Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '08

 
Kategori
Siyaset
 

Cumhuriyet; krallık, şeflik, ayrıcalık ve seçkinlik

Devredilemez haklar;

Cumhuriyet; krallık, şeflik, ayrıcalık ve seçkinlik gibi üstünlük anlayışlarının yerine halk kavramını koyar. Her bir ilkesi ile kendi içinde bir bütünsellikle işleyen yönetim biçimidir. Devlet önünde her birey eşit haklara sahiptir. Hakkın kullanımı, geliştirilmesi ve korunması hürriyeti devlet güvencesi altındadır.

Evrensel temel haklar ve doğuştan hakların vazgeçilmezliği cumhuriyetin temel önceliğidir. Kimseye nüfuzundan, makamından ve diğer fiziki hatta parasal gücünden ötürü ayrıcalık tanınamaz.

Anayasa güvencesi altındaki; yaşama, barınma, çalışma, teşebbüs hürriyeti, sağlıklı bir çevrede yaşama, vücut bütünlüğü hakkı, seçme ve seçilme hakkı, inanç hürriyeti gibi devredilemez kişi hak ve hürriyetleri cumhuriyetin en temel nimetleridir.

Bu hak ve hürriyetlerin yasalar ve hukuk sistemi ile adil dağılımı ve kullanımını sağlamak devletin en önemli ödevidir. Vatandaşlar kanun önünde eşittir. Cumhuriyetin hiç bir kurum ve kuruluşu hiç kimseye; üstlendiği görev ve bulunduğu makamdan dolayı bir ayrıcalık ve seçkinlik statüsü vermez. Bu görevlerde bulunanlar görev ve yetkilerini; görevlerini belirleyen yasalar çerçevesinde, cumhuriyetin eşitlik ilkelerine bağlı kalarak yürütürler.

Cumhuriyetin bu temel ilkeleri çerçevesinde, hakkın kullanımı ile kişi hak ve hürriyetlerinin eşit dağılımının işlevsel olabilmesi için toplumsal dinamiklerin de aktif olması gerekir. Bu bağlamda demokrasi; en temel vazgeçilmez olarak sosyal yaşamda yerini alır. Demokrasi halkın yönetime katılma yoludur. Değişik demokratik kitle teşkilatlanmalarında en yaygın katılımın gerçekleşmesi yoluyla, iç denetim dinamiklerinin gelişmesi amaçlanmıştır.

Öncelikle siyasi partiler; ülke yönetimi için farklı çözümler üreterek ve bunun propagandasını yaparak, halkın bu anlamda fikir üretme sürecine katılımını sağlarlar. Üretilen alternatif çözüm önerileri siyasi ve toplumsal muhalefeti oluşturur. Böylece toplumsal denetim dinamikleri tabana yayılarak, kamuoyunun kendi hakkını sahiplenme bilinci oluşmasını sağlar. Bunu da oy kullanarak, aday olarak, değişik demokratik kitle teşkilatları platformlarında fikir hürriyetini kullanıp kamuoyu önünde açıklayarak yapar.

Direkt katılım yolu olan siyasi partilerin bu özellikleri cumhuriyete yakışır düzeyde değildir.

Siyasi partiler gerek program ve gerekse teşkilatlanma olarak katılımı sağlayan değil önleyen bir bozukluk içindedir. Halkın seçime hakkını kullanması bağlamında birilerinin seçtiğini seçmesi olduğunu görüyoruz. Aday olabilmek için yasalarda olmayan kıstaslardan olan; parası olan, kıyafeti uygun olan, partiye egemen olan kumpanya ile bağlantısı olan gibi niteliklere sahip olmayanlar sadece oy kullanabilirler. Parti içinde ve tüzüklerde yazılı olan demokratik kanallar, seçmen iradesi ile kullanılamamaktadır.

Önümüzdeki yıl içinde yapılacak olan genel seçime işte böyle bir manzara ile gideceğiz. Şirketleşmiş, aile kumpanyasına dönmüş, üye iskeleti yerine finansörlerin sırtında yaşayan siyasi partilere oy vereceğiz.

Cumhuriyetin istediği parti; üyelerin aidatları ile ayakta duran, gurupçukların kişisel fikirleri parti karakteri olmamış, bu işi meslek edinmemiş üyelerin hür iradelerinin egemen olduğu bir partidir. Ülke sorunlarına çözüm üretmek yerine halkın hassasiyetlerini sömüren, kaptığı koltuğu bırakmamak için her türlü arsızlığı ilke edinmiş politikacıların partilerine oy vereceğiz. Sokaktan bakınca görünen bu ne yazık ki.

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..