Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '08

 
Kategori
Felsefe
 

Cumhuriyet ve Demokrasi -6

Cumhuriyet ve Demokrasi -6
 

Cumhuriyet ve Demokrasi – 6. Bölüm

Bizim ülkemize gelince; nüfus çok, para yok. Tüketim çok, yatırım az, üretim yok. Kaynak çok Değerlendiren yok. İsraf çok. Tasarruf yok. Bir de toplumda ortak oluşturulmuş kültürel kıymet ve değerlerin korunup paylaşımı yok. Vatandaşlar arasında hak, hukuk adalet yeterince gözetilmiyor. Haktan hukuktan yana eşitlik bozulmuş durumda. Dolayısıyla bu olumsuzlukların hepsi sürekli alttan kaynayan düdüklü tencere misali içindeki kaynadıkça düdüklü içindeki hava basıncının artarak düdüklü tencereye olan baskısı gibi toplumdaki sürekli çözülmeyip çoğalarak artan sorunlar da önce vatandaşı sonra ülkeyi sıkıştırıp baskı oluşturmaktadır. Oluşan baskılara her geçen gün sıkıntılarımızı artırmaktadır.

Bunun nedenleri elbette çoktur. Ama bana göre en önemli nedenlerden biri bu ülkede konuşan sayısı çok fazla. İş yapan sayısı yok, denecek kadar çok az. Çünkü ülkemizdeki demokrasi anlayışı, akıldan ilimden yana olan iş yapma kültürü üzerine inşa edilmemiştir. Aksine hep boş ve çok konuşma kültürü üzerine kurulup inşa edilmiş olduğundan, sorunları çözmek için göreve talip olanlar bile hep sistemden şikayetçi olduklarına göre, böyle bir ülkede işler nasıl çözülür. Böyle bir ülke daha güzel nasıl yönetilir. Bu gün için bunu anlamak daha çok erken ve mümkün değil. Çünkü yöneten de yönetilen de bu sistemden şikayetçi. Bu nasıl bir iştir. Anlamak mümkün değil. Çünkü kanunları yapan da. Yaptıkları kanunlarla ülkeyi yönetirken şikayet eden de yine kendileri.

Kendi oluşturdukları sistem içindeki kanunlarla ülke yönetimine talip olan siyasetçilerin hep kendileri olduğundan halkın bunları anlaması bu cehalet içinde şimdilik mümkün değil. Bir süre daha diledikleri gibi kanun çıkarıp diledikleri gibi de yönetebilirler. Çünkü demokrasi bir eğitim, bir kültür işidir. Çağdaş demokrasi için halkın belirli bir düzeyde bilgi birikimine sahip olması gerekir. Yoksa bizim ki gibi kör, topal yürüyen bir demokrasi olur.

Demek ki, toplum olarak bu sistemi doğru anlayıp, yerli yerine oturtup yeterince faydalanabilmemiz, doğru seçim yapıp, genelin menfaatine doğru yönde oy kullanılabilmesi için her şeyden önce seçmen yaşına gelen çoğunluğun, çocuklukta uzuvlarına hüner kazandırmaya yönelik kullandığı şuursal akıldan, kurtularak bilinçlendirilmiş irade kullanan seçkin bir akla sahip olup, böyle bir aklı kullanma dönemine geçmesi gerekir. Onun için toplum olarak yaşadığımız bu sistemde ne zaman çocukluk denilen dönemden kurtulursak, işte o zaman kanıp kandırılmaktan da kurtuluruz.

Toplum olarak bu tür sıkıntılardan kurtulmanın tek çaresi. Bana göre bizi yönetenlere yada bizi yönetmeye talip olanlara ne zaman ki, kendimizi kandırıcı çocuksu sorular sormaktan kurtulur. Arkasından da ne zaman sorgulayıcı soru sorma dönemine geçersek, işte o zaman bilin ki, demokrasiyi anlayıp demokrat olma yolunda ilk adımı atmış oluruz. Aksi takdirde daha çok uğraşıp didişiriz.

Çünkü bizim demokrasi kültürümüz matematiksel sayı çokluğuna bağlanmış. Halbuki bu gün için dünyadaki ileri demokrasi anlayışı halkın her kesimine hitap eden, bireyin hak ve hukukunu gözeten çoğulcu demokratik sistemdir. Kısacası herkesin yararına olan halk uzlaşısıyla elde edilen millet çoğulculuğudur.

Bunun dışında sürekli konuşup, sürekli şikayet eden bir toplum çözümsüzlük içinde sancılanıp kıvranırken sürekli sorun üretir. Sorunlar ekonomiyi zorlar. İşsizliği çoğaltıp fakirliği artırır. Fakirin gözü zenginin parasında, malında, mülkünde, yaşantısında olurken. Zenginin gözü de sürekli fakirin iş gücünde, emeğinde olur. Dolayısıyla biri sömürülmekten kurtulmaya çalışırken, biri sömürmeye daha fazlasıyla devam etmek ister. İşte demokraside demokratlıkta tamda bu noktada devreye girer. Hem ülkelerin hem de insanların can simidi olur. Üretim ve paylaşımda adalet içinde uzlaşı sağlanacağından, toplumun huzur bulup mutlu yaşaması sağlanır.

Onun için ülke ekonomisindeki sürekli darboğaz, sürekli kısır döngü ülke içindeki çekişmeleri artırır. Artan çekişme sürekli ekonominin daralıp paylaşılan pastanın küçülmesini yada el değiştirmesini sağlar. Bu da ülkeye hiçbir şey kazandırmaz. Onun için bu yöndeki bir çekişme ülke ekonomisini sürekli daraltır. Paylaşılan pastayı küçültür. Gerginliği artırır. Artan gerginlik ülkedeki huzuru bozar. Çözümsüzlüğü artırıp çoğaltır. Çözümü de her geçen gün biraz daha zorlaştırır. Artıp çoğalan çözümsüzlükler ülkedeki tüm sıkıntıları katlayıp çoğaltarak büyütür. Büyüyerek artan sıkıntılar her geçen gün toplumun kırılganlığını artırır. Artan kırılganlıklar bizleri birbirimizden ayırıp uzaklaştırır. Kısacası toplum her geçen gün birbirinden uzaklaşıp ayrılarak ayrışmayı sağlar.

Sonuç, ayrışan toplum sonunda millet olma özelliğini kaybeder. Millet de devlet olma özelliğini kaybeder.

Sevgi ve saygılarımla. ./...

Cahit KARAÇ

 
Toplam blog
: 322
: 1004
Kayıt tarihi
: 08.03.08
 
 

1953 Elbistan doğumluyum. Lise mezunuyum. Kamuda çalışıyorum. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Ken..