Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

Demokrasi ve entellektüeller(1)

Demokrasi ve entellektüeller(1)
 

Bu gün dünyada uygulanan demokrasilerin, sömürgecilerin dünya halklarını vesayet altında tutmak için kullandıkları en etkin araç olduğunu biliyor musunuz? Demokrasinin sözlük anlamı, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçimi olarak tanımlanmasına rağmen peki, günümüzde Küresel efendilerimiz demokrasiyi kullanarak gelişmekte olan bizim gibi ülkeleri nasıl sömürge devlet müstemleke devlet haline getiriyorlar? Şimdi demokrasilerde siyasi eşitlik vaadi ile kapitalist sistemin oluşturduğu sosyal eşitsizliği anlatmak için, isterseniz konuya ülkemizden başlayarak yumuşak bir giriş yapayım. Bizim ülkemizde ne zaman ki ABD ve AB çıkarlarına karşı politikalar yürütülür, hükümetler, kendi içinden karıştırılır, hatta daha ileri gidilerek ortadan ikiye bölünür DSP örneğinde olduğu gibi. Biliyorsunuz Ecevit körfez savaşına karşıydı, Amerika da Irak’a girmeye kararlıydı. DSP yi ortadan ikiye bölerek ekonomik krizler patlatıldı ve bunun sonucunda da erken seçim söylentileri, basın, medya, "sivil" toplum kuruluşları, sendikalar vs. vasıtasıyla dört bir yanı sardı... Ve işte, ülke seçim atmosferine sokulmuştu artık!.. "Seçim", "halkın özgür iradesi" gibi lafları duydukça, millet de bir havalara girip, yeni yöneticilerini "seçmek" için sandık başına koştu. Seçmek için oy kullandık bilmeyiz ki seçilecek olanlar aslında küresel efendilerimiz tarafından seçilmiştir bile... Onlar, kendilerine en iyi hizmet edecek siyasetçileri belirlemiş; onlara, "emirlerinden çıkmayacaklarına dair" yemin ettirilmiş ve ondan sonra da "yürü ya kulum" diyerek, bu insanı size "Kurtarıcı" diye yuttururlar. Artık bu İnsanlar, basında ve medyada ve diğer propaganda kanallarında "Türkiye'nin kurtarıcısı", "Halkın tek umudu", "Aranan lider" gibi pohpohlamalarla milletin beynine işlenirler. İşte böyle geçer bir seçim mevsimi... Ondan sonra siz de, küresel sermayenin kontrolündeki basın ve medya tarafından beyninize işlenen ve yine "küresel efendilerin emrindeki zat-ı muhteremi, yani "kurtarıcınızı" seçmek için, seçim günü sandık başına gider en sonunda da "özgür" iradenizle oyunuzu vererek vatandaşlık görevinizi yerine getirmenin huzuru ve gururuyla evinize veya işinize dönersiniz. Amerikan ve AB çıkarlarına ters düşen iktidarı da sandığa gömersiniz. Her nedense şunu hiç sorgulamazsınız, ben kendi dilediğimi mi seçtim? Yoksa bana dayatılanı mı seçtim diye.

Türkiye'de böyle de, Avrupa ülkelerinde veya ABD'de durum farklı mı sanki... Oralar da da aynı. Mesela, ABD'de başkanlık seçiminde demokratlardan ve cumhuriyetçilerden olmak üzere iki aday çıkarır. Bu iki adayın seçim kampanyalarını falan görünce "sahiden de bir birlerine rakipler" sanırsınız. Çünkü yaratılmak istenen izlenim budur. Oysa iki aday da aynı "merkez" tarafından görevlendirilmiştir. Hangisi seçilirse seçilsin, o merkeze hizmet eder. Yani "Siyon Protokolleri"nde dendiği gibi, "İsimler semboldür, herkes bize hizmet eder". Sahiden de öyledir. Farklı olan sadece isimlerdir aslında. Amerikalılar da, bizde olduğu gibi onlar da "başkanımızı seçtik" sanırlar. Hâlbuki iki "seçilmiş" arasından birini tercih etmekten başka bir şey yapmamışlardır! Perde arkasındakiler de, arada bir perdeyi aralayıp, Amerikalı zavallıların haline pis pis gülerler. Alın size demokrasi. İsterseniz bir de şimdi yukarıda anlatılanlar ışığında demokrasinin tarifini yeniden yapalım; Demokrasi, "dünyanın efendileri" tarafından seçilenlerin ve bu efendilerin, kendi çıkarları doğrultusunda almış oldukları kararların, sömürülenlere kabul ettirilmesi için kullanılan bir "ambalaj"dır. Bu, öyle göz alıcı ve rengârenk bir ambalajdır ki, her önünüze konduğunda, içinde ne olduğuna bakmadan alırsınız. Diyebilir miyiz?

http://www.itp.tv.tr/

Devam edecek...

 
Toplam blog
: 65
: 1528
Kayıt tarihi
: 08.02.08
 
 

Ben Ankara'nın Polatlı ilçesinde 1962 yılında doğdum. Tahsil hayatımı Ankara'da tamamladıktan ve ..