Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '07

 
Kategori
Sinema
 

Constantine

Constantine
 

Bir filmden sonra akılda kalabilecek iki şey vardır:

Birincisi filmin görsel etkileşim gücü, ikincisi ise aklımıza ve duygularımıza çizdiği resim.

Constantine de böyle filmlerden... Her ikisini de akılda bırakan, bir kez daha içsel sorgu yapmamızı sağlayan filmlerden bir tanesi.

Dünya üzerindeki insanlar için melekler ve şeytanlar bahse tutuşur: Kim daha fazla nüfuz sahibi olacaktır. Bu arada tanrı insanlara karışmayan bir çocuktur ve bütün seçimler insanlara aittir. İncil’den alıntılarla, dualarla şeytanın önüne geçilmeye çalışılır.

Şeytanla karşı karışa gelen kahramanımız constantıne şeytanın ele geçirmeye çalıştığı güçlü kimliklerden biridir. Küçüklükten beri olağanüstü görüntüler geçer gözlerinden ve ölmeye karar verir Katolik’ dir Müslümanlarda olduğu gibi onlarda da intihar doğrudan cehenneme gitmektir.

Maalesef Constantın intihar ederek cehenneme gitmiş ve bir şans daha sunularak dünyaya geri dönmüştür. Artık bu dengeyi sağlamak ve cezasının affı için çabalamaktadır, Angele ‘ya rastlar ikiz kardeşlerden dedektif olanıdır. Kardeşi de gördüğü doğa üstü görüntüler nedeniyle psikiyatr klinikte tedavi görürken kendini öldürür.

Cehennem insanı olmuştur artık ama Angela inanmaz kardeşinin intiharına ona göre iyi bir Katolik’ dir kardeşi ve constantınle kilisede kesişir yolları ; birlikte dünyaya adım atmaya çalışan şeytanın oğlunu engelleyerek insanlığa iyilik yapmak ve cezasını hafifletmek için felsefe ve inanç bileşkesiyle yol alırlar…

Film gerçekten bize cennet ve cehennem sorgulamasını yaptırır ve düşünülen şudur demek ki bahse tutuştukları için şeytanlar ve melekler kargaşası insan ilişkilerine de yansıyor dikkatli düşünce anımsıyoruz ; yaşadıklarımızı sorguluyoruz ve zaman zaman diyoruz ya hani kötüler kazanıyor veya hak yerini buldu diye çeşitli söylemlerimiz vardır ya bunlar haklı söylemler olabilir…

Bizler neler yapıyoruz peki; kimden yanayız? En çok hangi taraflarımız ağır basıyor ? Kötü olup kazanmak mı ? İyi olup kaybetmek mi? Hangi tavırla duruyoruz yaşamın karşısında acaba?

Kendi adıma bir şeyler söylemem gerekiyor : Ben yaşama verdiklerimizi geri aldığımıza inanlardanım, üniversitedeyken yaz aylarında sıklıkla çıktığımız Toros dağlarında denediğimiz bir yöntem vardı bu felsefeye inanıyorduk fakat eyleme geçirilmemiş bir tezdi, konu açılmışken toroslar 3000 metreye ulaşan devasa bir güzellik bu güzelliği bir ara detayla resmedeceğim sözünü verip konuya dönmek istiyorum. Biz dağlara merhaba diyorduk kayalara çarpıp dönen ses de bize merhaba diyordu ve dünyaya yayılıyordu merhabamız ve bizler anlamıştık dünyaya ne söylersek aynısını alacaktık dünyanın tılsımı aslında bizlerdik.

Zaman zaman bizlerde yorulsak yaşamdan inançlı ve kararlı ve her daim iyi yürekli olmamız gerektiğinin bilincinde yaşamaya çalışıyoruz tabi ki bizlerde etten kemikten insanlarız hatalar yaparız, kalpler kırarız ama nihayetinde farkına varmaktayız yaşama neler armağan ettiklerimizin …

Constantıne aslında herkesin içinde var olan bir bakış açısıdır kelimelere dökmesek bile derinlerde bir yerde konaklayan düşüncelerimizdendir. Film 2004 ABD yapımı olmasına rağmen gecikmeli olarak izleyenlerdenim eğer ki benim gibi izlemeye geç kalmış olanlar varsa tavsiye ederim.

Aksiyon şahane cehennem sahneleri uzun zaman aklınızdan çıkmayabilir, filmin fiziki yapısını izlerken görmüş olacağınızdan ruhsal yapısını anlatmakla yetindim. Son söz; hepimiz bu çizgide meleklerin yanında olalım.

 
Toplam blog
: 9
: 896
Kayıt tarihi
: 01.09.06
 
 

Artık hakkımda söyleyecek bir şey yok. Kelimelerin büyüsünü kaybettiğine inanıyorum ve sessizliğe sı..