Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '13

 
Kategori
Eğitim
 

Dershane kapısı

Dershane kapısı
 

foto: Sevi Sunaç gönderisi


Dershane konusu bence Türkiye gündemini gereğinden fazla meşgul etmektedir. Sanırım bunun nedeni, “Cemaat” sıfatıyla tanınan F. Gülen önderliğindeki dinsel ve sosyal hareketin çıkarlarına dokunulmuş olmasıdır. Dershane kapısı F. Gülen Cemaat’inin önemli bir gelir kapısı sayılabilir. Cemaat dershanelerini iktidarın tasarladığı özel okul ve açık lise dönüşümüne uyarlayarak gelir kaybının önüne geçebilir. Ancak Cemaat’in sıkıntısı kanımca sadece gelir meselesi değildir; dershaneler aynı zamanda Cemaat’e kaliteli insan kaynağı sağlayan önemli bir sosyal eşiktir. Sanıyorum gelirden çok insan kaynaklarındaki olası kesintiden endişe ettikleri için “Cemaat’in” yayın organları yoğun biçimde iktidarın dershane politikasını tenkit etmektedir; öyle ki tenkit eleştirisi içinde iktidara oy desteğinin çekilebileceği iması bile sezilebilmektedir. Tasarının çıkış noktasında belki de öngörülemeyen bu tepkinin şiddeti neredeyse AKP ile Cemaat arasında siyasi bir kapışmaya dönüşmektedir.  
 
İktidar her ne kadar “kapatma yok dönüştürme var” dese de, Cemaat halk nezdinde haklılık payesi almak için olayı “kapatma” olarak göstermeyi tercih etmiştir. Bence, iktidar doğru bir şeyi amaçlamış olsa da, amacı gerçekleştirecek olan tasarımın alt yapısını hazır etmediği için yanlış yoldadır. Merkezi sınav sistemiyle üniversiteye giriş sistemi (ösym) var oldukça bir biçimde öğrenciyi bu sınava hazırlama hizmeti satın alınmaya devam edecektir. Sermaye,  paralı talebin olduğu bir ihtiyacın arzını ne yapar eder piyasaya sunar. Görüntülü internete kayabilir; özel ders kurslarına dönüşebilir; yaz okullarına dönüşebilir… Her ihtimal yasaklansa bile tıpkı kaçak kuran kursları gibi kaçak dershaneler açılır.
 
Alt yapısı hazır olmadığı için şimdiki  “dershane” gündemi benim için abesle iştigalden ileri önem arz etmiyor.
 
Önce  ÖSYM (T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi) tarafından yapılan sınav kaldırılmalı. ÖSYM Türkiye’de farklı hedef ve amaçlarla yapılan sınav sonuçlarına son itiraz kurumuna dönüştürülebilir; ayrıca üniversitelerdeki eğitim kalitesini teftişle de görevlendirilebilir.  Bu sınavı kaldırmak üniversiteye sınavsız öğrenci alabilme olanağı sağlanmadan başarılabilir. Sınav gene olabilecektir; esas olan bunun merkezi sistemden kotarılıp özel alan sistemine oturtulabilmesidir. Zaten öğrenciyi bir biçimde değerlendirmeden bünyesine kaydetmesi üniversitenin doğasına aykırıdır.
 
Üniversite bir genel müfredat eğitimi değildir; üst düzey mesleki ve akademik bir öğrenim ortamıdır. Bu yüzden üniversiteye giriş sınavı lise giriş sınavı gibi ele alınamaz. Genel lise müfredat bilgisini üniversiteye giriş yeterliğine tek gösterge saymak dershaneye talebi güçlendiren yanlış bir uygulamadır. Üniversiteler meslek ve bilim dalına göre fakülte kurumlarıyla bilgide özelleşirler. Her fakülte kendine özel uzmanlaşmış bir eğitim-öğrenim müfredatına sahiptir. Böyle olunca her fakülte kendine öğrenci seçme kıstaslarını belirleme özgürlüğüne de sahip olabilmelidir.
 
ÖSYM yerine ne koymalı peki? Aslında yapılacak şey basit bir düzenlemeden ibarettir:
 
4+4+4 zorunlu eğitim süresinin tamamını değerlendiren bir öğrenci başarı karnesi lise bitirme diplomasına eklenmelidir.
 
Başarı karnesi sadece ders notlarından ibaret olmamalı. Öğrencinin okul içi ve dışı sosyal, sportif ve özel amaçlı uğraşıları da birer ek başarı sertifikası olarak giriş için başvurulan fakülteye sunulabilmelidir. Öğrencinin toplumsal ve fiziki çevresiyle ilgili etkinliklerde görev alması; hatta sanal âlemdeki adına kayıtlı blog ürünleri; diktiği ve büyüttüğü fidanlar; kan bağışları; sigara içmeyişi; dans kursuna gidişi bile birer artı puan özelliği olarak eklenebilmelidir. Lise diploma notu aralığı ve başarı karnesiyle sunulan yaşam kalitesi kıstasları her fakültece önceden belirlenebilir. Gene de genel liste dışında kalabilen kişiye özel başarılı bir yetenek icrasını ayrıca değerlendirmekte her fakülte bağımsız hareket edebilmelidir.
 
Sistem özgür seçim esasına dayalı yapılandırılmalıdır. Öğrenci, istediği fakülteye giriş için aday olabilmeli. Fakülteler de istedikleri öğrenci niteliklerini belirlemede özgür bırakılmalıdır. Elbette ki fakültenin aday öğrencide olmasını istediği özellikler önceden bilinir olacaktır. Bu bilinir özelliklere uygun, fakat alınacak öğrenci sayısından fazla başvuru olmuşsa, fakülte bu durumda ek bir değerlendirme için kendi giriş sınavını yazılı ve sözlü biçimlerde yapabilmelidir. Yazılı sınav fakültenin öğretim ilgisine giren zorunlu öğrenim bilgisinden yapılmalıdır. Sözlü sınav aslında bir soru cevap sınavından çok öğrencinin seçmiş olduğu meslekteki kararlı arzusunu sezinleme maksatlı bir sohbet biçiminde olmalıdır. Bence bu merkezi sistemden çok daha adildir. Her şeyden önce öğrenci fakültesini sınavdan önce seçebilmektedir. Ayrıca her fakülte kendi ana eğitim dalına uygun bir sınav yapacağından mesleki ve akademik hak edişlik fırsatı daha güçlü olacaktır.
 
Sistemin adil işleyebilmesi için üniversite öncesi öğrenimin öğrenciye ezbere dayalı ayrıntılı bilgi yüklemekten vazgeçmesi elzemdir. Türkçe ve matematik dışındaki bilgi ön uzmanlık ayrıntısından arındırılıp genel hatlarıyla verilecek ve istenecektir. Ancak, Türkçe ve matematikle birlikte meslek liselerinin mesleki ders öğretisinde ayrıntılı bilgi vermek ve geri istemek uygulanır olmalıdır. Tabi ki bu durumda meslek lisesi öğrencisi kendi dalındaki bir fakülteye giriş başvurusunda artı puanla tercih edilir olabilmelidir.
 
Demek oluyor ki, zorunlu eğitim müfredatı öğrenciyi genel anlamlarla bilgilendirecek ve bilginin ayrıntısından çok genel doğrusunu öğrenciden geri isteyecektir. Örneğin, öğrenci tarihteki önemli bir devletlerarası anlaşmanın adını ve tarihini bilmekle yükümlü tutulabilir de maddelerini bilmesi istenmez. Aynı biçimde öğrencinin bilme yükümlülüğü Türkçe ve matematik dışında kalan tüm derslerde ayrıntıdan ve ileri düzeyde çözümleme bilgisinden arındırılmalıdır. Milli bir unsur olduğu için değil, milliyetinin dilini doğru algılayıp düzgün kullanamayan kişinin aynı dille iletilen bilgi ve düşünceyi kavraması ve ifadesi de sorunlu olacağı için Türkçe ayrıntısıyla tam ders verilmelidir.
 
Yaşam başarısı dilin düşünce ve duyguyu ifade gücüne doğrudan bağlıdır. Matematik bilgisi de yaşam boyu başarının temel malzemesidir. Matematik, hayal mimarisini gerçeklik yapan inşaatın ustalık bilgisidir.
 
Dil ve matematik kadar yaşam boyu sürekli kullanmayabileceğimiz diğer derslerde ince ayrıntıya girmeden ezbersiz bir bilgilendirme yapılmalıdır. Esas olan öğrencinin bilgiye ulaşım ve bilgiyi kullanma yeteneğini geliştirmektir.
 
Üniversite altı öğrenimde bilginin ayrıntıda değil genellemede düzenlenerek öğrenciye sunulması bilgi öğrenim fırsatını eşitleme amacına yüksek etkinlikte işlevsellik kazandıracaktır. Böylece Hakkari’deki devlet okulu öğrencisi İstanbul’daki özel lise öğrencisiyle öğretmen kalitesinden dolayı yarışamaz konumdan çıkabilir. Bunun bir istisnası yabancı dil öğreniminde olabilir ki o da iletişim teknolojisiyle çözülebilir. Yabancı dil dersi uzman dil öğreticileri tarafından internet bağlantılı akıllı tahtalardaki görüntü ve sesle verilebilir. Yabancı dil öğretmeni dersin yönetmeni ve öğrencinin sorularına muhatap yetkili açıklayıcı olarak sınıfta vazife alır. Hatta bu sistem her derse uygulanabilir olmalıdır. Bundan ötesi öğrencinin okula ve derslere ilgisine kalmıştır. Basitleştirilmiş bilgiyi dahi almaya gocunan bir öğrenci dershaneye gitse ne yazar. Çalışkan öğrenci ise dershaneye para ödemektense çoğu kendi gayretine kalmış okul başarısına meyledecektir.
 
Bu alt yapı hazır olduğunda dershaneleri dönüştürme tasarımı eğitime hizmet eden bir işlev kazanabilir. Tabi ki bu dönüştürme eğitime okul kazandırmak maksadıyla gönüllü katılım esasına bağlı bir teşvik ve destek tasarımı olmalıdır. Yasaklayıcı ve kapatıcı bir zihniyet ürünü arzulanan faydayı getirmez. İsteyen dershane batıncaya kadar işine devam edebilir. ÖSYM sınavını gereksiz kılacak bir eğitim-öğrenim sistematiğinin etkisiyle talebin kesildiği yerde sermayeden yiyeceği için dershane arzı da kendiliğinden geri çekilecektir.
 
Bu arada özel bir not düşeyim: Haber mankeni olarak fikri sorulan vatandaş dershane olmazsa çocuğunun üniversiteyi kazanamayacağını söyleyip duruyor. Benim çocuğum mahalli devlet okullarında okudu. Üniversiteye giriş için dershaneye gittiği yıl istediği bölümü tutturamadı. Her yıl dershaneye para verecek hâlim yoktu. Bu yüzden ikinci denemesine istek ve gayretle evde hazırlandı. O sene artı puanla kazandı. Esas olan öğrencinin çalışma arzu ve disiplinidir. Bilgiye bugün her yerden erişebilir olduk maşallah. 
 
Muharrem Soyek
 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..