerin özelliğine bağlıdır. İstisnasiz tüm değişimler mutlak olarak beni daha "iyi"ye götürecek niteliklere sahip olmayabilir, ya da ben kendimi konumlandırdığım yer itibariyle değişime ihtiyaç duymuyor olabilirim.

Şimdi çocuklara neyin eğitimini verdiğimizi sorgulamak zamanıdır.

 
Toplam blog
: 7
: 562
Kayıt tarihi
: 29.05.07
 
 

Dış ticaret, yabancı sermaye ve dış ticaret finansmanı alanında çalışıyorum. ODTÜ Uluslararası İlişk..