Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '16

 
Kategori
Deneme
 

Demokrasi Kime Gereklidir?

Demokrasi Kime Gereklidir?
 

İnsanlar aileleriyle ait oldukları toplumlarda yaşarlar. Aile çevresinden edinilen bilgilerle şekillenen duygusal, bilişsel alt yapı bireye şekil verir. Doğru ve yanlış ailede öğretilmeye çalışılır. Dost, düşman, milli davalar dini konular örfler ve adetler, daha birçok şey…

Belli bir yaş ve belli bir eğitim seviyesine ulaşan insan küçüklüğünden itibaren kurulan altyapı üzerinde şekillendirdiği düşünsel alt yapısının doğruluğuna kesinlikle doğru olduğuna inanmak zorunda kalır. Öyle ki, seçtiği dostlarından tutun da partisine ve dini inancına eş seçimine ve yaşam felsefesine kadar birçok temel kesinlik kazanmış olup, artık değiştirilmesi söz konusu dahi değildir. Bunun için belli bir süre beklemek gerekir, olgunlaşma, dost ve düşmanı ayırma, faaliyet kararı alma ve uygulama aşamalarından oluşan altyapı bir gün içerisinde oluşacak bir olgu değildir. Bu sebeple dedeler tarafından atılan temeller torunlar üzerinde uygulama imkânı bulabilir. Şöyle ki, Fransız İhtilalından sonra özgürleşme süreçleri ve sonrasında 1850’lerden sonra gelinen süreçte Amerikalı Protestanların Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde (Merzifon, Sivas, Muş, Urfa, Diyarbakır, İstanbul, İzmir) kurmuş oldukları dini yapılar, okullar ve oralardan yetişen Bulgarlar, Bulgaristan’ı inşa ederken, Ermeniler Ermenistan’ı Rumlar Yunanistan’ı ve başarabilseydiler Karadeniz bölgesinde Rum Devleti kurmakta tereddüt etmeyeceklerdi. Yapılanlar neticesinde yapanları suçlayabilir miyiz? Bence kesinlikle suçlayamayız. Bunun yerine yaşananlardan dersler çıkarabilir miyiz veya ne dersler çıkarabiliriz ona bakmakta fayda var.

Müslüman din adamları, ilk zamanlarında İslam ümmetinin öncü birliği iken bir zaman sonra tekke ve medreselere demir attıklarından mıdır nedendir bilinmez, bu özelliklerini yavaş yavaş terk edip eldekiyle yetinmek, eldekini tutmak yolunu izlerken, elin Amerikalısı ülkesini terk edip, binlerce kilometre ötedekini ikna etmeye gitti ve bunun için ciddi emek ve para harcamayı, yatırım yapmayı göze alıyorsa ki, alıyorlar. Onların bu konudaki kararlı çalışmalarını takdir etmekten başka çare yok.

İnsanlar bildiklerini düşündükleri doğrular üzerinden yola devam ederler. Bu bilgi her ne olursa olsun din gibidir, kesindir. Aksi halde hayatın, yaşantının geçmişte yaptıkları hiçbir şeyin anlamı kalmaz. Söz gelimi, Orta Çağ Avrupa’sında bilim adamları ne kadar tepki görmüş ve genellikle de halk tabakaları tarafından desteklenmemişse günümüzde de aslında durum farklı değildir. O zaman kilise öncülüğünde şekillenen halk şimdi belki de medya patronları üst akıllar ve teknoloji devleri tarafından düzenleniyor. Halk buna çoğu zaman gönüllü olarak inanç duyuyor. Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde  “Gümrük Birliği Anlaşması” adeta Türkiye’nin kurtuluşu gibi sunulmuştu ancak aradan yıllar geçtikçe o zamandan günümüze kadar Türkiye’nin maddi kaybının elli milyar doların üzerinde olduğu belirtiliyor. Bunun anlamı Ayşe, Hasan, Fatma, Hüseyin ülkemin vatandaşlarının sofralarından bir ekmek, Hans’ın Peter’in sofrasına transfer olmuş demektir. Hâlbuki insanlarımız o zaman ne kadar da mutlu mesut görünüyorlardı. Ne de olsa başbakan ekonomi profesörüydü ve anneydi. Anneler de yalan söylemezdi. Bu sadece bir örnek bunun gibi binlerce örnek her ülke için mutlaka vardır. Öyle ya Macaristan’da, Estonya’da doğan biri Türkiye’de doğan birini neden düşman olarak algılasın ki?

İnsanlar doğru kabul edilen şablonlara göre yetiştirilir. Bunu okullar, aileler, din kurumları, tarih kitapları, savaşlar, filmler çok seri bir şekilde yapar. Çatı inşa edilir, sonra o çatıya göre düşünce motifleri, kabuller, ihtiyaçlar monte edilir. Kişi çoğunlukla seçtiğini zanneder. Bu şekilde hayat aslında başkalarının yaptıkları yollarda kişileri yürümeye mecbur eder. Aksi yıkımdır. Yaş kaç olursa olsun, anne veya babanın gerçekte anne veya baba olmadığını, dini inanışların yanlış olduğunu kanıtlanması ne hissettirir hiç düşünülmüş müdür?

İnsanlar, hayallere gerçeklerden çok daha fazla değer verirler. Çoğunlukla da bu durum hem sonsuz mutsuzluklarına neden olur hem de mutluluklarına. Bu hayallere sonuna kadar bağlanıp bağlanmama sorunudur.

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..