Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Despotizm ve Demokrasi üzerine sözler


Ülkemizde, hemen her alanda varlığını ispat etmiş bir despotluktan söz ediyorsak demokrasi, bir varsayımın ötesine geçemez; varlığı ciddi şekilde sorgulanmalıdır.

Yok eğer... demokrasinin varlığından eminsek, şu despot tutum ve davranışların kaynağı nedir? Yine sorgulanmalıdır.

Yaşadığımız coğrafyanın taşına toprağına sinmiş binlerce yıllık kültürel mirasın en olumsuz bakiyelerinden despotluğu, husumeti, kan davalarını, sosyal şiddeti ve diğer feodal kalıpları ortadan kaldırmaya 80 yıllık demokrasi maceralarımız ve kazandırdığı tecrübeler yeterli olmamıştır; elbette kolay değil, fakat sebepsiz de değil…

Bir tarafta insanı insan yapan değerleri hiçe sayıp otoriteyi tahakküm etmenin aracı olarak gören despot, diğer tarafta; bu değerleri kaybetmemek için didinen, güdülmeye direnen özgür insan; ikisinin arasında ise otoriteyi içselleştirmiş, her türlü telkin ve yönlendirmelere açık oradan oraya sürüklenen yığınlar…

<ı>Şeffaflık”, “<ı>Hesap Verebilirlik” ve “<ı>Yönetişim” ilkeleri, demokrasinin ayrılmaz bileşenleri olarak kabul edilip hak ettiği yere konulmadığı sürece...
Tapılasıca yetkilerle donatılmış kurum veya kuruluşların olduğu her yerde ve gelir dağılımının adalet sınırlarını aştığı her toplumda... despotluğa varabilecek tahakküm etme güdüsü sürekli kamçılanacak, böylesi durumlarda da despotizm, kendi heveslilerini elbette yaratacaktır.

Bizim gerçeğimiz şudur:

Kabul etmek güç gelse de insanlarımızın büyük bir bölümü, çocukluk tecrübelerinde içselleştirilmiş despotluğun halâ hayranı ve heveslisi olduğudur.

Tapılasıca yetkilerle donatılmış bir despotun sürekli yanılgıya düştüğü gerçekler vardır...

Özgür iradeden yoksun insanların, secde edeceği kutsalın güç olduğu, dolayısıyla despot önünde secde edeceği; fakat güçlünün en küçük bir zaafında da ondan, kendi önünde secde etmesini isteyeceği gerçeğidir.

Güç sahibi olarak, kendisinin istismar ettiği özgür iradeden yoksun insanları, başka güçlülerin de kendisi aleyhine istismar edebileceği gerçeğidir.

Despotluk ve yol açtığı menfi davranış kalıpları, ancak özgür irade geliştirememiş topluluklarda; dolayısıyla geri kalmış ülkelerde teyid edilecektir.

Despotluğu içselleştirmiş yöneticileri en çok ürküten konu, bireylerin özgür irade geliştirmeleridir; çünkü özgür iradeye sahip insanları istedikleri gibi yönlendiremeyeceklerini, onların istek ve beklentilerini sınırlandıramayacaklarını bilirler.

Oysa ki...

Despotluğun olduğu yerde demokrasi olmaz; demokrasinin olduğu yerde despotluk meydan bulamaz.

O nedenledir ki...

Kurum ve kuruluşların vatandaş beklentilerini aşarak karşılama görev ve sorumluluğu vardır. Vatandaşın ise kendisini ve beklentilerini geliştirmek, bunu demokratik bir şekilde ortaya koymak gibi görev ve sorumluluğu vardır.

Demokrasi bilincinin yerleşmediği toplumlarda, demokratik sorumluluğun varlığından bahsedilemez. Böylesi toplumların hemen her faaliyetinde demokratik değil; ama asalak bir ilişkinin varlığından emin olabilirsiniz.

Unutmayalım ki...

Demokrasilerde devlet eden siyasetçi, çoğunluğun bir tercihidir. Siyasetçinin ve onun politikalarının kalitesini tartışmadan önce tercihlerimizin kalitesini tartışmamız gerekmez mi?

Tercihlerimizin kalitesini yükseltmedikçe hiçbir şeyin kalitesini yükseltemeyiz; siyasetçinin de siyasetin de demokrasinin de.

Bekir Ali

 
Toplam blog
: 141
: 926
Kayıt tarihi
: 30.04.07
 
 

Türk san'at müziği dinlemeyi, okumayı, yazmayı ve paylaşmayı seviyorum. Kamudan emekli inşaat mühend..