Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '15

 
Kategori
Güncel
 

Demokrasi "parfümünü" ve "fıs fısını-spreyini" evde unutanlar...Ve "İç Güvenlik Yasası"

Demokrasi "parfümünü" ve "fıs fısını-spreyini" evde unutanlar...Ve "İç Güvenlik Yasası"
 

"İç Güvenlik Yasası", bu antidemokratik eylemleri önelemek için çıkarılmıyor mu, yoksa...


UNUTMAMIŞ OLSALARDI, "KARŞIT GAZETELERİN KAPATILMASI"  VE "HALKIN DİRENİŞ HAKKINI KULLANMASI" GİBİ, "DEMOKRASİ DIŞI" LAFLAR EDERLER MİYDİ?

Bloğumun, ne üst başlığı ne de alt başlığı, birebir Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin'e aittir... Bunlar, benim onların kullandığı bazı ifadelerden çıkardığım bir yorumdur... Katılan olur, katılmayan olur...

Daha önce de konu etmiştim. CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, İzmir'de yaptığı basın toplantısında, "...8-9 Haziran'da, ilk işimiz, bu kirli gazetelere tamamen el koymak olacaktır" demiş. Bu kadarla da kalmamış, "Sadece el mi koyacağız, buna bulaşmış işadamlarının hesabını da soracağız" diye de ilave etmiş...

Parti ayrımı yapmada bütün siyasiler için, yeri ve zamanı geldiğinde hep şunu yazar ve söylerim : Bütün siyasilerimiz halkın ve gazetecilerin karşısına çıktıklarında ve misafir edildikleri televizyonlarda, konuşmaya başlamadan önce üzerlerine "demokrasi parfümü", ağızlarına da "demokrasi spreyi" sıkarlar.

Gürsel Tekin, İzmir'e giderken, "demokrasi parfümünü" ve "demokrasi fıs fıs'ını" belli ki evde unutmuş...Yoksa, "demokrasi"nin en yılmaz savunucusu olan CHP'nin önde gelen bir üyesi, böyle "demokrasi dışı" laflar eder mi?

NOT : Düzelteme; "Fıs fıs" dedim. Bu halkçı deyiş, halka tepeden bakanlar için biraz "banal" görülebilir. Bu nedenle "fıs fıs" yerine isteyen "sprey" ismini kullanabilir...

x         x         x

CHP Genel Sekreteri, "...kirli gazetelere tamamen el koyacaklarını" söylerken, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ne dedi?

Kılıçdaroğlu da, gazetelerde farklı şekilde yazılsa da genelde şunları söyledi : Bir ulusal kurtuluş savaşı başlatmak zorundayız. Anayasası askıya alınmış, parlamentosu baskı altında bir toplum var. Bu süreç biraz daha devam ederse halkın direnme hakkı ortaya çıkar.

Belli ki, CHP Genel Başkanı Kılıçdaruğlu da, üzerine fıslatacağı "demokrasi parfümünü" ve ağzına sıkacağı "demokrasi spreyini" evde unutmuş... Unutmamış olsaydı, böyle "demokrasi dışı" sözler eder söyler miydi...

"Halkın direnme hakkı" nedir?

Bu konuda, John Locke'un 17. yüzyılda "direnme hakkı" konusundaki düşüncelerini bir tarafa koyup, Türkiye koşullarında, "halkın direnme hakkı" denince akla ilk gelen şeyin, "halk adına" yapıldığı iddia edilen "askeri darbe" olduğunu söyleyebilirim. Örneklerini gördüğümüz ve yaşadığımız, 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat ve sayılarını ve adlarını ezberlemekte zorluk çektiğimiz daha birçok darbe teşebbüsleri gibi...

Kılıçdaroğlu, "halkın direnme  hakkı"na  örnek olarak, Gezi Olayları sırasında Taksim meydanında  dimdik duran "kırmızı giysili" genç kızı gösteriyorsa elbette diyeceğimiz fazla bir şey olmaz, Gezi olaylarına verdiği destek dışında...

Ben, "halkın direnme hakkı" yerine, "halkın protesto hakkı" ve bununla bağlantılı olan "halkın protesto eylem hakkı" demeyi tercih ederim... Hiç olmazsa, başımızdaki "kötü idare" yerine "iyisini" getirmek için ilk aklıma gelen "askeri darbe" değil de, "demokratik seçimler" olur.

x         x          x

Şu anda, TBMM'nde, bu konularla iligili olarak, Hükümetin hazırladığı "İç Güvenlik Paketi" adlı bir yasa tasarısını tartışılmaktadır... Bu tartışmalar, Kılıçdaroğlu'nun, "baskı altında olduğunu" iddia ettiği "parlamento"da yapılmaktadır...

Nasıl oluyor da, şu anda "baskı altında" olan bu parlamentoda, muhalefet  partileri, yasanın çıkmasını önlemek için, Meclis İç Tüzüğü'nün, kendilerine verdiği bütün hakları kullanıyorlar..

Bloğumun başındaki resimde görülen, "kırıcı, yakıcı, can alıcı antidemokratik eylemler" Cumhuriyet'in kurulduğundan beri, uygarlık ölçüsü olarak  örnek aldığımız hangi Batı ülkesinde vardır ki?

Bu yasa önerisine, HDP ve Kandil'in(PKK'nın) karşı çıkmasının gerekçesini anlarım...

Ama, CHP ve MHP'nin, onlarınkine benzer gerekçelerle karşı  çıkmasını anlamakta zorlanıyorum...

CHP, MHP, HDP ve Kandil(PKK)'ın bu konuda aynı çizgide olması bence doğru bir tercih değildir.

Bu yasa, muhalefetin bütün engellemelerine rağmen nasıl olsa çıkacak... Farz edelim ki, yasa seçimlere kadar çıkmadı; muhalefet bundan ne kazanacak? Oyları mı artacak?

Kazanacakları olmayacak; ama kaybettikleri olacak...

Eğer seçimler, 2002 yılından bu yana yine AKP'nin birinci parti olarak biterse ve CHP, MHP ve HDP , önceki seçimlerde kazandıkları oyları dikkat çekici bir oranda artıramazlarsa şunlar olabilir:

-- Kılıçdaroğlu, partisinden istifa edebilir ya da istifa etmek zorunda bırakılabilir...

-- Bahçeli, evinde televizyon seyrederek vakit geçirir; yazın da, varsa yazlığında denize bakarak bahçesini sular...Bunları yaparken, Süleyman Hah Türbesi Operasyonu için, adeta "vatan haini" derecesinde ağır şekilde eleştirdiği Genelkurmay Başkanı nedeniyle ordusunu seven insanların ağır ve ezici bakışları altında ezilir ve kahrolur...Umarım da öyle olur...

-- Bir "şamar" İmralı'dan bir "şamar" Kandil'den yiyerek "şamar  oğlanına" dönen Demirtaş ise avukat olduğu için Diyarbakır'da bir avukatlık bürosu  açar ve ekmeğini kazanır.

SONUÇ :

Muhalefet; özellikle CHP ve MHP "havanda su dövüyorlar" ya da "kendi ayaklarına kurşun sıkıyorlar"...

Maskesiz, Molotof kokteylsiz,  sapansız,  demir  bilyesiz,  taşsız, sopasız, demir çubuksuz, havai fişeksiz... Yalnızca pankartların kullanıldığı "demokratik eylemler"e....

cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..