Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

22 Eylül '08

 
Kategori
İftar Sofraları
 

Dört Çeşit Sofra

Dört Çeşit Sofra
 


Osmanlı sofraları, dört ayrı başlık altında toplanırdı ve her sofranın da kendine özgü, birbirinden farklı kuralları vardı... Bunlar, Aile Sofrası, Misafir Sofrası, Toplu Yemek Sofraları ve İmarethaneler'di...


Aile Sofrası...

Bu sofrada, "Kuşluk Yemeği" ve "Akşam Yemeği" olmak üzere günde iki defa yemek yenirdi. Yere yayılan sofra örtüsünün üzerine, tahta bir yer sofrası konurdu ve onun da üzerine bir sini yerleştirilirdi. İlk yemek, büyükçe bir bakır kâse ile siniye konulan çorbaydı...


Besmele ile başlanan yemekte pek konuşulmaz, yüksek sesle gülünmez, ağız şapırdatılmaz ve yemeği beğenmeme durumu kesinlikle beyan edilmezdi. Ekmek koparılarak, yemek aynı kaptan çalakaşık usulü yenirdi. Çorbadan sonra ailenin maddi olanaklarına göre bir et yemeği, yanında pilav, ardından soğuk bir yemek ya da börek, son olarak da tatlı veya meyve sofraya gelirdi...


Yemeğin sonunda baba şükür duası eder, herkes tuzluktan bir tutam tuz alarak ağzına atar ve anneye ya da yemeği pişirene teşekkürler edilirdi. Yemeğin ardından evin genç kızı kahve yapar, sofrayı kaldırdıktan sonra yerde ekmek kırıntısı kalmamasına bilhassa çok dikkat edilirdi.


Misafir Sofrası...

Bu sofrada ise yakın arkadaşlar, akrabalar, komşular ya da Türk Kültürü'nün önemli kavramlarından biri olan "Tanrı misafiri" bulunurdu. Davetlilerin yakınlığına göre erkek ve kadın sofraları ayrı ayrı ya da aynı odalarda olabilirdi. Bu sofralarda misafirlere, "tatlı yiyelim, tatlı konuşalım" düşüncesinin bir göstergesi olarak öncelikle, birer kaşık bal veya reçel sunulurdu...


Tıpkı Aile Sofrası gibi, Misafir Sofrası'nda da çorbanın ardından, ailenin maddi durumuna bağlı olarak et çeşitleri, börek, pilav, tatlı veya meyve sıralaması ile devam edilirdi. Yemek bittiğinde sofranın en yaşlısı dua eder ve yemeği hazırlayana teşekkür edilirdi.


Toplu Yemek Sofraları...

Bu sofralar asker ocağı, tekke, dergâh ve zaviyelerde, okullarda, kervansaray ve hanlarda kurulurdu. Bu sofraların giderleri genellikle vakıflardan karşılanırdı. Yemek vakti bir yemek görevlisi herkesi yemeğe çağırır, çağrıyı duyan sofradakileri bekletmemek için ellerini yıkayarak hemen yemekhaneye giderdi...


Belli bir hiyerarşiye göre oturulan bu sofralarda Aile Sofraları'ndaki kurallar aynen geçerliydi ve bu sofralar doğal olarak erkek sofralarıydı.


İmarethaneler...

Bunlar, yoksullara parasız yemek vermek amacıyla açılmış olan hayır kurumlarıdır. Bu geleneğin kökeni İslâm'da yer alan fitre ve zekât gibi dini vecibelere dayanır...


İmarethanelerin giderlerini zenginlerin oluşturduğu vakıflar karşılardı. O dönemde yalnızca İstanbul'daki imarethanelerde, günde en az 4-5 bin kişiye yemek verilirdi. Bayram ve şenlik günlerinde ise bu rakam daha da artmaktaydı.
 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..