Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çok geç olmadan...

Çok geç olmadan...
 

İnsan ömrü sonsuz değil. Ne zaman, nerede ve ne şekilde bu dünyadan göçüp gideceğimizi hiç birimiz bilmesekte, bir gün hayata veda edeceğimiz kesin. Bunu hepimiz elbetteki çok iyi biliyoruz ama kısacık hayatımızı gereksiz kavgalar, kıskançlıklar ve yıkıcı hırslarla cehennem azabına çevirmekten de geri durmuyoruz. Oysa hayat öyle kısa ki... Neden bize verilen bu zaman dilimini güzel ve faydalı işlerle geçirip sevdiklerimizle paylaşmak yerine bu şekilde davranıyoruz bilmiyorum.

Dünya hızla kirleniyor ve ısınıyor. Böyle giderse yüz yıl sonra yaşanacak bir yer olma özelliğini tamamen yitirecek. Ancak biz bunu görmüyoruz bile. Kendi kişisel hırslarımız ve takıntılarımızla başbaşa kalmayı tercih ediyoruz. İyi ama neden? Soluyacak temiz havamız, içecek suyumuz, canımız sıkıldığında başımızı kaldırıp izleyeceğimiz mavi gökyüzü olmayacaksa ne anlamı var hırslanmanın, kavga etmenin ve delice koşuşturmanın.

Yaşamın temeli olan sevgi, bağışlama, sorumluluk ve üretkenliğin yerini sadece hırs ve kavga aldıysa insan ne kendine, ne başka insanlara, ne de yaşadığı dünya ya özen gösterebilir sonuçta.

Bazen durup bunları düşünüyorum ve her şey çok boş geliyor bana. Boş yere çalışıp didindiğimizi düşünüyorum. Yaşamımızın temel kaynakları hızla tükeniyor, bir daha geri dönmemecesine yitip gidiyor. Bizse hiç bir şey yapmıyoruz, hatta durup seyretmiyoruz bile yok sayıyoruz: Hava kirleniyor soluk alamıyoruz, denizler içinde barındırdığı canlı yaşamıyla birlikte ölüyor aldırmıyoruz, gökten yağmur yerine çamur yağıyor ama biz hala falancanın ayağını nasıl kaydırırım diye düşünüyoruz.

Biz hala birbirimizi yemeye devam edelim: İnsanları inançları, milliyetleri, cinsel tercihleri yada düşünceleri farklıdır diye dışlayıp rahat edelim. Yüz yıl sonra dünya kocaman bir çöle döndüğünde ne önemi kalacak ki ötekileştirip dışlamanın, ya da başarılıdır diye kıskanıp ayak kaydırma oyunlarına başlamanın. O günler geldiğinde bu hastalıklı düşünceleri barındıran başımızı hangi dağlara taşlara vuracağız acaba.

Hayat kısa, insanoğlu ölümlü dostlar. Çok geç olmadan herkesi tüm farklılıklarıyla birlikte kabul edip sevmeyi öğrenmeliyiz. Yaşadığımız dünyanın bizim daimi evimiz olduğunu anımsamalı ve evimizi yeni baştan düzenlemeliyiz. Hava kirleniyor, denizler kuruyor, su kaynaklarımız yok oluyor ve bunları yapan bizleriz. Bir gün evimiz, içinde yaşanması mümkün olmayan ışıksız ve susuz bir viraneye dönüştüğünde şimdi hayatlarımızı biçimlendiren ayrımcılıkların, kavgaların, kıskançlıkların aslında kocaman bir hiç olduğunu anlayacağız ama çok geç olacak. Geç olmadan gerçekleri görebilmemiz dileğiyle....

 
Toplam blog
: 130
: 5076
Kayıt tarihi
: 08.08.06
 
 

Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümü mezunuyum. Şu anda Marmara Üniversitesi ..