Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '09

 
Kategori
Fotoğraf
 

Değerlerimiz: Süreyya Martin, "Sen Beni Görmedin"

Değerlerimiz: Süreyya Martin, "Sen Beni Görmedin"
 

Süreyya Martin -Foto SmyrNazan


Geçen hafta, Tarihi Havagazı Fabrikası Sergi Salonu'ndaki fotoğraf sergisinden söz etmiştim. Fotoğraf sanatçısı Süreyya Martin'in benzersiz fotoğrafik belleğinin bu ürünlerini izleyince, taşınması ağır gerçeklere ne denli olgun ve ağırbaşlılıkla baktığını, simgesel anlam aratmaksızın kullandığı dilin ne doğal, ne dolaysız olduğunu, sinematografik tadlar da bırakacağını, belleğinizden en az bir fotoğrafını, yaşam boyu silemeyeceğinizi anlıyorsunuz.

Süreyya'yı yıllar önce Ebruli Turizm'in bir kültür gezisinde tanıdım. O yaz, Güneydoğu Anadolu'nun sarı sıcak gezisinde, ensesinde fotoğraf makinesi askı iziyle yanan, arka dörtlüde kaynaşan, "fotoğraf"a asla "resim" demeyen (!) dört arkadaş olduk. Arka dörtlü olarak durduğumuz her yerde ören yerlerini anlatan kılavuzumuzu dinlemeye çalışıyor ama birinci dakikanın sonunda, fotoğraf sevdasından, dördümüz dört bir yana dağılıyor, herkesin koltuklarına yerleştiği otobüs tam hareket etmek üzereyken arka kapısından en son biz kıkırdaşarak biniyorduk.

Resmiye Hanım tanıştırdı beni Süreyya ile... Sonra arkada, ellerinde fotoğraf makinelerini okşayan iki arkadaşı daha gösterip "Haydi kaynaşın!" dedi. Alparslan'ın içtenlikle gülümsemesini, Recep'in "Tabii kaynaşırız!" deyip attığı acele kahkahasını unutamam. İlginçtir hemen fotoğraftan konuşmaya başladık Süreyya ile... "Biliyor musun..." dedi. "Dün Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi'nin karşısındaki kaldırımda yürüyordum, tiyatronun önünden, tam ters ışıktan bir fotoğraf geliyordu: Çiçekçi bir kadın! El arabasını çekiştiriyordu, arabası çiçeklerle doluydu! Ama içindeki makarada iki fotoğraflık filmim vardı, objektifi de body'ye takıncaya dek geçti, gitti..." Üzgün gibi bir tümce kurmuştu ama üzgün değildi, pırıl pırıl bakıyordu. O, fotoğrafını zaten çekip belleğine asmıştı.

Süreyya, upuzun iri dalgalı kara saçları, keskin yüz hatları, Carmen bakışları, hiç makyaj yapmadığı iri gözleriyle, Şadan Gökovalı'nın üzerine şiir yazdığı saçlarını düzeltirken güzel elleriyle tane tane konuşarak anlatıyordu... Sonraki yıllık izinlerimizi değerlendirdiğimiz çok yolculukta, hafta sonları İzmir çevresine düzenlenen kısa soluklu Ebruli gezilerinde arkeolojinin izini sürdük, mitolojik anlatılara dalıp çıktık ama hep fotoğraf çektik, konuştuk, bobin takıp çıkardık, fotoğraf çektik...

"Sen Beni Görmedin"deki 12 Eylül fotoğraflarında, artık görmezden gelinemeyen günlerin net fotoğraflarını gördüm. Süreyya'nın yüzünde ise, yılardır kafasında tasarladıklarını 1 Eylül'e yetiştirmenin tatlı yorgunluğu vardı. Son aylarda çalışmalarını gecelerine yığan sanatçı arkadaşım sessiz seslerle haykırmış. Bir yanda işkence, bir yanda yürüyen gündem... İnsanlar birbirlerini duyumsamadan yaşamışlar!.. Yaşam bize üç maymunu oynatmış!

Hazırladığı albümün giriş yazısında Süreyya Martin şöyle diyor: ".... Nasıl 'İnsan' olunacağının binlerce destansı örneğini gösteren o güzelim çocukları unutmadım… Bu sürecin bize, insanın ne kadar “harikulade” ve ne kadar alçak olabileceğinin binlerce kanıtını gösterdiğini unutmadım. ..." O süreci yaşayan mağdur ailelerin çocuklarına bağışladığı albümüne göz atabilirsiniz.

Aşk olsun Süreyya!..

Sergi ayın 14'üne değin açık. Sanatçımız hep orada. Her fotoğraftan ağır başlı senfonik bir ezgi duyacaksınız, gözleriniz kulak kesilsin. O görkemli fotoğrafları, o "çocuklar" da görüyordur, ben bunu gördüm!.. O günlerin sergilendiği salon bir bütün olarak anıtlaştı gözümde; çıt çıkarmaya çekinerek, akustiği bozmaya kıyamayarak, Süreyya ile fısıltıyla konuşurken çektiğim fotoğrafların her patlayan flaşında içim de titreyerek parmaklarımın ucunda dolaştım.

Nicelerine Süreyya!

 
Toplam blog
: 101
: 2403
Kayıt tarihi
: 18.11.07
 
 

İzmir'den merhaba! İzmir'de, Göcek'te, Marmaris'te, Milas'ta, Söke'de, Bodrum'da sonra yine İzmir..