Demokrasinin ‘gizli’ özgeçmişi

“Demokrasi” kavramının tarihini eski Yunan’a kadar uzatabilir, 2.500 senelik bir mazisi var diyebiliriz.

Modern demokrasiye ise, ilk defa, 1648’de, İngiliz Parlamentosu’nun Kral’a karşı üstünlük sağlamasıyla geçildiği kabul edilir.

Sonra 1789 Fransız Devrimi ve dünyaya yayılışı...

Bizdeki demokrasinin mazisi ise, 1839’daki Tanzimat Fermanı’na dayandırılır...

Sonra, safha safsa bugünlere gelinmiştir.

Gelinmiştir de, ülkemizde demokrasi yerleşmiş midir?

Haddizatında bundan daha önemli sual; vatandaş, “birey birey” demokrasi kavramını benimsemiş, özümsemiş midir?

Her bir vatandaş demokrasiyi içselleştirmeden bu topraklara demokrasinin gelmesi mümkün gözükmüyor.

x   x   x

BU MEMLEKETTE NE VAR?

Kendini “demokrat” zanneden kişiler ve kalabalıklar var.

Eski Sağlık Bakanlarından merhum Yıldırım Aktuna; “Demokrasi aileden başlar. Sizin evde demokrasi var mı?” diye tekrar tekrar sorardı.

Demokrat olduğunu iddia eden kişi, önce Aktuna’nın sorusunu kendisine bir yöneltsin. Buna müspet cevap verebiliyor mu?

Birey’in “demokrasi” anlayışı hususunda bendenizin de bazı gözlemlerim var:

Çevremizde kendisini dünyanın en “demokrat” insanı zannedenler mevcut... Hatta bunlar içinde kendisini “demokrasinin penceresi” kabul eden bile var. Yazılarınızı beğenmiyor. Sizi, “anti demokrat” olmakla suçluyor. Tehditvari yazılar gönderiyor.

Demokrasi mücadelemize “tehditli” bir katkı!

Fikirlerimize bir ipotek, bir sansür koyma girişimi...

İletilerinde ne resim var ne isim!

Önce şunu sormak lâzım: İnternet ortamında düşüncelerini yayınlarken, ismini ve resmini açık olarak gösteren mi daha demokrattır yoksa gizleyen mi?

Demokrasiyi memlekete gizlenerek mi getireceğiz?

Getirebilecek miyiz?

Demokrasinin özgeçmişine baktığımız vakit, bu rejimin cesur vatandaşlar ve devlet adamları sayesinde yeşerdiğini ve yaşadığını görüyoruz.

Gelin, daha açık, cesaretli ve saydam olalım!

Her türlü düşünceye saygılı olalım...

Saygılı olmak eleştiriyi asla engellemez. Birbirimizi sonuna kadar tenkit edelim...

“Hakikatin şimşeği fikirlerin çarpışmasıyla doğar.” diyen Namık Kemal’i sıkça ve şükranla yâd edelim.