Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '12

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Demokrasi ve Biat Kültürü

Demokrasi ve Biat Kültürü
 

Geçtiğimiz günlerde blog yazarlarının yazılarını okurken biat kültürü ile kiminin olumlu kiminin olumsuz görüş belirttiğini gördüm. Olumlu yönde açıklama getiren yazarların konuya daha çok dini yönden yaklaşarak biat etmenin fikir hürriyetine engel olmadığını söylüyordu. Olumsuz görüş bildirenler bunun az gelişmiş ülkelerde bir tür teslimiyetçi yaklaşım olduğunu ifade ediyorlardı.

Kendi kendime sordum, gerçekten biat eden kişi fikrini özgürce söyleyebilir miydi? Lidere karşı görüş belirtebilir miydi? Konuyu Peygamberimiz Hz Muhammed’in (SA) yaşadığı dönemde onun güzel ahlakı ile sergilediği ilişkiler ile açıklamak ne kadar inandırıcı idi. Diğer taraftan az gelişmişlik çerçevesinde kültürel, sosyal ve ekonomik nedenlerle biat edilmesi gerçekten bir saygı ifadesi miydi? Yoksa baskı ve diktatörlük karşısında bir korku davranışı mıydı? Yoksa yoksulluğun çaresizliği ve kurnazlığı mıydı? Bu ortamlarda demokrasiden söz edilebilir miydi? Hepimiz yaşadığımız çevreye, resmi olarak adı konmamış bir örgüt olan dini topluluklara, seçimin yaşandığı örgütlere bakalım. Biat eden bir birey demokratik bir yaklaşım sergileyebilir mi? Sergilerse başına neler gelebilir? Ne kazanır? Ne kaybeder?

Öncelikle hepimiz biliyoruz ki demokrasi insanların yaşadıkları ortamda kendi özgür iradeleri ile karar verdikleri, seçme ve seçilme hakkını kullandıkları, yönetildikleri ve yönettikleri bir toplumsal yönetim tarzını ifade eden bir kavramdır. Tarihin ilk devirlerinden beri bu kavram toplumsal yönetim şekli olarak konuşulmuş, tartışılmış ve uygulanmıştır. Ülkelerin ve örgütlerin yönetimlerinde ideal yönetimin adı demokrasi olarak anılmıştır. Ancak kimi demokrasiyi bir araç olarak kullanırken, kimisi de demokrasini gereklerini harfiyen yerine getirmiş ve toplumu yönetmeye, yönlendirmeye ve ileri götürmeye çalışmıştır.

Asker ve sivil diktatörler dahi kendilerine göre demokrasi tanımı yaratmışlar ve topluma hükmetmişlerdir. Özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan düşük eğitim ve gelir düzeyi ülkelerde demokrasi bu tür yöneticilerin iktidarda kalmalarını kolaylaştırılacak şekilde sulandırılmış ve uygulanmıştır. Gerçekte toplumsal gelişmenin iktidarların gücünü etkileyeceği gerekçesi ile demokrasinin çeşitli oyunlarla önü tıkanmaktadır. İktidar gücü ile muhalif sesler susturulmuş gücü elinde bulunduran liderler ya da kesimler kendilerine kayıtsız uyan ve dediklerini harfiyen uygulayacak açıkçası kendilerine biat edecek, kayıtsız şartsız itaat edecek kitleler yaramaktadırlar. Bu kitleyi gelecekte kendisine karşı çıkamayacak ve her zaman muhtaç durumda kalacak şekilde kendilerine bağlamaktadırlar.

Demokrasi adına yola çıkan bazı sivil toplum örgütlerinde dahi biat kültürü hâkimdir. Bu şekilde hem muhalif sesler susturulmakta, yönetim hata yapsa dahi iktidarını korunmaktadır. Söyleyin örgütlerde bugün mevcut yönetimin hataları karşısında kaç yürekli insan karşı çıkabiliyor. Ne yazık ki kimse peygamberimiz kadar dürüst ve insancıl olarak olaylara yaklaşmamaktadır. Bu nedenle bu konuda dini yaklaşım sergileyen değerlendirmeler günümüz için geçerli değildir. Keşke Peygamberimiz Hz Muhammed’in (SA), o güzel insanın gözüyle, ruhuyla olaylara yaklaşılabilse. Onun gibi sade yaşayabilse. Bu nedenle biat konusundaki dini yaklaşımları doğru fakat bugünkü yaşadıklarımız ve gördüğümüz manzara karşısında özlem olarak kaldığını görüyoruz. Yoksulluğun yaşandığı ülkelerde saltanat gibi yaşam süren dini, siyasi ve örgüt yöneticilerinin önemli bir kısmı ne peygamberimiz gibi düşünüyor. Ne onun gibi yaşıyor. Ne de insani ve vicdani olarak kendilerine karşı doğruları söyleyenleri dinliyorlar. 

Biat kültürünün yaşandığı topluluklarda her şey liderin insafına kalmıştır. Onun düşündüğü kadar demokrasi olur. Onun düşündüğü kadar insan haklarına saygı olur. Adalet onun istediği kadar sağlanır. Bu yapı içinde bireylerin özgür düşünmeleri ve davranmalarına hoş karşılanmaz. Bir anda dışlanabilirler veya cezalandırılabilirler. Bir an biat edilmesi liderler ve yöneticiler için hoş bir kavram gibi gelebilir. Ama sağlıklı fikir üretemeyen topluluklar günün birinde yönetim hataları karşısında doğru yolu göremezler. Bir uçurumun kenarında olduklarını ve yok olacaklarını düşünemezler. Çünkü onlar için düşünen, karar veren ve yapan bilirleri olmuştur.  

Aslında biat kültürünün hâkim oldukları topluluklarda yönetenler zaman içinde bir bakıma kendilerine de zarar verirler. Bir yönü ile yönetenler kendilerini kandırırlar. Onların üstüne binen yük zaman içinde daha da fazlalaşır. Karşılarında bekleyen, çözüm üretmeyen bir topluluk vardır. Maddi ve manevi olarak her şey yönetimden beklenir. İnsanlar hiçbir sorumluluk üstlenmeden her şeyi yönetimden beklerler. Bir dönem menfaat için biat eden veya biat etmiş görünen bireyler, bir anda o zavallı liderlerini de hiç düşünmeden satarlar. Çünkü menfaate endeksli bir yapı ortaya çıkmıştır. Lidere hâkim olan en güç rahatlıkla biat eden o kitleyi de yönetecek ve yönlendirecektir.

Biat ifadesini dini ve toplumsal yönden değerlendirdiğimizde çeşitli yorumlarda bulunabiliriz. Hepimizin bu konuda olumlu olumsuz söyleyeceği çok şey vardır. Biat edilmesinin kötü bir şey olmadığını ve toplumda uyumlu bir görünüm sağladığını savunabiliriz. Hatta dini yönden karşı çıkılması mümkün olmayan olumlu sonuçlara gidebiliriz. Ancak burada asıl görülmesi gereken konu, biat kültürünün zaman içinde bir toplumsal tembellik yaratması, her şeyi tartışmasız ve yanlış olduğunu bile bile kabullenme ve her şeyi başkalarından bekleme alışkanlığını yaratması noktasıdır.

Özellikle 21 yüzyıl için bu alışkanlık çok tehlikeli süreçleri de beraberinde getirmektedir. Dünyanın küçük bir köy haline geldiği bu yüzyılda şehirleşme, lüks tüketim alışkanlıkları ve haberleşmedeki genişlik ve hız etkileşimi de artırmıştır. Bilgi düzeyi gelişmeyen ve biat etme kolaycılığı içinde sorunlarını çözmeyen, düşünmeyen toplumların bağımsızlıklarını elinden almak daha da basit hale gelmiştir. Geçmişte uzun süreçler sonucu elde edilen yönlendirilebilen toplumlar şimdi çok kısa sürede etkilenebilmektedir.

Bugün liderlerin işi kolay değildir. Medya gücü kitleleri etkileme süreçleri hızlandırabilmekte, biat eden kitlenin yönü vaad edilen menfaatlere göre ansızın değişebilmektedir. Nitekim cehenneme dönen Arap baharı bunun en iyi göstergesidir. Büyük devletlere biat eden ve iktidarını koruyan liderler, biat ettikleri güç odaklarına karşı çıkmanın cezası olarak adeta bir gecede yok edilmiştir.  

O liderlerin kendilerine biat ettiklerini sandıkları insanların başlarında lider bile olmadan bir anda ayaklanarak, menfaat karşılığı ülkeyi kendi elleri ile dış güçlerin istediği insanlara teslim ettiklerini tüm dünya görmüştür. Son günlerde gündeme getirilen ve dava açılan 1980 darbesini düşünelim O günlerde darbecilere biat eden ve susanlar, bugün biat ettikleri insanları yerden yere vurma kolaycılığı içindedirler. Üzücü tarafı bugün yaşanan hatalar karşısında onlar yine biat etmekte yine susmaktadırlar.

Liderler, yöneticiler, patronlar baskı ile insanlardan kayıtsız biat etmesini beklememelidir. Sorgulayan, doğruları ve yanlışları söyleyen, sorunlarını dile getiren toplumdan çok, susan, dinleyen, itiraz etmeden kabul eden ve kaderci yaklaşım sergileyen toplumdan korkmak gereklidir. Muhalif sesler dikkate alınmalı ve değerlendirilmelidir. Günü kazanmanın hesabı yapılırken geleceğin kaybedileceği gözardı edilmemelidir. Demokrasinin geleceği gösteren bir ışık olduğu, biat etme alışkanlığının ise geleceği görmemizi engelleyen ve yanıltan kör edici bir örtü gibi olduğu unutulmamalıdır. 

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..