Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '08

 
Kategori
Öykü
 

Deniz Bey'in evinin damı akıyor

Deniz Bey'in evinin kapısı, pencereleri kırılmış damı akıyor

Deniz Bey, şu anda şaşırmış vaziyette; ne yapacağını bilemiyor.

Deniz Bey, eski bir avukat. Yaşına rağmen oldukça dinç görünüyor. Her sabah 5 kilometre koşmayı hiç ihmal etmiyor. Ama sağlığına gösterdiği bu özeni, evine hiç göstermiyor. Birkaç hafta önce esen sert bir rüzgar ve arkasından gelen yağmur, evinin pencerelerini kırdı ve damının akmasına neden oldu.

Onarıma nereden başlayacağına karar veremiyor. Onarım malzemeleri bulmakta da güçlük çekiyor. Ev halkı da kendi gibi; evin şöyle ciddi bir onarımdan geçmesi için hiçbir uğraş vermiyorlar.

Deniz Bey'in ve diğer ev halkının tek işleri, komşuları Erdoğan Bey'le didişmek.

Erdoğan Bey, mahalleye 5-6 sene önce taşındı. Kiralık olarak tuttukları ev Deniz Bey'in evi ile bitişikti.

Erdoğan Bey ve ailesi muhafazakar bir kültüre sahip ve kapalılar; yani evdeki hanımlar türbanlı. Erdoğan Bey, toplum önünde söylediği bir şiir nedeniyle bir süre hapista yatmış kabadayı görünüşlü bir kişi idi.

Deniz Bey, mahalleye gelen bu yeni komşularına bir türlü ısınamadı. Bunun nedeni belki de Erdoğan Bey'in hapiste yatmış olması ve hanımının başına türban takması idi.

Deniz Bey'in en yakın komşusu ve mahallenin eski muhtarı olan Necdet Bey de aynı görüşteydi. Mahallelerinde türbanlı hanımların dolaşması hoşlarına gitmiyordu.

Bir süre sonra, mahalleye Erdoğan Bey'in yakın dostu Abdullah Bey de taşındı. O da, Erdoğan Bey gibi muhafazakar bir kültüre sahip ve eşi de türbanlı idi.

Deniz Bey ve komşusu Necdet Bey, bu durum karşısında çileden çıktılar. Üstelik mahalleye yeni gelmesine rağmen Abdullah Bey, komşusu Erdoğan Bey'in isteğini kırmayarak mahalle muhtarlığı için aday olunca, Deniz Bey ve komşusu Necdet bey, birbirlerine daha da yakınlaştılar ve Abdullah Bey'in muhtar seçilmesini engellemeye çalıştılar.

Ama başarılı olamadılar ve Abdullah Bey ilk seçimlerde mahallenin yeni Muhtarı oldu.

Bir gün, Erdoğan Bey'in eşinin kuruması için bahçeye astığı çamaşırlardan bir başörtüsü, rüzgarın etkisiyle uçtu ve Deniz Bey'in bahçesini çevreleyen çite takıldı kaldı. Bunu gören Deniz Bey, Erdoğan Bey'in kapısını çaldı ve "sizin başörtünüzün benim bahçemde işi ne?" diyerek bağırmaya başladı. Erdoğan Bey, kabadayı kişiliğinin dürtüsü ile , "ne olmuş yani?" diyerek karşılık verdi. Aralarında uzun süreli, ama aslında incir çekirdeğini doldurmayan bir ağız dalaşı oldu.

Deniz Bey, ağız dalaşı ile yetinmedi. Erdoğan Bey'i, "mahallenin huzurunu bozuyor" gerekçesiyle mahkemeye vermeye karar verdi.

Hiç vakit geçirmeden, kendisine bu konuda yardımcı olur diye mahallenin arka taraflarında oturan diğer bir komşusu Abdurrahman Bey'e gitti.

Abdurrahman Bey, sakin görünüşlü etrafla pek ilişkisi olmayan dar bir çerçevede yaşayan bir kimse idi. Ağır hareket ederdi. Göğsünü kabartarak dimdik yürürdü. Onu yakından tanımayanlar yürüyüşüne bakarak "adama bakın, sanki dünyayı ben yarattım edasıyla yürüyor" derlerdi. Abdurrahman Bey'in soluna bakmak için başını çevirmesi on saniye, sağına bakması için beş saniye sürerdi.

Abdurrahman Bey de, türban takan hanımlardan pek hoşlanmazdı. Bu nedenle de, Deniz Bey'e, bu konuda kendisine yardım edeceğine söz verdi.

Deniz Bey ve Abdurrahman Bey'in ortak girişimi ile, "Kişisel ve ailevi yaşam tarzları ile mahhallenin huzurunu bozuyor; kılık kıyafetleri ile mahalleye kötü örnek oluyorlar" gerekçesi ile Erdoğan Bey'i mahkemeye verdiler.

Bir bez parçası yüzünden kavga edip mahkemelik olduğu Erdoğan Bey'in kısa bir süre beraat etmesi Deniz Bey'in sinirlerini iyice bozdu. Ancak, mahkeme, Erdoğan Bey'i de para cezası ile cezalandırdı. Bu para cezası, Deniz Bey'i biraz tatmin etti

Deniz Bey'in diğer bir komşusu da Yaşar Bey'di.

Yaşar Bey, devlet kurumlarından birinde çalışan bürokrat konumunda bir memurdu. Mahalleye iki sene önce taşınmıştı. Bu yıl emekli olacaktı.

Yaşar Bey'le başlangıçta iyi geçinen ve onun her sözüne destek veren Deniz Bey, birdenbir fikir değiştirdi.
Yaşar Bey'in, daha emekli olmadan lüks bir araba sahibi olacağını öğrenen Deniz Bey'in, Yaşar Bey'e olan güveni sarsıldı.O'nun hakkındaki düşünceleri değişti.

Yaşar Bey'le geçmişe dayanan olumlu ilişkileri nedeniyle, düşündüklerinin, kendi değil de ev halkından başka bir tarafından etrafa yayılmasını sağladı.

Sözde, Yaşar Bey'e bu araba, çalıştığı kurumda bazı kişilerin suçlarını görmezden gelmesi karşılığında verilecekmiş.

Aslında Yaşar Bey'in dürüst, işini seven ve ülkesinin yararı için çalışan bir kişi olduğunu herkes biliyor. O'nun böyle ucuz hesapların adamı olmadığını bütün komşuları yakından tanıktırlar.

Dedim ya, Deniz Bey, tarifsiz bir telaş içinde. Ne yaptığını ne yapacağını bilemiyor.

Kırılan kapısını, penceresini tamir etmesi ve akan damını onarması gerekirken, komşularıyla kavga etmeyi sürdürüyor ve onlara yönelik haksız suçlamalar ile gönüllerini kırıyor.

Mahalle halkının büyük bir kısmı, Deniz Bey'in, mahalledeki bu anlamsız tavrını sürdürmeyi bırakıp bakımsızlıktan yıkılmaya yüz tutmuş evini onarmasını ya da yıkıp yerine daha modern bir ev yapmasını istemektedirler.

Aksi halde, Deniz Bey'in ve hane halkının, 5-6 şiddetindeki küçük bir depreme bile dayanamayacak bu evin yıkıntıları altında kalacağını düşünmektedirler.

cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..