Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '10

 
Kategori
Psikoloji
 

Davranışa Gerekçe Bulmak

Davranışa Gerekçe Bulmak
 

İçimizdeki kameralara mı oynuyoruz?


Her insan, davranışlarını baskı altında kalmadan ve kendi kararlarıyla gerçekleştiğine inanır veya inanmak ister. Her insanın bazı tutumları vardır; bazı şeyleri severiz, bazı şeylere inanmayız, bazı şeyleri istemeyiz. Bazen davranışla tutumlarımız arasındaki çelişkiyi sözlü olarak dışarıya da vururuz : “Aslında bu tarz filmleri sevmem ama sen istiyorsan gidelim” gibi cümlelerle. Fakat bazı durumlar vardır ki bu tip çelişkileri ne sözlü ne de başka bir şekilde dışa vurup açıklayamayabiliriz. Bunu dışa vuramamak içimizdeki çelişkiyi büyütebilir, çelişkiden kurtulmak için çelişkiyi azaltmaya çalışabiliriz. Davranışımızı aslında istediğimiz için gerçekleştirdiğimize kendimizi inandırmak gibi. Fakat, bir arkadaşımızın yazdığı yazıyı okurken o yazıyı beğenmediğimiz halde arkadaşımızı kırmamak için yazısını beğendiğimizi söylemek, o yazıyı o andan itibaren gerçekten beğenmeye başlayacağımız anlamına gelmemektedir. Bu durumda gerekçemiz vardır: arkadaşımızı kırmamak. Böyle bir gerekçemiz olması bizi rahatlatır, onu kırmamak için yalan söyledim deriz kendimize.

Festinger ve Carlsmith’in bir araştırmasından örnek vereceğim. Bir deneyde deneklere çok sıkıcı ve amaçsız bir iş yaptırılıyor: bir tahtaya tek tek çivi çakmak sonra bunları tek tek çıkarmak. Deney bitince, bu işi yapan deneklerden bir şey isteniyor: deneye katılacak sıradaki kişiye bu deneyin çok zevkli olduğunu söylemek. Bunun karşılığında onlara para verileceği de söyleniyor. Deneklerin yarısına 1$, yarısına 20$ veriliyor bu hizmetleri karşısında. Bir süre sonra başka bir yer ve mekanda bu deneklere katıldıkları deneyler hakkında sorular soruluyor. Sorulardan biri de bu çivi deneyini ne kadar çok sevdikleri. Sizce 1$ alanlar mı, 20$ alanlar mı deneyi daha çok sevmiştir? İçinizden geçen cevap maalesef yanlış, doğru cevap 1$. Neden mi?

20$ alanların deney hakkında yalan söylemeleri için yeterli bir gerekçe var çünkü: “Yalan söyledim çünkü ucunda 20$ vardı” gibi. 1$ ise yalan söylemek için yeterli bir gerekçe olmadığı için kimse bunu gerekçe olarak göremeyip çareyi tutumlarını değiştirmekte, yani deneyi gerçekten sevmiş olmalarına kendilerini inandırmakta çare bulmuşlardır. Neden yalan söyledim sorusuna cevap olarak “Çünkü 1$ aldım” değil de, “Aslında yalan söylemedim deney zevkliydi”.

Bu örnekte de olduğu gibi, bazen davranışlarımızı açıklamak için gerekçe bulamadığımızda o davranışa inanabiliriz. Hatta bazen söylediğimiz yalanlara inanabiliriz.

Bu konuyla ilgili bir örnek de ailelerin çocuklarına bazı davranışları öğretmek ve eğitmek için cezalandırma yoluna başvurmaları ile ilgili verilebilir. Eğer bir çocuğa çok ağır bir ceza verilirse, örneğin “Odanı toplamazsan bir hafta televizyon izleyemezsin” gibi, çocuk bu cezaya maruz kalmamak için odasını toplar, ama odasını dağıtma konusunda eğitilmiş olmaz. Çünkü odasını o an sırf televizyon hakkı elden gitmesin diye toplar. Fakat odasını ilerleyen zamanlarda tekrar dağıtacaktır. Halbuki daha hafif bir ceza verilse, çocuk kendisine geçerli bir gerekçe bulamayacağından kendisini aslında odasını toplamanın o kadar da kötü bir durum olmadığını inandıracaktır.

Bu duruma bir örnek daha Aaronson ve Carlsmith’in bir deneyinden vermek istiyorum: çocuk deneklerle çalışıp az veya çok baskı ile güzel bir oyuncakla oynamamaları sağlanmıştır. Bir süre sonra, az baskı yapılan çocukların o oyuncağı eskisi kadar çok beğenmedikleri gözlenmiştir ve onları gözleyen biri yokken bile oyuncakla ilgilenmemişlerdir. Çok baskı kurulan çocuklar ise, onları kimse izlemezken hemen o oyuncakla oynamaya devam etmişlerdir.

Bu örnekler aslında hayatta nerede olursa olsun; okulda, işte, evde vs. Baskı ile bir şey öğretmenin boşuna emek sarf etmek olduğunu, az baskı ile daha kalıcı sonuçlar elde edilebileceğini göstermektedir. Fazla baskı kişi için bir gerekçedir, baskının az olduğu yerde gerekçe yetersiz kalacağından kişinin tutumu, yani o iş hakkındaki düşünceleri değişecektir.

 
Toplam blog
: 10
: 5438
Kayıt tarihi
: 07.10.09
 
 

Ayse Ipek Bilen Koc Universitesi Psikoloji Bölümü  California State University Long Beach..